Son dönemde, hekimlerin serbest çalışma hakkı ile ilgili farklı yaklaşımları gözlemekteyiz. Tartışmalarla, bu yaklaşımlar daha da açığa çıkmaktadır.
Serbest Çalışma Hakkı Neden Önemlidir?
İlginç olan, hekimlerin serbest çalışma hakkının tartışma konusu yapılmasıdır.
Bu hak avukata, mimara, mühendise, muhasebeciye, bakkala çakkala var, ama hekime gelince yasak. Böyle bir anlayış olur mu? Bunun tartışma konusu haline getirilmesi bile dramatik bir durumdur.
Şu anda, hekimlerin serbest çalışma hakkının savunulması yaşamsal önem taşımaktadır. Çünkü hekimlik, Türkiye’ ye yönelik, sağlık alanındaki rant hareketlerinin hedefi durumundadır ve ağır saldırı altındadır. Oluşturulmak istenilen özel hastane zincirlerine ucuz işgücü yaratılmaya çalışılmakta ve hekimlerin bağımsız çalışmalarına yönelik inanılmaz baskılar ve engeller konulmaktadır.
Özel hekimlik alanının korunması, çalışma hakkı ve özgürlüğünün korunması anlamına gelmektedir. Hekimlerin kendi işletmelerini yürütebilmeleri ve kendi iradeleriyle, kendi emeklerine dayalı olarak çalışabilmeleri mesleki bir haktır ve bu hak korunmalıdır.
Bu hakkın korunması, yalnızca hekimler için önemli değildir. Halkın da kendi istediği hekimi özgürce seçebilmesi ve daha kaliteli hizmet alabilmesi için, serbest hekimlik yaşamalı ve desteklenmelidir. Çünkü, hastaya hizmetin en kaliteli sunulduğu ve hasta tatmininin en yüksek olduğu alanlar serbest hekimlik alanı olan muayenehanelerdir.
Her hekim, herhangi bir nedenle bir gün serbest çalışmayı seçmek durumunda kalabilir. Böyle bir durumda, kendi emeğini serbestçe sergileyebileceği serbest çalışma alanı olmalıdır ve bu hak sonuna kadar desteklenmelidir.
Bunun tartışma konusu yapılması bile ürkütücüdür ve sapkın bir düşüncedir.
Sağlık Bakanı Neden Serbest Hekimliğe Karşıdır ?
Birinci nedenin, popülizm olduğu görüşündeyiz. “Çok başarılı Bakan”, “Hekimlerin burnunu sürten Bakan” gibi bir imajın oluşması ve özellikle de sosyokültürel düzeyi düşük kesimlerin geniş oy potansiyelinin kazanılması amacıyla, hekimlerin serbest çalışma hakkının alabildiğine kısıtlanmasına ve neredeyse olanaksız hale getirilmesine çalışılmaktadır.
Diğer bir neden, hangi sebeple oluştuğunu anlayamadığımız önyargılardır. Sayın Bakan ve çevresinde, serbest çalışan hekimlere karşı inanılmaz bir husumet ve önyargıların varlığını görüyoruz. Bunlar taktik olarak mı böyledir, politik bir rol ve misyon nedeniyle mi böyledir, yoksa gerçekten içten mi böyle inanmaktadırlar bilemiyoruz. Ama, hekimlerin genel algısının böyle olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Üçüncü bir neden de, Türkiye’ ye gelmeye hazırlanan küresel sermayenin talepleridir. Dış sermaye grupları, Türkiye’ nin sağlık alanında önemli bir rant alanı olduğunu düşünmekteler ve belirli zincirler, gelme hazırlığı yapmaktalar. Ancak, bunun önündeki engellerden birisi, bağımsız hekim işletmeleridir. Hekimlerin serbest çalışma olanaklarının bulunması, onların istediği düzeyde ucuz hekim işgücü bulunmasını güç hale getirmektedir.
Bu nedenle, bir ön temizlik yapılması ve koşulların onlar açısından düzeltilmesi gerekmektedir. Bunun için de, hekimlerin serbest çalışma koşullarının zorlaştırılmasına gerek duyulmaktadır.
Ne yazık ki, Türkiye’ nin Sağlık Bakanlığı bu görevi yapmaktadır. İsteyerek ya da istemeyerek bu rolü üstlenmiş görünmektedir.
TTB Neden Serbest Hekimliğe Karşıdır?
TTB’ nin serbest hekimliğe karşı olmasının hiçbir mantıklı ve haklı gerekçesi yoktur.
Hekimlerin örgütü olarak, aslında TTB’ nin serbest çalışma hakkının en sıkı savunucusu olması gerekir. Ancak, şu ana kadar izlediği politika hiç de öyle değildir.
TTB ve bazı tabip odalarının yönetimine egemen olan kadroların, serbest çalışma hakkına yaklaşımı tamamen ideolojiktir.
Özellikle kendilerine DKG (Demokratik Katılım Grubu) adını veren arkadaşlarımızdan bazıları, kendilerini halk adına hareket eden proleter devrimciler, profesyonel devrimciler gibi görmektedirler. Halk adına, işçi sınıfı adına hareket ettiğini sanan bu küçük burjuva duygu ve davranışları, 1975’ lerden kalmadır. Ancak, hala bazı arkadaşlarımızın davranışlarında bu izleri görmekteyiz.
Halbuki, şu anda Türkiye değişmiş durumdadır. Ne proleter-profesyonel devrimcilerin kurtaracağı halk vardır, ne de hekimlerin onları kurtaracak mecali vardır.
