Özel sağlık sektörünün bulunduğu noktada kural koyucudan elbette haklı olarak istekleri olacaktır. Ama bugünlere nasıl gelindiği, özel sağlık sunucuları ve çalışmalara katkı koyan özel dernekleri tarafından tekrar gözden geçirilmelidir.
O gün için kabul ettiğimiz günümüzü kurtaracak uygulamaların bugün önümüzü nasıl tıkadığı gerçeği önemsenmelidir.
Hatırlarsanız, Asgari Ücret Tarifesi; diye özel sağlık kurumları ve özel hekimleri için her yıl yılda 2 defa TTB tarafından yayınlanan hizmet fiyatlarımızı belirleyen bir tarife vardı.
Asgari kelimesi ile tanımlanan sınır ücret, kullanılamayacak derecede ülke gerçeklerinden yüksek olduğu için önemini yitirdi. Aslında o gün için işletme sahibi hekim olarak bizler de, referans fiyat uygulamasını; kamuya hizmet üretirken hastadan aldığımız fark ücretlerini belirlemede işimizi kolaylaştıracağı için uygulamayı beğendik. Burada dikkat etmemiz gereken konulan kuralların işlerliği olmadığı durumlarda önemini yitireceği idi. Düşünün İstanbul’da aynı şehirde iki ayrı ilçede yani Etiler de ve Sultanbeyli’de aynı fiyatı uygulamak mümkün olamazdı. Fulltime özel hekimlik yapan bir hekim ile kamuda çalışıp muayenehanesinde kamu imkanından hastalarını faydalandıran hekim arasında da hakkaniyeti sağlayamıyordu. Kurallarını tartışmak yerine yetkilerini kısıtladık.
Gün geldi piyasa koşullarını kural koyucular belirlemeye başladıklarında ise başladık çırpınmaya sonumuz nereye gidiyor diye !!!...…
Bugün oysa asgari ücret tarifesi olsaydı, % 30 fark uygulaması ile çelişkili yaratacak ve belki de elimizi biraz daha güçlü kılacaktı.
Bizler kuralsızlığı desteklememeliyiz. Kriterleri günlük belirlenen uygulamalar, sektörde ayrışımın başlangıcı olabilir. Kurala riayet hastalarımıza ve halkımıza sorumluluğumuzdur. Kuralsızlık ufak işletmeleri birkaç ay daha yaşatır ama sonrasında sistemde kalamayanlar için hüsran olur. Kuralsızlığa izin vermek hak anlayışımızla ters olur diye düşünüyorum.
Sektör konuşmalarında ezberini tekrar değerlendirilmeli ve bazı gerçekleri artık kabul etmelidir. Ve bu gerçeklerin ışığında özel sağlık sektörü kesinlikle çözüm önerilerini içeren modellerini yönetişim mantığıyla kural koyucular ile tartışmalıdır.
Tarafların kabul edebileceği gerçekler, paydaşlar tarafından görülmelidir.
Türkiye deki sağlık harcamaları artışlarının kabullenilebilir sınırları aştığı ve bu harcama artışı ile oluşan baskının sağlık politikalarını belirlediği,
Esas sağlık hizmeti alıcısı olan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sağlık hizmetinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasında etkin belirleyici rolünün, maliyet ve hastaların hakkaniyetli erişebilirliği olduğunu,
Sağlık giderlerini düşürmek için, belli dönemlerde SUT/BUT fiyatlarını düşürerek bunun sağlanamayacağını,
Tedavi edici hizmetlerin sunumunda, 1.basamak sağlık hizmetlerini güçlendirerek uluslararası sağlık sistemlerinde olduğu gibi aile hekimleri tarafından sunulmasının artması gerektiği,
Koruyucu hekimlik çalışmalarına daha da hız vererek, hastalık oluşumlarının önlenmesini,
Hastadan alınan fark ücretinde % 30 sınırlamasının özel kurumları işlemez hale getirdiğini, sürdürülebilirliğin sağlanması için özel işletmelerin kuralsızlığa itilerek değil, alınacak fark oranının reel hale getirilmesi gerçeğinin hastalara ve vatandaşlarımıza sorumluluğumuz olduğunu,
Hizmet fiyatlarının sürekli düşürülmesi ile kanıta dayalı tıp uygulamalarından uzaklaşılacağını,
Alt sınıra dayanan hizmet fiyatları ile tedavi hizmetlerinin kalitesinin düşeceğini,
Global bütçe ile ödeme alan kamu sağlık sunucularında sağlık giderlerinin çok düşmeyeceği gerçeğini,
Kamu sağlık sunucularının hizmetleri esnasında döner sermaye kanalı ile yapılan çeşitli alanlardaki hizmet alımlarına yıllık ödenen toplam ücret miktarına baktığımızda, oluşan bu bedelin bir yılda özel sağlık kurumlarına hizmetleri karşılığında ödenen bedel ile karşılaştırıldığında özel kurumlara ödenen bedeli aştığını ve kamu yararı bunun neresinde diye düşündürdüğünü,
