• BIST 9724.5
  • Altın 2968.283
  • Dolar 35.1895
  • Euro 36.7272
  • Ankara 5 °C
  • İstanbul 7 °C
  • Bursa 8 °C
  • Antalya 19 °C
  • İzmir 13 °C

Sağlığın geleceğini Sağlık Bakanlığı belirliyor...

Dr. Feza Şen

Sağlık hizmetinin olmazsa olmazlarından olan Özel Sağlık Sunucuları hep bir gelecek kaygısı taşırlar…

Oysa sağlık kamusal bir hizmettir. Ve sağlık hizmeti; Sağlık Bakanlığı’na bağlı kuruluşlar ile aynı platformda ve Sağlık Bakanlığı düzenlemelerine tabi olarak sunulmakta…

• Özel Sağlık Sunucularının gelecekte doğru noktada olmak istiyorlarsa,

• Ödeyici kurum olan “SGK öksürdüğünde zatürre olmak istemiyorlarsa”,

• Hizmet önderi, hizmet lideri kalmak gibi düşünceleri varsa; Sağlık Bakanlığının çalışmalarına bakarak hizmetlerini inove etmeleri gerekiyor kanaatinde olanlardanım.

İşbu nedenle Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca’nın Anadolu Ajansı Editör Masası programında yaptığı açıklamaları kamu kurumları tarafından sunulan sağlık hizmetlerinin geldiği noktayı tespit etmek ve gelecekteki doğru konumu hedeflemek açısından önemsiyor ve stratejik iş planlarınızı gözden geçirmeden önce mutlaka okumanızı öneriyorum. Sayın Bakanımızın başlıklar halinde ifadeleri:

• “Sağlık hizmet sunumu neticesi oluşan tüm raporların dijitalleşmeden bahsediyoruz"

Önümüzdeki süreç için kâğıdı devre dışı bırakan, reçeteyi devre dışı bırakan, tamamen dijital ortamda bütün raporlamaların dahi yer aldığı bir dijitalleşmeden bahsediyor Sağlık Bakanlığı. Halen mesela, bebek doğdu, eğer hasta kabul ederse kimlik bilgisini vermek şartıyla adresine gönderilmek üzere doğum raporu düzenlenebiliyor. Ayrıca, e-rapor ve benzeri birçok rapor ve/veya reçete için illa hastaneyi gitmek gerekmiyor, bulunulan ortamda erişilebilirlik mümkün olacak.

• "Sağlık bilgilerinizi “e-nabız” ile digital ortamda takip edebilirsiniz.”

"e-Nabız” uygulaması daha çok kişisel sağlık bilgilerinin bulunduğu, hatta kendisinin de bilgilerini kaydedebildiği, not alabildiği, başkasına açmak isterse kendisinin gerektiğinde açabilir olduğu tüm verilerinin yer aldığı bir sistemdir.

Çekilen bir MR veya tomografinin elde bir CD taşıyarak değil, izin verdiyseniz e-Nabız'a girerek o görüntülemeye de erişebiliyorsunuz. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Halen 9 milyon aktif  “e-Nabız” kullanıcısı var.

• "MR denetim mekanizması devreye giriyor"

Sağlık hizmetlerinde denetimin dijitalleşme yapılmadan mümkün olması zor.

Ağustos ayında yaptığımız düzenleme ile MR ve tomografi çekimlerinde ilgili bir denetim mekanizmasıyla çekilen MR'ın, e-Nabız'da görüldükten sonra SGK tarafından ödenebilirliğini sağlanması ile yüzde 20'ye yakın bir tasarruf sağladık. MR ve tomografinin, yıllık toplam maliyeti 1,7 milyar lira.

Ayrıca önümüzdeki günlerde tomografi özellikle de MR standartlarının denetimine geçeceğiz.  Standartlarından kastettiğim, MR ortalama 6 sekanslı bir çekim, 2 sekanslı mı çekildi, 6 sekanslı mı çekildi, hızlı çekilerek yapılması gereken görüntü sağlanmadı ya da sağlandı mı diye gösterebilecek bir denetim mekanizması devreye girecek ve işlem ödemesi ona göre yapılacak.

• "Acil hizmetini mutlak alması gereken hastanın hakkına girmemeliyiz"

Halen yüzde 30'lara yakın acil hasta oranından bahsediyoruz. Dünya ortalaması 8-10 bandında. Dolayısıyla en az 3 kat daha fazla acil hastaya bakıyoruz. Bizim dünya ortalamasından farkımız, acil hastamızın çokluğu olmasa gerek. Bu gerçek değil.

Yeni dönemde, acil servis triyaj alanların, daha iyi ve hızlı nasıl müdahale edilebilirliğini belirleyen çerçeve yapılacak. Bunun dışında yeni dönemde, acil olmayan, belli bir saatten sonra polikliniğe gelmek isteyip de acile uğrayan hastanın da o ihtiyacını gidermek üzere birtakım yaklaşımlarımız olacak.

