Dünyada korunabilmiş tek ada tahaffuzhanesi olan Urla Karantina Adası'ndaki merkez, sağlık müzesi olmayı bekliyor.
Yaklaşık 150 yıl önce inşa edilen ve veba, tifo, tifüs gibi ölümcül hastalıklara ilk müdahalenin yapıldığı tahaffuzhane, dönemin en ileri sağlık merkezlerinin başında geliyordu.
İzmir Sağlık Müdürü Bediha Türkyılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1800'lü yıllarda bulaşıcı hastalıkların yoğun olarak yaşandığını, Avrupa'da veba, tifo, tifüs gibi ölümcül hastalıkların görüldüğünü anlattı.
Osmanlı'nın, Anadolu'ya deniz yoluyla gelecekler için 1865 yılında Urla'daki tahaffuzhaneyi yaptırdığını dile getiren Türkyılmaz, bulaşıcı hastalık şüphesi olanlar için teknenin tahsis edildiğini, eşyaların boşaltıldığını, kurulan özel raylar sayesinde bu kişilerin ve eşyaların insanlarla, yerle temasının engellenerek tedaviye alındığını, sterilize edildiğini kaydetti.
Dünyada, ABD ve Hırvatistan'da da olmak üzere 3 tane ada tahaffuzhanesinin bulunduğuna işaret eden Türkyılmaz, şöyle konuştu:
"Türklerin, müslümanların temizliğini, hijyenini, sağlığa verdiği önemi gösteren en güzel yerlerden birisi burası. Sağlık Bakanlığımız buranın sağlık müzesi olması için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na yazı yazdı ama o konuda dönüş olmadı. Olumlu düşünüldüğünü biliyoruz. Bu bir süreçtir. Buranın sağlık müzesi olmasından daha güzel bir şey olmayacağı konusunda hemfikiriz. Geçmiş dönemlerin sağlık merkezi olan burası, Dünya Sağlık Örgütü'nün de ilgisini çekti. Şu anda, müze olunca buranın içine koyacağımız malzemeleri biriktirme çalışması yapıyoruz."
- O günkü teçhizat hala ayakta
Urla Karantina Adası'ndaki dönemin dünyadaki en modern tahaffuzhanesinde kullanılan teçhizatlar hala ayakta duruyor. Tahaffuzhane içerisindeki sterilizasyon malzemeleri, rıhtımdaki raylı sistem, etüv kazanları, duş kabinleri ile canlı bir tarihi andıran merkez, müze olması durumunda yerli ve yabancı turistlere açılacak bu aynı zamanda Osmanlı döneminde sağlığa verilen değeri göstermesi açısından da önem taşıyor.
Ticaret ya da yolcu gemisiyle Anadolu'ya geçmek isteyenler ile Balkanlar üzerinden hacca gideceklerin sağlık kontrolünden geçirildiği tahaffuzhane, o dönemdeki en ileri sağlık merkezlerinin başında geliyordu.
Yurt dışından gelen gemiler karadan 1 mil açıkla demirletiliyor, adadan filikayla bir doktor, tahaffuzhane müdürü ve kayıt memuru gemiye giderek hasta olanları kayıt altına alıyordu.
Bulaşıcı hastalığı olanlar ayrı teknelerle taşınarak, diğer yolculardan ayrı yerde banyo yaptırılıyor ve "tecrit pavyonu" denilen hasta odalarına alınıyordu. Sağlıklı olanlar ise filikalarla iskeleye çıkartılıyordu. Yolcuların eşyaları da iskeleye kurulan raylı sistemle tahaffuzhanenin sterilizasyon kazanlarına götürülüp dezenfekte ediliyordu. Yolcular ise havlu, peştamal ve takunya verildikten sonra duşluk bölümüne geçiyor, çıkardıkları kıyafetler de filelere konulup sterilizasyon ünitesinde buharla dezenfekte ediliyordu. Duştan çıkanlar, kendileri için özel yapılmış sedirlerde ağırlanıyor, yemek ve içecek ikramı yapılıyor, ardından da doktor kontrolü uygulanıyordu. Eğer gemide hasta yoksa doktor kontrolünden sonra yolcuların çıkışlarına izin veriliyordu. Gemide bir tek hastanın bile olması durumunda yolcular misafirhanelerde o hasta iyileşinceye ya da ölünceye kadar misafir ediliyordu.