Korona İle Birlikte Yaşamayı Öğrenmek Zorundayız!
HAYAT DURMAMALI, EKONOMİ KAPANMAMALIDIR
Bir Kısım Doktorlar Yine Ütopik Değerlendirmeler İçindeler
TV’lerde izliyoruz. Bir kısım doktorlar, dar bakış açısıyla değerlendirmeler yapıyorlar ve Kovid-19’u kontrol etmek için katı yasaklar getirilmesini öneriyorlar.
Yaşamın gerçekleriyle bu değerlendirmeler bağdaşmıyor. Bir anlamda, boş konuşuyorlar.
Yaşam bir bütündür. Sosyal yönleriyle, ekonomik kurallarıyla, sağlığıyla birlikte değerlendirilmek zorundadır.
Yaşam, yalnızca sağlık ile ilgili önlemlerden ibaret değildir.
Bütünsel, tüm cepheleriyle yaklaşmak zorundayız.
Kovid-19’dan Kaçış Yoktur
Kovid-19 bir solunum yolu virüsüdür. Kolay bulaşır. Bundan kolayca kaçamazsınız. Eğer toplumsal yaşamın içindeyseniz ve çalışmak zorundaysanız, bu virüsü bir ortamda almanız kuvvetle muhtemeldir.
Maske-mesafe-temizlik kuralları, sadece bu olasılığı azaltmaya yönelik sonuç verecektir. Tamamiyle önleyemez.
Vakaların, yazdan sonra toplumsal yaşamın yoğunlaşmaya ve havaların soğumaya başladığı bu dönemde artışa geçeceği zaten beklenen bir durumdu. Nitekim de öyle olmaktadır.
Vakalardaki artış hızı, Mart-Nisan ayları düzeyinde, belki de biraz üzerindedir.
Öyle bir noktaya geldik ki, artık kapatmalar uygulasanız da, büyük bir azalma olmayacaktır. Çünkü, pozitif vakalar artık aileler düzeyinde toplum içine yayılmış durumdadır.
Bu sonuç da, beklenen bir durumdu.
Bağışıklık Oranı Hızla Yükseliyor
En azından İstanbul gibi yoğun yerleşim bölgeleri için söylemek gerekirse, infeksiyonu geçirme ve antikor oluşturma düzeyinin artık %20’lere doğru dayandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yani, toplum bir taraftan da bağışık hale gelmektedir. Sanılanın aksine, bağışıklık süreleri çok da kısa süreli görünmemekte, %90’dan fazlası uzun süreli gibi görünmektedir.
2021 Mart ayına kadar, muhtemelen toplumumuzun %35-40’ı bağışık hale gelebilir gibi görünmektedir.
Geçen Yıl Ölenlerin Adı Grip/ Pnömoni İdi, Bu Sene Kovid-19
Doğru değerlendirme yapabilmek için, örneğin İstanbul için geçen yılın ve bu yılın aylık ölüm sayılarını karşılaştırmak gerekir. Buna sadece, bu yılın nüfus artış oranını eklemek gerekir.
Gördüğümüz kadarıyla, geçen yıl bu aylarda ölenlerin ölüm nedeni Grip veya Pnömoni olarak yazılmaktaydı, bu sene ise Kovid-19.
Ölüm sayılarında, çok büyük bir artış olmayabilir. Çünkü, grip (influenza) da oldukça öldürücü bir hastalıktır.
Hükümetin, Şu Ana Kadar Aldığı Tedbirler Yerindedir
Hükümet, doğal olarak Kovid-19 salgınını tek bir cepheden değil, çok cepheli olarak değerlendirdi ve dengeli kararlar aldı.
Hükümetin, ekonomiyi bütünüyle kapatmaması, aldığı en doğru karardır.
Zaten Türkiye ekonomisi, Kovid-19’dan daha az etkilenerek, bu kararın olumlu sonuçlarını da görmüş oldu.
Türkiye’de hem ekonomi tam olarak kapatılmadı, hem de Kovid-19’dan ölüm oranları diğer ülkelere göre daha düşük tutularak, optimal ve başarılı bir mücadele sergilendi.
Bu dengeli politikaya devam etmek gerekmektedir.
NE YAPILMALIDIR?
“Hayatı durduralım”
“Sokağa çıkma yasaklarını getirelim”
“İşyerlerini kapatalım”
Tarzındaki yaşamın gerçekleriyle bağdaşmayan ütopik çığırtkanlıklara kulak asmamak gerekmektedir.
Hem yaşamaya ve çalışmaya devam edeceğiz, hem de Kovid-19 ile birlikte yürümeyi becereceğiz.
Bu durum mümkündür.
En gerçekçi ve düşük maliyetli yol budur.
Tabii ki olabildiğince maske-mesafe ve hijyen kurallarına dikkat edeceğiz.
Bulaşmanın en yoğun olduğu yer, otobüs-metro gibi ulaşım araçlarıdır.
Belediyelerin yapması gereken, taşıt sayısını ve sefer sayısını en azından 6 aylığına maksimum düzeye çıkarmaktır.
Restoranlar tümüyle kapatılmamalıdır. Saat 22:00’ye kadar kısıtlama yeterlidir.
65 yaş üzeri insanlar, deneyimli insanlardır. Kendilerini en iyi koruyan ve tedbir uygulayan kesim, bu kesimdir. Onların hayatlarını da fazla kısıtlamamak gerekmektedir.
Maske kullanımı, gözlemlerimize göre çok iyi bir uyum göstermektedir. Toplumun bundan daha fazlasını uygulayabilmesi mümkün değildir.
DAHA KATI ÖNLEMLER İÇİN TEMEL KRİTER NEDİR?
Şu anda, daha katı önlemleri gerektirecek bir durum gözükmemektedir.
Daha katı önlemler için temel kriter, Türkiye’nin hastane ve yoğun bakım kapasitesinin, hastane tedavisi gerektiren hastalara yetmemesidir.
Halbuki, böyle bir durum görmüyoruz.
Hastane yatak ve yoğun bakım kapasitemiz, bu sınavı başarıyla vermiştir. Salgının başından itibaren, hiçbir zaman kritik eşiklere yaklaşılmamıştır. Halen de bu kritik eşiklerin oldukça uzağında bulunmaktayız.
Ne zaman ki, hastane yatak ve yoğun bakım kapasitemiz Kovid-19 hastaları için yetersiz hale gelir, işte o zaman daha katı önlemleri düşünürüz.
Böyle bir dönemin Türkiye’de olacağını da düşünmüyoruz.
Bu nedenle de, felaket tellallığına da gerek yoktur, işyerlerini kapatmaya yönelik katı önlemler getirilmesine de ihtiyaç bulunmamaktadır.
Saygılarımızla.
Prof. Dr. Paşa Göktaş
İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı
Sağlık Aktüel - www.saglikaktuel.com
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Sağlık Aktüel’e (www.saglikaktuel.com) aittir. İzin alınmadan aktif bağlantı kurulsa bile içerik kullanılamaz. Yapılan alıntılar için 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 36. maddesi uyarınca yasal işlem uygulanacaktır.