Her sektör, diğerlerine göre kendi işinin ne kadar zor ve benzersiz olduğunu dile getirir. Sağlık yönetiminde doktora yapmış ve hastane yöneticiliği yapmış bir kişi olarak bu ve benzeri söylemlerle sık karşılaşıyorum.
Hepimiz aynı sahnede küçük farklılıklarla aynı filmi bir çok kez çeviriyoruz. Dünyada ‘kesişimci inovasyon’ diye bir trend var, sorunlara bu açıdan yaklaşarak çözümler üretiliyor. Daha önce çözülmemiş sorunları çözmek veya daha önce karşılanmayan ihtiyaçlara cevap vermek ya da var olanı daha güzel, daha kullanışlı, daha çok insanın işine yarayacak hale getirerek kendini geliştirmeyi ve yeniliğe açık olmayı gerektirir. Bunu da ancak yönetici ve grubun sosyal bir birim olarak hareket ettiği ‘demokratik-katılımcı liderlik’ modeli ile hayata geçirebiliriz. Belirli amaç ve hedeflere yönelmiş insan gruplarının oluşturulması ve harekete geçirilmesi her insanda bulunmayan ayrı bir beceri ve ikna etme yeteneğidir liderlik.
“Lider olunmaz, lider doğulur” sözünün çok gerilerde kaldığı artık herkesçe kabul edilir bir gerçektir. Liderlik vasıflarını geliştirmek, pekiştirmek ve kazanmak için uzman kişilerce seminerler, paneller düzenlenmekte ve birçok yönetici bu aktivitelere katılım sağlamaktadır.
Artan rekabet ve uzmanlığın önemi nedeniyle liderler kendi uzmanlık alanlarında derinleşme yoluna gitmektedir. Dünya giderek daha kompleks bir hal alıyor, bu nedenle bir çok kurum “yönetme sanatında” uzman liderler aramaktadır.
Otokratik ve sürekli emir veren liderlerden çok işbirliğine ve yetki dağılımına önem veren bir iklimde çalışılması değer kazanmıştır. Pozitif çalışma iklimi oluşturulmalıdır. Çalışanın kendini değerli hissetmesi, kuruma ve kendine değer katan verimli bir çalışma ortamında çalışması öncelikli stratejilerden bir tanesi haline gelmiştir.
Bütün çalışanların kalplerini ve ruhlarını katarak çalıştıkları, işlerini yaparken mutlu oldukları, keyif aldıkları ortam oluşturulmalıdır. Ekibin motivasyonunu yüksek tutmak önemlidir. Bir kurumun ürün ve hizmetlerinden memnun kalarak ayrılan hizmet alan kişiler, bunu paylaşarak tüm dünyada kaliteyi, saygıyı ve beklentiyi artırmaktadır. Ancak güvenle ortaya konabilecek ve sizi diğerlerinden ayıracak hizmetlere önem verilmeli. Ve güven rekabetle değil, iyi niyetle kazanılan bir vasıftır. Değişime liderlik edebilen yöneticiler olmalıdırlar.
Sağlık kurumlarında, müdürler, yöneticiler ve başhekimler, sağlık kurumlarının başarı ve başarısızlığında ilk hedef olacak bireylerdir. Sağlık ve hastane yönetiminde rekabet ortamı düşünüldüğünde ve sağlık çalışanlarının kaliteli sağlık hizmeti üretebilme ve verimli çalışabilmeleri için yenilikçi, bilgiye önem veren işbirlikçi, kolektif çalışan, iyi iletişim kurabilen, otoriteyi astlarına dağıtan ve onların kendisine güvenmesini sağlayabilecek misyonun bilincinde, vizyon sahibi güçlü liderlere ihtiyacı vardır.
Bir hastanede ne kadar güçlü liderler varsa, o hastanenin çalışanlarının ve hastaneye başvuranlarının yaşam kalitesi ve refahı o kadar artar. İnsanlar çok daha iyi şartlarda hizmetlerden yararlanırlar ve aynı şekilde hastane yükselen değerler elde eder. Ve böyle liderler ülkenin rekabet gücünü artırır. Bunun anlamı o ülkenin diğer ülkelere göre daha güçlü bir konuma yükselmesidir.
Hepimizin arzusu ve isteği herkesin daha iyi şartlarda yaşaması ve tedavi görmesi, ülkemizin ve toplumumuzun kalkınıp gelişmesi olduğuna göre, bize bu kapıları açacak liderlerle yol almalıyız.
Sevgiyle.
Dr. Yasemin KÜÇÜKÖZKAN