Halkın duygularını, özlemlerini ve taleplerini, hele de sağlık ile ilgili taleplerini, adı sağ olarak nitelenen mevcut iktidar popülist politikalarla gayet güzel yakalamış durumdadır ve kitleleri peşine takarak sürüklemektedir.
Hekimler ise, hızla bir çıkmaza doğru sürüklenmektedirler. Emeklilik ücretleri bir hakimin, emekli askerin, öğretim elemanının yarısı kadardır. Serbest çalışma hakları yok edilmek üzeredir. Bir kısmı işsizlikle karşı karşıyadır. Acınacak hallere düşenler vardır.
Hekimler, bırakın başkalarını kurtarmayı, kendilerini kurtaramayacak bir konuma doğru sürüklenmektedirler.
Sayın proleter devrimcilerimizin göremediği ve anlayamadığı durum bundan ibarettir.
Bu nedenle de, dogmatik ve ideolojik zaman tünelinden çıkamamış durumdadırlar ve günümüzü, günümüzün verileriyle yorumlamakta yetersiz kalmaktadırlar.
Tüm bu nedenlerle de, hekimlerin serbest çalışma haklarının ne kadar önemli olduğunu kavrayamamaktadırlar ve savunamamaktadırlar.
Emeğiyle ve namusuyla çalışan muayenehane hekimlerine “Cadde doktoru” diyerek alay etmeye çalışmaktadırlar. Halbuki burada alay etmeye çalıştıkları olgu, hekim emeğinin ve hekim çalışma özgürlüğünün ta kendisidir. Ama bunun farkında değildirler.
Bu yaklaşımları, Bakan’ın yaklaşımlarından çok da farklı değildir.
Sapkın Yaklaşımlar Nerede Birleşiyor?
Sözde Tam Gün Yasası’ nda birleşmiştir.
Çıkarılan Tam Gün Yasası’ nın nasıl antidemokratik şekilde ve baskın biçiminde bir KHK içine yerleştirilerek çıkarıldığı bilinmektedir. Ve bu yasanın Anayasa Mahkemesi ile Danıştay’ ın muhalif görüşlerine rağmen çıkarıldığı da bilinmektedir.
Bu yasanın, halkın yararına bir yasa olmadığı, hukuksal temellerden yoksun, hekimleri zorla çalıştırmaya ve köleleştirmeye yönelik bir yasa olduğunu yukarıda açıkladık. Ve bunun, asıl olarak popülizm ve yabancı sermayenin talepleri doğrultusunda hazırlandığını birçok kişi söylemektedir.
Bakan, görevini yapıyor diyelim. Kendine biçilen misyonu yerine getiriyor.
Peki TTB’ ye ne oluyor? Bu yasada, hekimlerin lehine ne buluyor ? Halkın lehine ne buluyor? “Ama aslında biz de Tam Gün’ den yanayız. Ancak, öyle değil de başka bir Tam Gün Yasası” diye, Bakan’ ın arkasına takılıyor.
Bunu anlamak gerçekten zor. Kendilerinin de anlayabildiklerini ve tatmin edici şekilde açıklayabildiklerini sanmıyoruz Zaten bugüne kadar da izah edemediler.
Serbest Çalışma Hakkı Kutsaldır
ÖZGÜR HEKİMLER PLATFORMU olarak, açıkça ve göğsümüzü gere gere söylüyoruz: Bize göre hekimlerin serbest çalışma hakkı kutsaldır. Biz, çalışma özgürlüğümüzü sonuna kadar savunuyoruz. Emeğimize ve alın terimize sahip çıkıyoruz.
Bundan utanmıyoruz, sıkılmıyoruz. Hekimlerin geleceğini de bu hakkın korunmasında görüyoruz.
Kamu Yerine Coni’ nin Elemanları
Bilmem farkında mısınız, özel hastane zincirlerinin çoğunluğu yabancıların eline geçiverdi. Yakında, kamu hastane birlikleri ile devlet hastanelerinin de önemli kısmı önce özerkleştirilecek, daha sonra da muhtemelen yabancılara pazarlanacak.
Bir bakmışsınız ki, bugüne kadar sırtınızı dayadığınız “Halkın proleter kamu hekimleri” yerine Coni’ nin elemanları oluvermişsiniz. 1 yıllık sözleşme sonunda da kapı önündesiniz.
İşte o durumda, sizin de “Serbest Çalışma Hakkı ve Çalışma Özgürlüğü”ne gereksiniminiz olacaktır.
HEKİMLER,
ÖZGÜR HEKİMLER PLATFORMU’ NDA BİRLEŞMELİDİR
Tüm Meslektaşlara çağrı yapıyoruz:
ÖZGÜR HEKİMLER PLATFORMU, HEKİMLERİN KENDİSİDİR. Doğal yerleridir.
Burada kendinizi yabancı hissetmezsiniz. Hekim olarak hissedersiniz.
Hekimlerin geleceği buradadır. Hekim sorunlarına çözüm üreten tek program, ÖHP’nin programıdır.
Odamızı yabancılaşmadan kurtaralım. Gerçekten hekimlerin kendi odası yapalım.
Bu nedenle, 29 Nisan Pazar Günü mutlaka oy kullanalım. Sultanahmet’e gidelim.
Görevimizi yerine getirelim.
26.04.2012
Doç. Dr. Paşa Göktaş
ÖZGÜR HEKİMLER PLATFORMU
Merkez Delegasyon Adayı