Hekim; iyi niyetle hastayı görmeden ilaç yazıyor, hasta ölüyor, doktor dövülüyor…
Hekim; hastayı görmeden ilaç yazamam, kural böyle diyor, şiddet görüyor…
Bu durumda siz “Hekim” olsaydınız;
♦ Reçete düzenlerken, ilaç yazarken, rapor verirken hastayı görmeden bu işlemi yapar mısınız?
♦ Yoksa hasta tacizine ya da bir ilerisi hasta şiddetine maruz kalmamak için mi hastaları görmeden ilaç yazıp rapor verir miydiniz?
Hiç düşündünüz mü; “bir gün komada hastaneye başvurursun, hekim; bacağını keser, damarını çıkartıp kalbine bağlar, ölümden kurtulursun, işte o an kendine soruyor musun “yeni hayata başlıyorum, acaba bedeli kaça diye…”
Hekimlerin en çok taciz edildiği; “ilacımı yazar mısınız” ile başlayan ve hekime “yakınımı getiremedim, şu ilaçları yazar mısınız” ile devam eden işlemler ile “bir yakınıma rapor lazım diyerek” suiistimali tavan yaptıran hasta davranışlarıdır.
Hekimliğin ana ilkesi; “Önce zarar vermedir.” Hekim öncelikle hastanın fayda görmesi için çalışır. Ama hekimlerimiz ne yapacağını şaşırdı. Ayrıca hastalardan şiddet görmemek adına iyi niyet ile işlem yapan hekimlerimizin birçoğu da adliye koridorlarında yalnız başlarına kalıp mahkemelerde yargılanıyorlar…
► "Reçete ve rapor düzenlenmesi ile ilaç yazılması" süreci nasıl olmalı:
Reçete; hekimin imzasını taşıyan, bedelini ister devlet ödesin ister hasta cepten ödesin, her şekilde hekime hukuki sorumluluk yükleyen resmi belgedir. Reçeteye resmilik kazandıran ilke; hekimin yaptığı görevin kamusal görev olması ile ilgilidir.
Hekimin reçete düzenlemesi çeşitli mevzuatlar ile düzenlenmiştir. 1960 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile düzenlenen “Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin” ikinci kısmı hekimlerin hastalar ile olan ilişkilerini düzenlemekte ve
♦ 13. Maddesinin son cümlesinde “Tabip ve diş tabibi; teşhis, tedavi veya korunmak gayesi olmaksızın hastanın arzusuna uyarak veya diğer sebeplerle, akli veya bendeni mukavemetini azaltacak her hangi bir şey yapamaz.”
♦ Ve aynı Nizamnamenin 14. Maddesinde de “Tabip ve diş tabibi, hastanın vaziyetinin icap ettirdiği sıhhi ihtimamı gösterir. Hastanın hayatını kurtarmak ve sıhhatini korumak mümkün olmadığı takdirde dahi, ıstırabını azaltmaya veya dindirmeye çalışmakla mükelleftir.”
Diyerek hastalara faydalı olacak şekilde hekimlere hareket serbestliği tanımaktadır.
Ama Türk Tabipleri Birliği Kanunun 59.maddesinin “g” fıkrasındaki yetkiye göre Tabipler Birliği tarafından hazırlanan “Hekimlik Mesleği Etiği Kurallarının” 23. Maddesi “Hekim, acil vakalar gibi zorunlu durumlar dışında, hastasını bizzat muayene etmeden tedavisine başlayamaz.” Diyerek muayenesiz tedaviye yasak getirmiştir.
