Prof. Dr. Diren’in yukarıdaki açıklamalarına göre bir hekimin ve özellikle bir yönetici hekimin tıbbi süreçlerin yanında idari süreçlerde de yetkili olması kaçınılmaz. Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu da kamu ve özel hastanelerde yöneticilik yapacak kişinin hekim olmasından öte yapılacak işle ilgili olarak birikim, eğitim ve tecrübesinin olması, yöneticilik özelliklerine sahip olmasının her açıdan önem taşıdığına dikkati çekiyor ve konuya bakışını şöyle dile getiriyor: “Sağlık hizmet sunumunda hekimlerin yönetici olması bu özelliklerle hekimler arasında sıklıkla örtüşme olmasından ya da öyle olması beklendiğinden kaynaklanmaktadır. Açık ki hekim olmak sağlık alanındaki her işten anlamak gibi bir özellik sağlamaz. Hekimlerin yönetici olması kurumun önce sağlık odaklı olmasına bir katkı sunabilir. Kuşkusuz amaç ve hedeflerin piyasa merkezli tanımlandığı durumlarda ‘görüntüyü kurtarmak’la sınırlı bir katkıdan bahsedilebilir.”
Sağlık hizmetlerinin doğası gereği mesleki bilgi ve yeterlilik yanında, etik değerlerin de en önde tutulması gereken hizmetler olduğunu vurgulayan Gelişim Laboratuvarları Genel Yönetmeni Doç. Dr. Paşa Göktaş, tüm bunların yanında, sağlığın iyi bir işletmecilik bilgisi gerektirdiğini kaydederek bakışını şöyle ifade ediyor: “Hekimlerin ilk iki konuda yeterliliği tartışılmıyor. Daha çok, işletmecilik görevinde yeterli olamadıkları tartışılıyor. Bu nedenle, hekim dışı yöneticiler gündeme getiriliyor. Ancak bu yaklaşımlarda göz ardı edilen durum, sağlık hizmetlerinin öncelikle herhangi bir kâr işletmesi olmadığı, önceliğin mesleki yeterlilik ve etik değerlere bağlılık olduğunun unutulmasıdır. Bu nedenle, sağlık hizmetlerinde yine en yararlı ve doğru yönetici tipinin hekimlerden çıkacağı görüşündeyim. İşletmeciliğe yatkın ve bu özelliklerini geliştiren hekimler, sağlık kuruluşlarının yöneticiliğini diğer meslek unsurlarından daha iyi yerine getirebilirler. Yapmaları gereken, bu iş için çeşitli meslek unsurlarından iyi bir ekip oluşturmak ve onları doğru biçimde yönetmektir. Diğer meslek unsurlarının birincil karar mercii olduğu yöneticiler, sağlık hizmetlerinin etik değerlerden sapmasına neden olabilirler.”
Yukarıdaki görüşler çerçevesinde görülüyorki yöneticilik yapacak bir hekimin yönetsel açıdan ve işletme bilgisi alanlarında yetkin olması tıbbi süreçlerin sağlıklı bir şekilde yönetilebilmesi için oldukça önemli.
Sağlık kuruluşlarını yöneten hekimlerin çalıştıkları kuruluşlarda bu yetkilerini ne ölçüde kullanabildikleri sorusu da dosyamız kapsamında önem kazanıyor. Mevcut yönetimler sağlık hizmetlerinde telaffuz edilmemesi gereken “kâr” kaygısı ile hareket etmek durumunda kalıyorlar mı? Kamu sağlık kuruluşları ve özel hastanelerde tıbbi süreçleri doğrudan ya da dolaylı etkileyen satın almalarda yönetici hekimlere gerçekten ne oranda danışılıyor? Son yıllarda özellikle kamuda tıbbi süreçler üzerinde etkisi oldukça artan taşeron hizmet satın alma yöntemi yönetici hekimlerin kararlarıyla mı yapılıyor? Doç. Dr. Paşa Göktaş’ın bu sorulara verdiği yanıt da yine hekimin önemini vurguluyor:
“Kamu ve özel hastanelerde önemli konularda ve tıbbi süreçleri doğrudan ya da dolaylı etkileyen satın almalarda bazı kuruluşlarda hekimlere danışılırken bazılarında ise danışılmıyor. Burada birincil derecede sorumlu olarak, tabii ki bu tür alım kararlarında hekimlerle birlikte görüş oluşturmak ve şartnameleri onlarla birlikte yapmak, işin sonuçları yönünden gerekli ve yararlıdır.”
Benzer bir görüş de Prof. Dr. Barış Diren’den geliyor. Prof. Diren, “kamu ve özel hastanelerde önemli konularda ve tıbbi süreçleri doğrudan ya da dolaylı etkileyen satın almalarda hekimlere danışan kurumlar olduğu gibi danıştığı halde hekim önerisini dikkate almayan ya da hiç danışmayan kurumlar da” olduğuna dikkati çekerek şunları vurguluyor:
“Tıbbi süreçleri etkileyen taşeron hizmetlerinde de hekimlerin görüşüne başvurulmakta ancak kamu kurumlarındaki ihale kanunları nedeniyle uygun tedarikçinin seçimi her zaman sağlanamamaktadır. Aynı durum özel hizmet kurumlarında da ekonomik nedenlerle karşımıza çıkabilmektedir. Tıbbi süreçleri doğrudan etkileyen demirbaş ve sarf malzemesi alımları yanında, bu süreçlerle ilgili taşeron hizmet alımlarında hekim görüşü hatta onayı alınması büyük önem arz etmektedir. Aksi halde uygulamadan birinci dereceden sorumlu kişi olan hekimlerin süreç sorumluluklarını üstlenmesi beklenemeyecektir.”
Bilindiği gibi kamu sağlık kuruluşlarında son yıllarda hem tıbbi hem de idari süreçlerin sürdürülmesinde taşeron olarak hizmet veren firmalarla çalışılıyor, bu şekilde hizmet satın alma yöntemine sıklıkla başvuruluyor. Özellikle kamu sağlık kuruluşlarında başvurulan taşeronlaşmanın halk sağlığını tehdit ettiği yönünde meslek örgütleri açıklamalarda bulunurken buna paralel olarak sağlıkta taşeronlaşmanın hizmet kalitesini büyük ölçüde düşürdüğü ve bununla bağlantılı olarak ise hastane kaynaklı ölümlerin birçoğunun da taşeron firmalar nedeniyle gerçekleştiği dile getiriliyor. “Sağlık hizmetinin sunum sürecinde hekim kâr-zarar kaygısı içinde hareket ederse görevini yerine getirme konusunda kısıtlanabilir” diyen Prof. Dr. Barış Diren, bu durumun da ya kalıcı sağlık sorunlarına ya da yaşam kaybına kadar giden uygulama hatalarına neden olabileceği uyarısını yapıyor ve açıklamalarına şöyle devam ediyor: