15 Temmuz Derneği Başkanı İsmail Hakkı Turunç: "Biz de o gün sokağa çıkan insanlardan biriydik. Biz de gazi olabilirdik, şehit olabilirdik. Bizim de ailelerimiz etkilenip, dünkü gibi hayatları çok normal olmayabilirdi"
"Gazilerimiz ilk andan itibaren ilgili kurumlar tarafından hastanelere yönlendirildi. Bazılarının iyileşmesi aylarca sürdü. Halen tedavisi devam eden gazilerimiz var"
15 Temmuz Derneği, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında şehit olanların aileleri ile gazilere psikolojik ve sosyal destek sağlamak, 15 Temmuz ruhunu geleceğe taşıyacak ve milli hafızada canlı tutacak kültürel ve sosyal projeler hayata geçirmek amacıyla 20 Ağustos 2016'da kuruldu.
Darbe girişimine karşı protesto gösterileri sırasında Saraçhane'deki İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde şehit olan Prof. Dr. İlhan Varank'ın kardeşi, eski Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde şehit olan Erol Olçok'un kardeşi Cevat Olçok, karikatürist-oyuncu Hasan Kaçan, derneğin ilk başkanı Tarık Şebik ve gazeteci Zeynep Bayramoğlu tarafından kurulan dernek yönetimine zamanla farklı çevrelerden isimler de dahil oldu.
Dernek yöneticileri, 15 Temmuz 2016'da yaşanılan FETÖ darbe girişimini unutturmamak için birçok çalışma yürütürken derneğin hukuk birimleri darbecilerin yargılandığı davaları da takip etti.
Dernek bünyesinde görev yapan uzman psikolog ekip, 58 şehirde ikamet eden şehit aileleri ve gazilerle iletişim kurdu.
Şehit yakınları ve gazilerin iyi ve kötü gününde yanında olan dernek yönetimi, onların düğünlerine, cenazelerine ve hasta ziyaretlerine aileden biriymiş gibi iştirak etti.
- "Bize ulaşanlara elimizden geleni yapıyoruz"
İsmail Hakkı Turunç, 31 Mart 2021'den beri yönetim kurulu başkanlığını yaptığı derneğin çalışma alanını ve misyonunu AA muhabirine anlattı.
Darbe şehitlerinin birinci derecede yakınları ile gazilerin ihtiyaçlarının takibini yapmak amacıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla 15 Temmuz Derneğinin kurulduğunu belirten Turunç, "Gazilerimizin birçoğunun sağlık problemi vardı. Öncelikle onların sağlığına kavuşması lazımdı. Bu konuda devletin ilgili kurumları, özellikle sağlık kurumları birinci derecede sorumluydu. Gazilerimiz ilk andan itibaren ilgili kurumlar tarafından hastanelere yönlendirildi. Bazılarının iyileşmesi aylarca sürdü. Halen tedavisi devam eden gazilerimiz var." diye konuştu
Turunç, darbe girişiminden sonra zamanının çoğunu sağlığına kavuşmak için hastanelerde geçiren, 6 yıl sonra geçen sene vefat eden gazi Mehmet Alpaslan gibi hayatını halen sağlıklı sürdüremeyen ve tedavileri devam eden gaziler olduğunu kaydetti.
Bunların psikolojik olarak tedirginlik yaşadığını, şehitlerin geride kalan eşleri ve çocuklarından bazılarının sağlığını kaybettiğini, psikolojik tedavi görmeye başladığını dile getiren Turunç, şöyle devam etti:
"Şehitler bizim değerlerimize göre peygamberlikten sonra gelen bir makamı kazanıyor. 'Şehit manen kurtuldu, gitti.' diyoruz ama halen depresyonda yaşayan çocukları, eşi, anne ve babası bütün sıkıntılara, sağlık problemlerine rağmen hayatlarını sürdürüyor. Devletin ilgili kurumları olarak, milletimiz olarak, şehadetin ve gazinin ne olduğunu bilen insanlar olarak onlara daha çok sevgiyle, muhabbetle, güler yüzle, tebessümle yaklaşıyoruz. Sorunları varsa onlara daha çabuk el uzatmak, daha çözümcül olmak suretiyle toplumumuz onları üzmemeye, onların yaralarını sarmaya, gönül dünyalarını zedelememeye çalışıyor. Biz de dernek olarak bize ulaşanlara elimizden geleni yapıyoruz."
Turunç, dernekteki görevlilerin empati kurarak şehit ailelerini yalnız bırakmamaya gayret ettiklerine dikkati çekerek, "Biz de o gün sokağa çıkan insanlardan biriydik. Biz de gazi olabilirdik, şehit olabilirdik. Bizim de ailelerimiz etkilenip, dünkü gibi hayatları çok normal olmayabilirdi." ifadelerini kullandı.
Dernek yönetiminin hem yasal çerçevede hem insani olarak 15 Temmuz şehitlerinin yakınlarına ve gazilere yardımcı olmaya çalıştıklarını ifade eden Turunç, "Asıl bu konudaki önderliği ve mihmandarlığı devletimizin ilgili kurumları yaptı. Onların istihdamıyla alakalı haklar verildi. Ekonomik olarak farklı imkanlar sağlandı. Devletin bütün kurumları her zaman şehit ailesinin yanında, gazilerin yanında. Biz ise bir sivil iradeyiz, sivil toplum kuruluşuyuz. Bizimle iletişimleri daha kolay oluyor." değerlendirmesini yaptı.
Turunç, 15 Temmuz'dan sonra kurulan derneğin birinci derecede o gece şehit olanların yakınlarına ve gazilere karşı sorumlu olmakla birlikte tüm şehit ve gazilere karşı aynı duygu ve sorumluluğu hissettiklerini dile getirdi.
- "Sanki kendi üzerimize bu kurşunları sıktık"
Darbe girişimi sırasında önce AK Parti İstanbul İl Başkanlığına, ardından o dönem meclis üyesi olarak görev yaptığı İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (İBB) Saraçhane'deki binasına gittiğini anlatan Turunç, İBB önünde darbecilerin üzerlerine yağdırdığı mermilerin boş kovanlarından bazılarını yanına aldığını söyledi.
O kovanlardan birini gösteren Turunç, "Telefonda arkadaşlar Saraçhane'deki başkanlık binası önünde çatışma çıktığını söyleyince koşa koşa oraya gittik. İşte orada mermiler üzerimize yağmaya başladı. Bunu sokakta, caddede arayarak toplamadım. Ayağımın dibinde, onlarca mermi kovanından aldım." dedi.
Turunç, darbecilerin ve onları destekleyenlerin o gece yaşananlar için "senaryo" diyerek halkın direnişini küçümsemeye çalıştığına işaret etti.
"Sanki bu kurşunları kendi üzerimize sıktık." diyen Turunç, bazı şehitlerin darbeci askerlerin top mermisi ve bombalarıyla vücutlarının paramparça olduğunu aktardı.
Tüm vahşiliğine rağmen 15 Temmuz ihanetinin milletin bütünleşmesini sağladığını vurgulayan Turunç, sonraki kuşaklara da 15 Temmuz'un iyi anlatılması gerektiğini belirtti.
İsmail Hakkı Turunç, "Millet hayatı pahasına bu devleti yıktırmadı, vatanı böldürtmedi, hayatları pahasına 252 şehidimiz, 2 bin 800'e yakın gazimiz binlerce sene unutulmayacak bir fedakarlık örneği ortaya koydular." dedi.
- "Kurşun sıkanların çoğunun yüzlerinde bir mahcubiyet görmedim"
Darbecilerin yargılandığı davalara ilişkin izlenimlerini aktaran Turunç, şu ifadeleri kullandı:
"Katıldığım onlarca duruşmada bu hain darbecilerin, insanların üzerine kurşun sıkanların çoğunun yüzlerinde bir mahcubiyet görmedim. En çok da insanı kahreden o. İnsanda bir mahcubiyet olur. Mahkeme salonunda eğer mahkeme başkanı 'Susun, ciddi durun, konuşmayın.' diye zaman zaman ikaz etmese kendi aralarında şarkı, türkü söyleyecekler, kendi hain sloganlarını atacaklar. Tebessüm ediyorlar, gülüyorlar. Hiç utanmak yok. Orada sanki suçlu biziz gibi dinleyici, misafir koltuklarında otururken biz mahcubiyet, hüzün içerisinde duruyoruz. Kafamızda binlerce soru işareti, şehitlerimizi, gazilerimizi hatırlıyoruz. Onların hiçbir şeyi hatırladığı yok. Hepsi ezberlemişler, tekdüze bir cümleyle 'Biz masumuz, tahliyemizi istiyoruz' diyorlar."
Turunç, milletin manevi ve milli kodları değişmediği sürece bu tür darbe girişimlerinin başarılı olamayacağını da sözlerine ekledi.