"Migrenle savaşarak değil, arkadaş gibi yaşayarak arayı iyi tutmak ve hoşlanmadığı davranışlardan uzak kalmak gerekiyor"
İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü'nden Çocuk Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Ebru Kolsal, "Özellikle uykusuz ve aç kalmak atakları artırmaktadır. Migreni olan hastanın uyku düzeninin olması ve düzenli beslenmesi çok önemlidir." ifadelerini kullandı.
İGÜ'den 5-11 Eylül Migren Farkındalık Haftası dolayısıyla yapılan açıklamaya göre, en sık görülen baş ağrısı tipi olan migren, birçok kişinin günlük hayatını ve yaşam kalitesini etkiliyor.
Migren ve gerilim tipi baş ağrısı, baş ağrılarının en çok görülen iki sebebi arasında yer alıyor. Değişen yoğunlukta ve şiddette sıklıkla zonklayıcı şekilde baş ağrısının görüldüğü migrende, ışıktan, gürültüden sakınma ve bulantı, kusma gibi durumlar da hastaların şikayetleri arasında yer alıyor. Ailesinde migren öyküsü bulunan bireylerde migren tanısına daha çok rastlanıyor.
Açıklamada, değerlendirmelerine yer verilen Çocuk Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Ebru Kolsal, çocukluk çağında yaşanan baş ağrılarının sık görülen şikayetlerden biri olduğunu belirterek, "Migrenle savaşmayın, aranızı iyi tutun" dedi.
"Ani başlayan baş ağrıları önemsenmeli"
Kolsal, baş ağrılarının, hem çocuklarda hem de yetişkinlerde günlük hayatı, yaşam kalitesini ve okul başarısını yüksek dozda etkilediğini belirterek, şunları kaydetti:
"Çocukluk çağında baş ağrısı sık görülen şikayetlerden biridir. Baş ağrıları, 7 yaş civarında yüzde 40, ergenlikte ise yüzde 70-80'lere ulaşır. Baş ağrısının süreğen olması tanısal yaklaşım için önemlidir. Ani başlayan baş ağrılarının mutlaka önemsenmesi gerekiyor. Ağrıya eşlik eden bir enfeksiyonun varlığı söz konusu olabilir. Geceleri uykudan uyandıran, özellikle sabahları kusmaların eşlik ettiği baş ağrılarında kafa içi basınç artışına sebep olabilecek tümör gibi oluşumlar düşünülebilir."
"Çocukluklarda migren tanısı koyarken ayrıntılı muayene şart"
Migrenin bir çeşidi olan "Auralı Migren" ataklarında hastaların, ağrı başlamadan önce çizgiler ya da yuvarlaklar gördüğünü belirten Kolsal, "Migren atağının habercisi olan bu görsel bulgularla birlikte bazen de gözde şiddetli ağrı, göz kaslarında geçici felç benzeri bulgular veya puslu görmeye rastlanabiliyor. Özellikle bu tip bulguları olan hastalarda epilepsinin mutlaka ayırt edilmesi gerekiyor." dedi.
Kolsal, söz konusu görsel bulgular ya da ataklar halinde gelen baş ağrısı ve kusmaların bazı epilepsi tipleri ile karışabileceğini ifade ederek, "Çocukluk çağında migren tanısı koyarken mutlaka ayrıntılı göz muayenesi, görüntüleme ve EEG çekiminin yapılmasında fayda var. Bu tetkikler sayesinde, tedavisinde geç kalınmaması gereken hastalıklar yakalanacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
"Çikolata, çay ve kahve tüketimi atakları artırıyor"
Migrenin, ömür boyu süren ataklar halinde seyreden bir hastalık olarak bilindiğini belirten Kolsal, şunları kaydetti:
"Atakların sıklığına göre devamlı ilaç tedavisi uygulanabileceği gibi sadece atak dönemlerinde de ilaç kullanılabiliyor. Esas olan hayat şartlarını düzenlemek ve atakların gelişini önlemek. Özellikle uykusuz ve aç kalmak atakları artırmaktadır. Migreni olan hastanın uyku düzeninin olması ve düzenli beslenmesi çok önemlidir. Bunun yanı sıra beslenmede seçilecek gıdalar, atakları engelleme konusunda büyük önem taşıyor. Özellikle katkı maddeleri içeren hazır gıdalar; çikolata, aşırı çay tüketimi, kahve ve mayalı içeceklerin tüketilmesi atakları sıklaştırmaktadır. Migren tanısı olan hastaların, atakları tetikleyen gıdaları tespit ederek bunlardan uzaklaşması, devamlı ilaç kullanımı gereksinimini ortadan kaldıracaktır."
Kolsal, migrenle savaşarak değil, arkadaş gibi yaşayarak arayı iyi tutmak ve hoşlanmadığı davranışlardan uzak kalmak gerektiğini vurguladı.