Özel Sağlık Sunucuları tarafından katkı payının varlığının tartışılmaması gerektiğini, ama halen uygulanan 10 YTL rakamının, üçüncü basamak sağlık hizmetlerinde alınan bedelin altına düşürülmesi talebinin zaman içinde değerlendirilebileceği gerçeğini,
10 YTL katkı payının özel sağlık kurumlarına yapılan başvuruyu azaltmak için kullanılmasının hastanın hekim ve kurum seçme özgürlüğünü kısıtladığını,
GSS ile birlikte özel mülkiyete sahip sunucuların teknik donanım ve binalarının kamu sağlık sistemine hizmet verdiği gerçeğini,
Özel sağlık kurumlarında verilen hizmetlerin üvey evlat gibi görülmeden kamu tarafından benimsenmesi ile sağlık hizmetleri sunumunda nitelikli ve tek bir sağlık hizmeti sunumu olacağı gerçeğini,
Kamu ve özel sağlık sunucuları arasında hizmet maliyetlerinin kıyaslanabilmesi adına özel sağlık kuruluşları ve dernekleri tarafından sunulan maliyet çalışmalarının geçerli kabul edilmesi için, maliyete esas alınacak harcama kalemlerinin neler olduğu konusunda hem fikir olduktan sonra yapılacak maliyet çalışmalarının kabul edilebileceğini,
Tedavi hizmetlerini fiyatlandırırken maliyet etkililik analizi yaparak, sonuç fayda ilişkisine bakılması ile etkili verimli kavramlarının doğru olacağını,
Hekimlerin özel sektörü tercih etmelerinin önlenmesi için kısıtlayıcı uygulamaların olabileceğini,
Hekim performanslarının niceliksel değerlendirildiğinde hizmet kalitesini düşürdüğü için niteliksel yapılması gerekliliğini,
Sağlık sisteminin temeli olan hekimlerimizin sosyal haklarının ve hak ediş ödemelerinin sıkıntıya uğradığı durumlarda kural koyucunun sektöre iyi niyetle bakamayacağını,
Her ne olursa olsun özel sağlık kurumlarında yaklaşık 200 bin eleman çalıştığını, sıkıntılarının devamında işten çıkacak sayısının artacağını,
Özel sağlık işletmelerinin planlamaya karşı olmadığı ama planlamanın merkezi mantıkla yapılması gerektiğini,
Sağlık planlamasında hekim sayıları ve yatak sayıları sunucular arasında ortak kriter kabul edilirken, kamu sağlık sunucuları tarafından yapılan teknolojik cihaz alımlarında kamu ve özelin birlikte planlanması gerekliliği, özel sektörün yatırımı olan illerde kamunun tekrar yatırım yapmayarak özelden hizmet alması gerektiğini,
Yoğun bakım, onkolojik yatırımlar, organ nakli ve diğer yaşamsal önemi olan sağlık hizmetlerinin fiyatlandırılmasında sürdürülebilir fiyatlandırma yaklaşımının kaçınılmaz olduğunu,
Kısa vadede, özel sağlık hizmeti sunumunda değişiklik yapılması için 2008 ikinci yarısından sonra Medulla’da toplanan verilerin çok önemli olduğu ve bu sonuçlar ışığında yeniden değerlendirme yapılabileceğini,
Özel sağlık işletmelerinin kuralsızlığı desteklemediğini, kuralsızlığa itilmesi sebebinin ayakta kalma sıkıntısı olduğunu,
Konulan kurallar için açılan hukuki davalar neticesinde, aynı hukuk dairelerinde bile farklı kararların alınabileceğini, hukuk yolu ile geçen zamanın taraflara aslında zaman kazandırmayıp geleceğe projeksiyonda zaman kaybettirdiğini,
Yayınlanan Planlama Yatırım Kararında görülmüştür ki, kurulan Planlama ve İstihdam Komisyonunda sektör temsilcisi olarak TOBB den iki temsilci denilmektedir. Gelinen bu noktada sağlık kuruluşları dernek yönetimleri komisyonda tanımlanmamalarının nedenlerini analiz yapmaları gerektiğini,
Suistimallerin önüne geçilmesi için Medullada yapılan tüm uygulamaların herkes tarafından görülmesinin önemli olduğunu tüm taraflar ivedilikle hatırlayabilmelidir.
Hepimiz bilmeliyiz ki, stratejik yönetimde kısa, orta ve uzun vadeli planlar vardır.
Ülkemizdeki sağlık sistemi yapılanmasında hem kısa vadeli hem de uzun vadeli yapılanmada paydaşların müzakeresi ile karar alınmasının kamu yararı oluşturabileceği gerçeğini unutmadan yola devam edebilmeliyiz. Saygılarımla.
Dr. Feza Şen
Sağlık Yönetim MBA
Bursa Sağlık Kuruluşları Derneği Genel Sekreteri
Sağlık İşletmecisi
0 532 2778827-- [email protected]
Sağlık Aktuel / www.saglikaktuel.com
Sağlığın Ritmi Programı / www.linetvr.com
NOT: Görüşlerinizi ve iletişim bilgilerinizi mail atmanızı rica ederim.