Yüksek Öğretim Başkanımız Prof.Dr.Yusuf Ziya Özcan’ın basına yaptığı öğretim görevlisi açığının kapatılmasına yönelik çalışmalar kapsamında tematik üniversiteler üzerinde çalışıldığı müjdesinden sonra akla ilk gelen uygulamayı paylaşmak istiyorum.
Ülkemizde öğretim görevlisi ihtiyacını karşılamaya yönelik tematik üniversiteler herhalde en köklü çözüm olacaktır.Fakat bu üniversitelerin açılması ve öğrenci kabulü eğer bir seneden fazla bir zaman alacaksa örneğin 2011 yılı başında faaliyete geçemeyecekse hemen daha radikal bir önlem olarak bu programların hızlandırılmış ve yoğunlaştırılmış şeklinin düşünülmesi gerektiği fikri akla gelmektedir…
Örneğin bugün geçerli olan bitirme süresi yüksek lisans yapanlar için en kısa haliyle bir buçuk yıl kadardır.Yani dört dersten oluşan dönemlerden üç dönemde bitirilir. Haftada dört gün dersler devam eder.Akşam saatleri yapılır.Zira pek çok öğrenci ve iş meslek sahibi insan gündüz işlerine devam etmek para kazanıp ailelerini geçindirmek zorundadırlar.
Tematik üniversitelerin devreye girmesinden önce kendisine güvenen çok çalışıp kısa sürede mesafe alacak insanlara bir fırsat sunulmalıdır. Bu fırsat büyük kentlerde YÖK vasıtasıyla seçilecek bazı üniversitelerde ücret planlaması yapılarak yani şimdiki fiyatlara göre daha makul seviyelerde ücretlendirilmiş programlar başlatılabilir.
Sıkıştırılarak yoğunlaştırılmış bu programlarda günlük ders sayıları ve haftalık gün sayıları arttırılarak hafta sonları da programın devam etmesi sağlanıp öğrencilerin hızla derslerini verip yüksek lisans ve doktora program sürelerini yarı yarıya azaltmak mümkün olabilir. Bu durum ülkemizde acilen ve şiddetle ihtiyacını hissettiğimiz akademik kariyer yapmış öğretim görevlisi temin edilmesi açısından çok faydalı olacaktır.
Ne yazık ki geçmiş dönemlerde YÖK böylesi eksikliklerle mücadele edip ülkemizin asıl ihtiyaçlarına yoğunlaşıp insan yetiştirmekten ziyade mevcut iktidarlarla sürekli kavga edip siyaset yaparak zamanının geçirmeyi tercih etti. Şimdilerde sorunlar yumağı her ne kadar ifade edilip çözümler aranmaya başlanmış olsa da bu ihtiyacın bu kadar fazla olduğu geçirdiğimizi son on yıldır aslında hissediliyordu.
Neyse ki şimdiki YÖK yönetimi beyin fırtınaları yaparak ve ortak aklı devreye sokarak bu konularda çözüm arayışlarına başlamış görünüyor. Bu bağlamda tematik üniversitelerin ne olduğunu, nasıl çalışacağını, hangi alanlarda faaliyette bulunacağını her şeyden önce ne zaman hizmete sokulacaklarını kamuoyu merakla beklemektedir.
Hiç olmazsa YÖK kendi web sitesinde bu üniversiteler hakkındaki bazı bilgileri merak edenlerle paylaşmalıdır. Güzel şeyler oluyor ülkemizde kuşkusuz… Tüm bunlar geleceğe daha ümitle bakılması için her ne kadar tam olarak yeterli değillerse de YÖK; alacağı önlemler ile üniversitelerimizi şaha kaldırıp geleceğin bin yılında Türkiye’nin Bilimsel Araştırmalar ve Yeterlilikte adını ve haklı gururunu dünyada milyarlarca insana yaşatabilecek yegane kurumumuzdur…