Sağlık kurumlarında zincirleşmenin alternatifi olarak afiliasyon neden düşünülmüyor?
OHSAD’ın düzenlediği Sağlıkta Ortak Çözüm Kurultayı’nın bir oturumunda Hastanelerde Zincirleşme tartışıldı. Moderatörlüğünü Sayın Mehmet Ali Aydınların yaptığı oturumda, zincir hastane yöneticileri birbirlerinden değerli görüşlerini ifade ettiler.
Sektör adına tekrar teşekkür ederiz.
Halen Büyük Sağlık Grubu olarak kabul edebileceğimiz, hastane sayısı 10 ve üzerinde olan bir elin parmağı kadar marka sayılabiliyor.
Zincirleşerek marka olmak isteyen, büyümek için adım atan sağlık yapıları da var.
Tıp/Dal merkezleri ile özel hastane toplamına baktığımızda ise ülke genelinde sağlık hizmeti üreten yaklaşık 1700 civarı sağlık kuruluşu var.
Mevcut yapıların yaklaşık 500 tanesi hastane olduğuna göre kalanları ise ayakta teşhis tedavi hizmeti veren kuruluşlar.
Ülkemizde mevcut özel hastane sayısının % 10’u zincir hastanelere ait iken bu oranın günümüzde % 22 civarında olduğu ifade ediliyor…
Zincir hastanelerin pazar payı ise özel sağlık kurumları pazar payı toplamının % 40-45 gibi..
Sağlıkta bir gerçeği unutmamalıyız.
Sağlık sunumu zincirleşmeler yolu ile az sayıda sağlık sunucusu elinde kalırsa, İstanbul, İzmir vb gibi yerleşim yerlerinde merkezileşirse hastanın sağlık kurumuna erişimi azalabilir…
O zamanda özel sağlık sektörü Sosyal Devletin yaptırımları ile karşı karşıya kalır.
Devlet için önemli olan dar alanda çok sayıda sağlık sunucusu bulunması değil mi?
Az sayıda sağlık sunucusu kalmasının getireceği riski azaltmak için aksiyon yapmanın tam zamanı gibi duruyor.
Panel de bir konuşmacı güzel bir slogan söyledi:
“Global düşün, local hareket et…”
Hastanelerin zincirleşmesi aslında münferiden sağlık kuruluşu açmış yatırımcıları ürkütüyor ve korkutuyor. Zira münferit yatırımcılar global emperyalist gücün işyerlerini satın almasından ve kendi kurdukları sağlık yatırımlarında emekçi olarak kalmaktan korkuyorlar…
Aslında model üretim sektöründe var…
Modelin oluşmasındaki sebep ise tek; maliyeti düşürmek…
Model ise: İleri ya da geriye doğru bütünleşme modeli…
Üretime hammadde sağlayanların birleşerek fabrika kurması ya da fabrikasına hammadde satın alanların hammaddeyi de üretir hale gelmeleri…
Gerçekleştirmek aslında kolay…
Zaman büyük balığın ufak balığı yeme zamanı değil..
Zaman hızlı hareket eden balığın daha önce kazandığı zaman…
Gelin birlikte ortak çözüm için ortak aklı üretelim…
Özel Sağlık Kurumları artık Afiliasyon modelini tartışmalı ve geliştirmelidir:
Nedir Afiliasyon: Latince kökenli evlat anlamına geliyor.
Kurumlar arası işbirliği manasında kullanılıyor….
Yaşam amaçlarımızdan biri Vatan ise, ülkenin geleceğinde uluslararası sağlık sistemine model olacak tarzda özel sağlık kurumları arasında işbirliğine var mısınız???
Öncesinde bazı tespitleri yapalım:
- Sağlıkta zincirleşmenin daha çok platformda ve daha çok paydaş ile tartışılması gerekiyor.
- Konu ile ilgili sadece uluslar arası sermaye ile yatırım yapan sağlık yatırımcılarının görüşlerini ifade etmesi; konunun eksik olarak tartışılmasına sebep oluyor.
- Sağlık yarı kamusal bir mal niteliğinde olup, kamusal mevzuat düzenlemelerine tabi olduğuna göre bu tartışmada Sağlık Bakanlığı ve SGK’nun da olması gerekir.
- Sağlık Bakanlığı’nın gelecekte istediği hastane yapıları ile ilgili görüşü aslında belli…
- Kamu Hastane Birlikleri ile Kamu Özel Ortaklığı ile kurulacak Kampus Hastaneler…
- Kamu, hastanın ilk başvurduğu kurum olma özelliğini kaybetmek istemiyor.
- Kamu sağlık yapıları hasta kabulü yapan 1. öncelikli sağlık kuruluşu olma özelliğini koruyacaklar…
- Kamu tarafından üretilmesi yatırım gereken özellikli konular ise KVC, Transplantasyon, Yanık vb hizmetler ise hizmet alımı ve özel hastaneler yolu ile sağlanacak.
- Sağlık Bakanlığı planlama çalışması ile özel sağlık kurumlarının payının % 30 civarında olmasını istiyor. 2010 yılında 2. ve 3. basamakta yapılan toplam muayene 226.329.067 iken özel sağlık kurumlarındaki muayene sayısı 75.000.000 oldu. 2-3. basamakta yapılan muayenelerin % 33,13 ü özel kurumlar tarafından yapılıyor. Bu gerçekler ile planlamadan yeni yatırım izni almak kolay değil…
Bu gerçekler sonrasında; ufak yatırımcı konumundaki özel hastaneler ile tıp/dal merkezleri gelecekteki yerlerini iyi görmelidirler..
