Obezite en büyük sağlık sorunlarından biri olmaya başladı. Şişman kadınların oranı yüzde 41'e, erkeklerin yüzde 21'e çıktı.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenterohepatoloji Bilim Dalı evsahipliğinde düzenlenen Çapa Gastroenterohepatoloji Günlerinin dokuzuncusu İstanbul'da yapıldı. Toplantıda, sindirim sistemi ve karaciğer ile ilgili hastalıkların tanı ve tedavisi ile ilgili bilgiler güncellenerek, son bir yıl içinde ortaya çıkan en yeni tanı ve tedaviler tartışıldı.
Basın toplantısında konuşan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenterohepatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sabahattin Kaymakoğlu, Türk toplumun en büyük sorunlarından birisinin obezite olduğunu belirterek, "Maalesef sürekli şişmanlayan bir toplumuz. Obezite, Türk kadınları arasında yüzde 41 oranlarında. Maalesef kadınlarımız şişman, erkeklerde ise bu oran yüzde 21'lerde. Bu konuda önlemler alınmalı. Artan fastfood mutfağı da bunun en önemli gerekçelerinden birisi. Dolayısıyla sağlıklı beslenme ile bu sorunlar azaltılabilir" dedi.
Kaymakoğlu, Türkiye’de Hepatit B virüsünün taşıyıcılığının azaldığına da dikkat çekerek, buna karşılık yağlı karaciğer hastalığının arttığını söyledi. 1980 ve 1990’lı yıllarda yapılan araştırmalarda Hepatit B virüsü taşıyıcılığının yüzde 6’lar civarında bulunduğunu belirten Kaymakoğlu, “Ancak son yapılan kapsamlı araştırmada bu rakamın 3,9 oranlarına gerilediğini gördük. Ancak bunun nedeni aşılar değil. Son yapılan araştırmada, Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği, Sağlık Bakanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu işbirliğinde Türkiye genelindeki 5 bin 465 erişkin taramadan geçirildi. Yani son yapılan araştırmanın sonuçları daha gerçekçi” dedi.
İstanbul Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynel Mungan ise, toplumda giderek artan mide rahatsızlıklarının birçoğunun dengesiz beslenme ve stres sonucu oluştuğuna dikkat çekerek, ağrı kesici ilaçların gereksiz kullanılmasının da birçok mide rahatsızlığına neden olduğunu söyledi. Mungan, “Ağrı kesici ilaçlar gereksiz yere kullanılmamalıdır. Bitkisel ilaçların birçoğunda içindeki etken maddesinin hangi miktarda olduğunu bilmiyoruz. Bu nedenle kullanılmasını sıklıkla önermiyoruz. Ancak belli bir madde belli oranlarda sanayide ortaya çıkmışsa kullanılabilir” dedi.
Mide asidi baskılayıcı ilaçlar alışkanlık yapıyor
Prof. Dr. Sabahattin Kaymakoğlu, Dispepsisi ve gastroözofageal reflüsü olan hastaların yoğun bir şekilde proton pompa inhibitörü kullandıklarını ve bunun sonucunda mide asidinin salınımının baskılandığına değindi.
Kaymakoğlu “Proton pompa inhibitörü ilaçlar, sabah kahvaltıdan önce alındıklarında maksimum etkinliği gösterirler ve gün içinde mide asidinin salınımını önemli oranda baskılarlar. Ancak organizmada vazifesini iyi yapmayan veya yapamayan bir organın çalışmaya başlamasını sağlamak için onu uyaran sistemler vardır. Mide asidinin salınımı bloke edildiğinde, ilacın alınmadığı ertesi gün daha fazla mide asidi salınır, bir rebound etki ortaya çıkar. Dolayısı ile ertesi gün hasta ilacını almazsa mide daha fazla asit salgıladığından, dispeptik şikayetler de artar. Hasta bu şikayetleri kontrol altına alabilmek için ertesi gün proton pompa inhibitörü almak zorunda kalır ve bu hep böyle devam eder. Proton pompa inhibitörü ilaçlara karşı meydana gelen bu alışkanlık, onların sürekli kullanımına sebep olur. Bu alışkanlığı dozu düşük tutarak ve zorunluluk halleri dışında ilaç almayarak yenebiliriz” diye konuştu.