Evet, maalesef tıp laboratuvarları batıyor. Her ay birkaç laboratuvar sessizce kapanıyor ya da iflas ederek borçlarla, hacizlerle ortadan siliniyor. Uzmanlar, laboratuvar teknisyenleri ve diğer çalışanlar işsizliğe sürükleniyor.
Laboratuvar alanında faaliyet gösteren medikal diagnostik firmalar birer birer iflas ediyor, sahipleri perişan durumlara düşüyor, çalışanları işsiz duruma sürükleniyorlar.
Sonuç olarak, laboratuvar alanında dramatik gelişmeler çok hızlı şekilde yayılıyor.
Neden Böyle Oluyor ?
Maalesef bu gelişmelerdeki en büyük pay, bu alanda çalışan insanların kötü yönetici olmalarına, hatalarına ya da tembelliğine ait değil.
Olumsuz gidişin baş nedeni, Sağlık Bakanlığı’ nın ve arkasından SGK’ nın uyguladığı politikalardır.
Bunlar şöylece sıralanabilir:
1. Çıkarılan Paket Fiyat uygulaması, laboratuvar bilimini neredeyse ortadan kaldırmıştır. “Paket Fiyat”ı nasıl olsa alacağını düşünen kuruluşlar, ayrıca gider oluşturmamak için, olabildiğince laboratuvar testi istememeye çalışmaktadırlar. Gerekli olan durumlarda bile, hastalar laboratuva r testi yaptırılmadan gönderilmeye çalışılmaktadırlar. Olan hastaya olmakta, hastaların incelenme hakkı ortadan kalkmaktadır.
Bu duruma neden olan da, 1960’ ların sağlık ocağı zihniyetidir. Bilim, teknoloji, tetkik, inceleme, değerini ve anlamını yitirmiştir.
Danıştay tarafından bu uygulamanın toplum ve insan sağlığını bozucu olduğu belirtilerek iki kez yürütmesi durdurulmuş olmasına rağmen, inatla yanlışta devam edilmektedir. Nereye kadar ?
2. Laboratuvar test birim fiyatları (BUT, SUT) maliyetin çok altında belirlenmiş durumdadır. Bu durum, gerçekte iyi bilinmekte, ancak birşey yapılmamaktadır. 4 yıldanberi laboratuvar test birim fiyatlarıyla ilgili bir düzenleme yapılmamış, aksine iki yıl önce fiyatlar komik düzeylere daha da indirilmiştir.
Yeni tanı alanına giren testlerden Türk halkı yararlanamamaktadır. Çünkü listeler 4 yıldanberi güncellenmemektedir.
Temel Yaklaşımlar ve Tercihler Arızalıdır ve Sorgulanmalıdır
“Paket Fiyat” yaklaşımı birçok sakınclaar içermektedir ve sorgulanmalıdır.
2 kez Danıştay’ ın iptal ettiği bir uygulamada neden ısrar ediliyor ?
Uygulamanın suistimalleri görülemiyor mu ?
Kendinizi hasta yerine koyun. Yakınmalarınız var ve tetkik edilmeye ihtiyacınız var. Bir sağlık kuruluşuna gittiniz. Ama gereken inceleme size yapılmıyor ya da yapılmak istenmiyor. Çünkü tetkik yaptırsa da, yaptırmasa da kuruluş aynı sabit ücreti alıyor. Tetkik yaptırmaktan da kaçınmaya çalışıyor.
Bu durumdaki hasta siz olabilirsiniz. Bir yakınınız olabilir. Veya sıradan bir vatandaş olabilir.
Bu duruma razı olur musunuz ?
Hiç sanmıyoruz. Tepki duyacağınız büyük olasılıktır. Kaldı ki, bunda da haklısınız.
O zaman, niye böyle bir uygulamaya fırsat veriyorsunuz ? Suistimalin kapısını açık tutuyorsunuz ?
Toplumumuzun yeni gelişmelerden, yeni teknolojik ilerlemelerden, tanı yöntemlerinden yararlanmasını önlemeye hiçbirimizin hakkı yoktur. Hekimliği, 1960’ ların sağlık ocağı hekimliği düzeyine götürmeye de hiçbirimizin hakkı yoktur.
Öneriler
1. Paket Fiyat yanlışından dönmek zorundayız.
Biz, yatan hastalara uygulanan paketlere karşı değiliz. Ancak, ayaktan tanı ve tedavideki paketleri gözden geçirmek durumundayız.
Laboratuvar testleri, paket dışına çıkarılmalıdır. Ancak, suistimali önleyecek düzenli bir kontrol sistemi kurulmalıdır.