Ayrıca Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü 08.Temuz 2011 tarih/29851 sayılı tedavi sürecinde “Kimlik Tespiti” konulu duyurularında bu hususu düzenlemiş,
♦ Tedavisi için reçete düzenlenmesini tedavi süreci kabul ederek bu süreçte hastaların bizzat hekim tarafından görülmesini zorunlu kılmış,
♦ Sürekli ilaç kullanımı ile ilaç muafiyet raporu bulunan hastalara da aynı işlemi zorunlu tutmuş,
♦ Hekimin acil vakalar gibi zorunlu durumlar dışında, hastasını bizzat muayene etmeden tedavisine başlayamayacağı ile
♦ Hastanın yatalak olma hali ile sağlık kurumuna gitmesinin mümkün olmadığı durumları ise evde bakım hizmetleri kapsamında aile hekiminin bizzat hastanın bulunduğu yere giderek hastaya ilaç reçete edilmesini kurala bağlamıştır.
Sonuç: Düzenlemelere göre hekimin hastayı görmeden reçete düzenlemesi usule aykırıdır.
► Hastayı görmeden yapılan işlemlerde hekimlerin düştüğü durumlara örnekler:
Hastasını görmeden işlem yapan hekimler ise zorlu hukuki süreçler yaşamaktadır.
Ulusal Aile Hekimliği Kongresindeki “Aile Hekimliğinde Raporlar, Hukuki Sorumluluklar ve Malpraktis” konulu oturumda konuşmacı olan İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Bilim Dalı öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevki Sözen; hekimlerin hastayı görmeden işlem yaptığında nasıl zorda kaldığını gösteren örnekler veriyor. Hocamızın arşivinden ders alınması gerekli örnekler:
♦ "Paranoid Şizofreni" olan bir kişinin özel hastanede tedavi görmesi nedeniyle sistemde kaydı bulunmuyor ve kişiye aile hekimi tarafından av tüfeği raporu verilmiş. Kişi eşini vurmuş. Kişinin cezai ehliyeti olmadığı için ceza almıyor, aile hekimi ise yargılanıyor.
♦ Epilepsi hastası bir kişi trafik kazasına karışıyor. 8 aydır ehliyeti var. Dava sürecinde ehliyet raporuna kim imza attı diye bakılıyor ve aile hekiminin imza attığı görülüyor. Aile hekimi mahkemelik…
♦ Epileptik hastayı gerekli incelemeleri yapmadan sürücü olur raporu veren aile hekiminin tıbbi uygulama hatası ise taksir olarak değerlendirilecektir…
♦ Hekimi tarafından "spor yapmasına engel yoktur" raporu verilen 17 yaşındaki gencin spor esnasında aniden hayatını kaybetmesi nedeni ile aile; raporu veren hekime dava açıyor…
♦ Hastanın ablası kardeşinin hasta olması nedeniyle aile hekiminden ilaç yazmasını istiyor ve hekim de yazıyor. Ancak hastayı görmeden ilaç yazan aile hekimi, muayene de etmiş gibi bulgular yazıyor. İlacı yazdığı sırada, reçetede adı olan asıl kişi terör olayına karışıyor. Doktor teröre yardım ve yataklıktan yargılanıyor.
♦ Bir yakını ölen kişiler ile ölmeden 30 ay önce tüm mal varlığını bakıcısına veren kişiye akli meleke raporunu sağlam veren aile hekimi davalık oluyor çünkü yapılan incelemelerde kişiye daha önce nöroloji ve psikiyatrı konsültasyonu ile konulmuş Senil Demans tanısı var.
Hekimlik; o kadar zor, o kadar riskli ve anlık karar vermeyi gerektiren bir meslektir, tek amacı ise hastaya faydalı olmak ve mutlu etmektir.
Saygılarımla…
Dr. Feza Şen
0 532 277 88 27
Mail: [email protected] & [email protected]
Web: www.fezasen.com
Sağlık Aktüel - www.saglikaktuel.com
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Sağlık Aktüel’e (www.saglikaktuel.com) aittir. İzin alınmadan aktif bağlantı kurulsa bile içerik kullanılamaz. Yapılan alıntılar için 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 36. maddesi uyarınca yasal işlem uygulanacaktır.