Öncelikle bu orta, ufak sağlık yatırımcılarının sıkıntılarını da netleştirmek gerekli…
Orta ve ufak sağlık yatırımcılarında;
- Finansman yetersiz,
- Knowhow sınırlı,
- Kaliteli insan gücü kısıtlı,
- Pazarlama bütçeleri zayıf….
- Toplu satın alma yapma şansları yok…
- Yatırımcı yorgun ve motivasyonunu kaybediyor…
- Ürün çeşitliliği yaratmak da öncelikle Sağlık Bakanlığı planlamasına tabii..
İsterseniz KVC, onkoloji açabiliyor musunuz?
Ayrıca SGK’nin ufak orta ölçekli sağlık yatırımcılarının gelecekteki yerini belirlemedeki rolü daha önemli olacak diye düşünüyorum.
- Çünkü sistemin finansmanını SGK sağlıyor. SGK tek hizmet alıcısı konumunda…
- Aldığı hizmetin niteliği ile ödeneceği fiyatı korele etmek isterse farklı bir ödeme sistemi yapabilir.. Ki TİG uygulaması tartışılıyor.
- Ülke geneline yayılan aile hekimliği uygulaması nedeniyle bazı hizmetleri özel kuruluşlardan almak yerine aile hekimlerinden almak isterse ödediği hizmet maliyetlerini de azaltabilir.
- Hatırlarsak; Son SUT tebliği 4.2 maddesi 6. bendinde aile hekimliği olmayan illerdeki özel polikliniklerin işlem bedellerini öderim dedi.
- Bu tarz bir uygulamayı tüm illerde aile hekimliğine geçtikten sonra kamu kaynaklarının efektif kullanımı diyerek 2. basamak özel kurumlara da getirirse ne olacak ???
- Global bütçe uygulaması başlayabilir…
- SGK risk odaklı denetimlerden bahsediyor…
- Medulla üzerindeki veriler ile ülke ortalamasından sapma gösteren özel kurumlar SGK tarafından görülebiliyor.
- SGK tarafından satın alınan hizmetlerin % kaçını zincir hastaneler üretiyor?
Sektör olarak gerçeklerden kaçamayız.
SGK tarafından alınan hizmetlerin % 50 ve üstünün zincir hastaneler tarafından üretilir olması sonucuna muhtemelen 2011 sonunda ulaşırız diye düşünüyorum…
Hastanelerimizi işletmeyi biliyoruz gibi duruyor…
Ama yapacağımız doğru partnerlik anlaşmaları ile işletmelerimizi daha verimli hale getirerek yaşam sürelerini uzatmak mümkün…
Kendimizi kurtaracak modeller bulabiliriz ama bir noktaya gelmiş özel sağlık yatırımlarının geleceğini doğru şekillendirmek de görevimiz olmalı…
- Hep beraber stratejik işbirliklerini tartışmaya açmalıyız…
- Mevcut zincir olan yapılarında işbirliği modellerine önem vermesi gerekiyor…
- Yurt dışındaki zincir yapılara baktığımızda zincirde yer alanlar sadece hastanelerden oluşmuyor. Zincir içinde yer alan ayakta teşhis tedavi veren ünitelerin sayısı da bir hayli fazla…
- Stratejik işbirlikleri oluşmasında sağlık kuruluşları derneklerinin yardımı olabilir mi?
- Hastaneler ortak menfaatleri doğrultusunda dernekleşmeye başladı. Örneği var Aktedite Hastaneler Derneği
- Özellikle Sağlık Bakanlığı’nın konuyu planlama dahilinde ele alması gerekli diye düşünüyorum..Bir zaman sonra az sunucu ile güçlü pazarlık yapabilmesi kolay değil…
- Bugüne değin yaptıkları sağlık yatırımları ile Sosyal Devletine sağlık hizmetleri üreterek kamu sağlık hizmetlerini sübvanse eden ufak orta ölçekli sağlık yatırımcılarının da koruması gerekiyor..
ABD’deki önemli hastane zincirlerinden biri olan HCA web sitesinde hükümet ilişkileri ile ilgili yazılan cümle aynen şu:
“Her düzeyde hükümet ile bilinçli ve etkili çalışma ilişkisi kuruyoruz.”
Herhalde bundan bir ders çıkarmak gerek…
Ya da ufak ölçekli zincirleşmeyen yatırımcılar olarak, üst çatı marka geliştirilebilir.
Üst markanın sahip olacağı şirkete; bu markaya iştirak edecek sağlık kuruluşları da kurumsal olarak ortak olsunlar.
Bu sistemin finansmanını uluslar arası fonlardan tedarik yoluna gidelim..
Gelecekte oluşacak marka değerinden de paylarını katılanlar alır...
Geleceklerin de de söz sahibi olurlar..
Özdemir Asaf’ın güzel bir ikiliği var.
“Bir çizgiyi yanlış mı çizdiniz?
O, sizin çizginizdir artik;
Onu doğrultarak düzeltemez ve değiştiremezsiniz... Ancak yenisini çizersiniz.”
Var mısınız???
Dr. Feza Şen
Sağlık Yönetim MBA
Bursa Sağlık Kuruluşları Derneği Genel Sekreteri
0 532 277 88 27 -- [email protected]