• "Acilleri sınıflandırmak istiyoruz"

Acil ve yoğun bakımda sorun yaşansın istemiyoruz. Kamu-özel ayırımı yapmadan acilleri mutlak sınıflandırmaktan, birtakım standartlar getirmekten ve vatandaşın cebinden ise paranın çıkmadığı bir sınıflandırmadan bahsediyoruz.

Yani, nerede inme merkezinin olduğu, nerede anjiyo ve müdahale edilebilir ortamın olduğu, nerede beyin cerrahisi ve benzeri müdahalenin yapılabilir olduğunun sınıflandırıldığı ve buna göre standartların geliştiği, hem acildeki hekimin o hastayı nereye hızla transfer etmesi gerektiğini hem 112'nin o hastayı hangi en yakın acile götürmesi gerektiğini bildiği, gittiğinde de acilden acile sevklerin yaşanmadığı, orada müdahalenin yapıldığı bir sınıflandırmadan bahsediyoruz.

• "Her geçen gün cepten harcamanın daha da azaldığı bir dönemi hedefliyoruz"

Dünya ortalamasına, OECD ortalamasına göre cepten harcamalarımız her geçen gün azalıyor ama son birkaç yıl durakladı. Yani OECD ortalamasında yüzde 22, biz de ise 17'lerde. Şu an özel dâhil acil, organ nakli, yoğun bakım gibi benzer bazı hizmetlerden hiçbir ücret alınmıyor. Önümüzdeki dönemde SGK ile de görüşerek, vatandaşımızın muzdarip olduğu, sıkıntı çektiği ve maliyet boyutuyla yüksek kalan birçok hizmeti de bu şekilde düzenlemeyi istiyoruz.

• "Şehir hastanelerini, bölgenin sağlık üssü yapabiliriz"

Şehir hastanelerinde özellikle branşlaşmış, teknolojik alt yapı gerektiren mükemmeliyet merkezlerinin ön plana çıkarılması gerektiğinin altını çizen Sağlık Bakanı Koca, bunun da üniversitelerde belli bir noktaya gelmiş insan kaynağı ile birleştirerek, daha üst bir noktaya taşınabileceğini ifade etti.

“Öğretim elemanları ile kişisel sözleşme yapılması planlanıyor.”

Halen Sağlık Bilimleri Üniversitesinin Uygulama Hastanesi ile Sağlık Bakanlığı Eğitim Araştırma Hastanelerinden 53 tanesi arasında birlikte kullanım protokolü var. Bunun dışında kalan 21 üniversite mevcut. Bu protokol ile kadrosu, özlük hakları üniversitesinde olan akademisyenler Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde hasta kabul ediyordu. Bu protokole ek olarak 53 eğitim araştırma ve 21 üniversite hastanesindeki öğretim elemanlarıyla “kişisel sözleşme yapılması" planlanıyor. Bu sözleşme ile öğretim üyeleri ile hastanede çalıştığı dönemdeki hizmet şekli ile aynı zamanda eğitime katkısını da belirleyen bir sözleşme yapılacak.

Hacettepe, Ankara Tıp, Gazi Tıp, Yıldırım Beyazıt, Sağlık Bilimleri Üniversitesi gibi üniversite hastaneleriyle iş birliğinin söz konusu olabileceğini ve Bilkent Şehir Hastanesinin dünyanın 3. Hastanesi olacağını vurgulayan Koca, şöyle devam etti: hangi alanda öne çıkan üniversitelerimiz varsa birlikte kullanım protokolü çerçevesinde bu hastanelerimizde beraber olabiliriz. Yani bu şehir hastanelerimizi üniversiteler hastanesi yapabiliriz."

Şehir Hastanelerinde hiçbir garanti söz konusu değildir"

Sayın Bakan tarafından kamuoyunda çokça dillendirilen bu iddia ile ilgili net açıklamalar yapıldı.

Şehir hastanelerinde özellikle ne Sağlık ne Hazine ve Maliye Bakanlığı kamu-özel işbirliği anlamında hiçbir şekilde borç yükü anlaşmasına imza atmamıştır. Biz sadece ve sadece kiramızı vermekle sorumluyuz.  Şehir Hastanelerinde ne muayene yani poliklinik hizmetleri ne ameliyat veya ameliyathane doluluk oranı ne acil ve yoğun bakım hizmetleri ne de yatak doluluk oranıyla ilgili asla hiçbir hasta garanti söz konusu değildir.

Garanti diye bahsedilen durum ise: Şehir Hastaneleri projelerinde görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerinin teknik alt yapısına ve personeline hiçbir ödeme yapmıyoruz. Burada yüzde 70'e kadar olan hizmetlerde SUT rakamları üzerinde yüzde 40 indirim sağlayarak hizmet alıyoruz. Yüzde 70'ten sonraki değer için de ilave bir yüzde 40 indirim daha sağlamış oluyoruz, görüntülemede. Laboratuvarda ise yine yüzde 70'e kadar yüzde 40, yüzde 70'ten sonra yüzde 15 indirim sağlanmış oluyor. Bu fiyatlar yıllar içinde değişmiyor ve bu çalışma 5 yılda son buluyor. Sonrasında yapılacak hizmet ihaleleri ise herkese açık. Burada bahsedilen rakamlar, hiçbirimizin asla uygun, yeterli görmediği, 'bu rakamlarla hizmet edilemez' dediğimiz Sağlık Uygulama Tebliğindeki (SUT) rakamları üzerindendir. Ayrıca Türkiye'de SUT kapsamında 4-5 ay kadar önce yüzde 5 görüntüleme ve laboratuvardan indirim sağlandığı için "Bu yüzde 5 indirim” burası için de söz konusu.