Mutlaka paket uygulanacaksa da, muayene ile laboratuvar paketi birbirinden ayrılabilir. Muayeneye ayrı bir fiyat ödenir, hastanın ayrıca bir de “Laboratuvar İnceleme Paketi” olur. Eğer tetkik gerekiyorsa bu paket kullanılır, gerekmiyorsa da kullanılmaz ya da gereken diğer hastalar için bir “Laboratuvar Test Paketi” havuzuna aktarılır.
Sonuç olarak, hastalar için körleme ve hiçbir şey yapılmadan ödeme yapılacağına, açık ve şeffaf biçimde, gerekli olarak yapılan işlemler için bilinçli ödeme yapılmış olur. Bu durumdan hasta da yararlanmış olur.
“Laboratuvar Test Paketi”, en çok gelen 20-30 testten oluşabilir. Bunun dışındaki testler, eğer yapılırsa ödeme listesine alınır.
Böylece, bilinçli ve dengeli bir sistem kurulmuş olur.
2. Asıl gereksiz ilaç tüketimine sınırlama gereklidir.
Türkiye, halen ulusal gelirine göre ilaç tüketiminde dünya lideridir (Akılsız savurganlıkta lider). İlaç harcamalarının ulusal gelire oranı Almanya’ da % 0.95, İtalya’ da % 0.80, İngiltere’ de % 0.65, Meksika’ da % 0.35, Türkiye’ de ise % 1.75’ tir.
Ancak, koruyucu hekimliğin bir parçası olan laboratuvar testlerinin kullanımı konusunda ve harcamalarda oldukça gerideyiz.
Bütçe, yanlış biçimde harcanmaktadır.
İlaç giderlerinin yüksekliği (Sağlık giderlerinin % 44’ü, 2008) bu kadar belirginken, ilaç giderlerinde tasarrufa gidilmesi gözardı edilmiş ve ilaç giderlerinin onda biri bile paya sahip olmayan laboratuvar testleri hedef seçilmiştir. Testlerin bedeli maliyetin altına düşürülmüş, daha sonra da paket içine alınarak tümüyle istenmez hale getirilmiştir.
İlaç tüketiminin önü ise alabildiğine açılmıştır.
Bu uygulamaların, ülkenin ve toplumun yararına olduğu söylenebilir mi ?
Bu nedenle, sağlık politikasının yeniden gözden geçirilmesinde yarar vardır.
Dünyada tanıların % 70’ten fazlasının laboratuvar incelemeleriyle konulduğu günümüzde, toplumumuzu bu uygulamalardan mahrum etmeye hakkımız yoktur.
Sağlık politikasının temel parolası ilaçta daha fazla tasarruf, koruyucu ve önleyici alanlara daha fazla destek biçiminde olmalıdır.
Örneğin, ilaçta % 10’luk bir tasarruf, laboratuvar alanının tüm sorunlarını çözmeye yetecektir.
Sağlık Bakanlığı ve SGK’ nın, böyle bir anlayışa gelmesi büyük önem taşımaktadır.
Batan (ve Batmaya Terkedilen) Kuruluşlara İlgisiz Kalabilir miyiz ?
Laboratuvar testleriyle ilgili izlenen politikalara, bu alandaki hiçbir kuruluş dayanamıyor.
Yabancı büyük laboratuvarlar da son iki yıl içinde Türkiye’ ye geldiler. Ancak görüyoruz ki, onlar da dayanamadılar ve yatırımlarından zarar ederek çekildiler.
Yani durum oldukça çarpık, haksız ve dengesiz.
Mutlaka bu alanda adaletli düzenlemeler gerekiyor.
Sayın Başbakan, “Bu ülkede firmaların batmasına seyirci kalamayız” diyor. Ancak, bu alandaki uygulamalarda da ileriye geçmiş durumda, firmalar ölmüş durumda.
Bir süre sonra, hizmet sunacak kuruluş kalmayacak.
İşsiz kalan onbinlerce kalifiye çalışana ilgisiz kalınamaz.
Kaldı ki kimse ulufe, bağış, rant istemiyor. Sadece işin ciddiye alınması sorunlara eğilinmesi, tartışılması ve doğru uygulamalar yapılması isteniyor.
Umarız çığlıklarımız duyulur.
Bir süre sonra, çığlık atan da kalmayacak.
Hizmet sunabilen de..............
16/01/2009
Doç.Dr. Paşa Göktaş
Tel/Fax : 0216-348 26 12
GSM : 532 243 84 74
e-mail : [email protected]
web : www.tiplab.org