Ayrıca Sayın Bakan; “Şehir Hastaneleri projelerinde kamuya ait arsaların sadece üs kullanım hakları verilmiş olup 25 yıl sonra bütün takyidatlardan arınmış şekliyle olduğu gibi bize devredilecek olan şu an mülkiyeti bizde olan bir durumdan bahsediyoruz." dedi.

• "TÜSEB teknoloji transferi yapan kurum olacak"

İlaç, cihaz ve malzemede dışa bağımlılık konusunda toplam 12 milyar dolarlık bağımlılıktan bahseden Koca, "Önümüzdeki 5 yıllık süreçte biz bunun asgari yarısını çözmek zorundayız. Yerlileşmeyle birlikte ihracatı da kamçılamak zorundayız. Ürettiklerimizin ihracatını yapmalıyız. Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığımızı (TÜSEB) da teknoloji transferi yapan bir kuruma dönüştürmek istiyoruz. Ürettiklerimizin ihracatını da yapmalıyız.

• “Malzeme ihtiyaçları alımlarını Sağlık Market üzerinden yapacağız.” 

 Bizim dünyada benzeri olmayan ruhsatlı bütün ilaçları karşılayan bir sosyal güvenlik sistemimiz var. Çok önemsediğimiz iki kanser ilacını toplu alımla var olan fiyatından yüzde 71 indirimle aldık. Yıllık toplam 427,6 milyon TL tasarruf yapıldı.

Ayrıca ilaç teminini kolaylaştırmak için sadece Türk Eczacıları Birliği üzerinden değil Sağlık Bakanlığı ve Bakanlığın uygun gördüğü kuruluşların da yurt dışından ilaç teminini sağlayacak bir dönem geliyor ve sağlık teknolojileri hususunda da yerelleşmede kendimizi geliştiriyor olmalıyız yeni teknolojilerde inovatif yaklaşımlarda bulunmalıyız.

• "Bu yılsonuna doğru toplam yapılan ameliyat sayısı 13,5 milyon olacak"

2017 ve 2018'in ocak-ekim dönemleri kıyaslandığında üniversite ve kamu hastanelerinde yapılan ameliyatlarda yüzde 8, yatan hasta sayısında ise yüzde 12 oranında bir artış var, bu yılsonuna doğru toplam yapılan ameliyat sayısı 13,5 milyon olacak.

• "1,5 milyar dolar sağlık turizminden gelirimiz var"

Bugüne kadar 1,5 milyar dolar sağlık turizminden gelirimiz var, bunu yeterli görmüyoruz. 2023'e kadar medikal turizmde bunu 5 kat artırmanın mümkün olduğunu düşünüyoruz.

• Sağlıkta şiddetin önlenmesi için asayiş tedbirleri ile birlikte  "Sağlıkta Şiddeti Önleme Eylem Planı" hazırlanacak.

İşbu plan ile "Fiziki ortamların düzeltilmesi, çalışanların hasta yüklerinin, tazminat yüklerinin de dâhil olduğu birçok tedbir ile birlikte hasta-hekim iletişiminin de sağlam bir zemine oturtulması ve hekimlerin güvenilir bir ortamda sağlık hizmeti sunmaları hedefleniyor. Sağlıkta şiddet davaları kamu davası olarak görülecek olup karakoldan serbest bırakma durumu yerine savcılık süreciyle işleyecek bir yasal düzenleme yapılıyor.

• "Sağlık okuryazarlığını artırmamız gerekiyor."

Toplumda sağlık farkındalığın sağlanması için sağlık okuryazarlık oranının artırılması da çok önemli.

Tebrikler Sağlık Bakanlığı, Ülkemizin sağlık hizmetleri her geçen gün uluslararası düzeyde rekabet edebilir noktaya doğru koşmakta…

Bizler yani Özel Sağlık Kuruluşları için ise karar zamanı, ya denileni yaparak takip edeceğiz yada inovasyon yapıp hizmet önderi olmayı misyon edineceğiz…

Saygılarımla…

Dr. Feza Şen
Bursa Sağlık Kuruluşları Derneği
0 532 277 88 27
Mail:   [email protected]   &   [email protected]
Web:   www.fezasen.com

 

Sağlık Aktüel - www.saglikaktuel.com

saglikaktuellogo-001.png

YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Sağlık Aktüel’e (www.saglikaktuel.com) aittir. İzin alınmadan aktif bağlantı kurulsa bile içerik kullanılamaz. Yapılan alıntılar için 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 36. maddesi uyarınca yasal işlem uygulanacaktır. 

Bu yazı toplam 4908 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim