İstanbul Küçükçekmece’deki Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne 5 aylık süreçte gelen, yaşları 18’in altında 39’u Suriyeli 115 çocuğun hamile olduğu saptandı. Çocuklara ilişkin hazırlanan listeye göre 38 çocuk 15 yaşından küçük. Hastanede görevli bir personel, çocuklarla ilgili kayıtların polise bildirilmediğini saptayınca önce tutanak hazırladı sonra durumu savcılığa bildirdi.
Hastanenin üst düzey bir yetkilisi, hurriyet.com.tr’nin sorusu üzerine, konu ile ilgili bir ihmal olmadığı bilgisini aldığını, ancak raporu görmediğini söyledi. Durumu ihbar eden görevli hakkında inceleme başlatıldı ve görev yeri değiştirildi. Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı düzenlemeye göre, hamile oldukları anlaşılan 18 yaşından küçük tüm çocuklara ilişkin bilgilerin Emniyet'e bildirilmesi gerekiyor.
2012 yılından beri hastanede görev yapan Ş.İ.N. (33), geriye dönük yaptığı incelemede 1 Temmuz 2001 doğumlu bir çocuğun hamile olduğuna ilişkin kayıtlara hastane sisteminde ve sosyal hizmet biriminde tutulmadığını fark etti.Türkiyeyi sarsacak utanç listesi
18 yaş altındaki hamile çocuklara ilişkin bilgilerin adli birimlere ulaştırılmasının zorunlu olduğuna işaret eden Ş.İ.N., hastanede psikolog olarak çalışan I.Ö. ile birlikte durumu tutanak altına aldı. İkilinin imzaladığı tutanaktan sonra Ş.İ.N. geriye dönük inceleme yaptı.
5 AY İÇİNDE 115 HAMİLE ÇOCUK
Hastaneye 1 Ocak 2017- 9 Mayıs 2017 tarihleri arasında gelen 115 çocuğa ilişkin kayıtlar tek-tek incelendi. Kayıtlara göre, hamile oldukları tespit edilen 115 çocuktan 77’sinin 15 yaşın üstünde, 38 çocuğun ise 15 yaşından önce hamile kaldıkları anlaşıldı. 15 yaşın altındaki hamileliklerde rıza aranmaksızın çocuğun cinsel istismarı kapsamında olduğu belirtilen 12 Haziran 2017 tarihli tutanak Sosyal Hizmet Uzmanı Ş.İ.N.ve Psikolog I.Ö. tarafından imza altına alındı.
CUMHURİYET SAVCILIĞINA BİLDİRDİ
Tutanakta, yasal sorumluluğun bildirimi yapmayan Sosyal Hizmet Uzmanı N.D.’ye ait olduğu öne sürüldü. Durum hastane yönetimine bildirildi. Ancak, yapılan bildirime rağmen işlem yapılmaması nedeniyle Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na ihbarda bulunuldu. Ş.İ.N.’nin savcılığa yaptığı başvuruda şüphelilerin “kamu görevlisinin suçu bildirmemesi” suçunu işledikleri öne sürüldü. Anılan suç 1 yıl hapis cezasını gerektiriyor. Çocuğun 15 yaşından küçük olması halinde verilecek ceza yarı oranında artırılıyor.
VALİLİK SORUŞTURMA İZNİ VERMEDİ
Savcılığın talebi ile sorumlu görülen başhekim yardımcısı Dr. A. A. ve Sosyal Hizmet Uzmanı N.D. için soruşturma izni verilmesi istendi. İstanbul Valiliği, 4 Aralık 2017 tarihli yazısıyla iki görevli hakkında soruşturma izni verilmediğine karar verdi. Valilik yazısında, kayıtlara göre adli görevin ihmal edilmediği, görevliler hakkında görevi kötüye kullanma suçunun oluşmadığı kaydedildi.
İHMALİ SAVCILAR ARAŞTIRIR
Valiliğin kararının iptali için İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz başvurusu yapıldı. Avukat Erkan Akça’nın imzasını taşıyan 2 Ocak tarihli başvuruda, çocuk istismarına yönelik vakaların mutlaka adli makamlara bildirilmesinin zorunlu olduğu kaydedildi. Başvuruda “Bu ihmalin varlığını araştırması gereken kurum cumhuriyet başsavcılıkları iken, valilik makamınca soruşturma izni verilmemesi hukuka aykırılık teşkil emekte. Asıl sorumluların araştırılmasına engel teşkil etmektedir” denildi.
2003 DOĞUMLU ÇOCUK BİLE VAR
115 hamile çocuğa ilişkin kayıt listesine göre 2003 doğumlu iki çocuk da listede bulunuyor. Listede yer alan çocuklardan 11’inin 2002 doğumlu oldukları anlaşıldı. Listede, doğum tarihinden hastaneye geliş tarihine dek bir dizi bilginin yer aldığı listede yer alan çocuklardan 39’u ise, Suriye’deki savaş nedeniyle Türkiye’ye göç eden ailelerin çocukları.
GÖREV YERİ DEĞİŞTİRİLDİ
Olaya ilişkin önce tutanak tutan daha sonra konuyu savcılığa bildiren Ş.İ.N. hakkında inceleme başlatıldı. Ş.İ.N. inceleme görevlisi Dr. M.A.’ya geçen 26 Aralık’ta verdiği ifadede, 18 yaş altındaki hamile çocuklara ait kayıtların birim dışında çalışan hiç kimse ile paylaşılmadığı kaydetti. Hakkında inceleme yapılan Ş.İ.N.’nin görev yeri iki kez değiştirildi.
İHMAL YOK BİLGİSİNİ ALDIM
Hastanenin üst düzey bir yetkilisi, soruşturma sonunda, ‘ihmal’ iddiasının olmadığına ilişkin rapor çıktığını söyledi. Raporun kendisine sunulmadığını ancak sözlü olarak bilgi aldığını aktaran yetkili, “İhbarın yalan olduğu konusunda belgeler de var kanıtlar da var. İdari soruşturmayı yapan bey de gördü bunlar (bildirimler) yapılmış. Raporun sonucu bize intikal etmedi o raporu ben bile görmedim yani. Raporu bize bakanlık gönderir” şeklinde konuştu.
BAKANLIK: DERHAL BİLDİRİN
Sağlık Bakanlığı’nın 2012’de tüm illere gönderilen “Kadına Yönelik Şiddet, Adolesan Gebeliği ve Doğum Vakaları” konulu yazısında şu ifadeler yer alıyor: “Adolesan gebeliği (çocuk gebeliği), doğum vakaları ve çocuk ihmali, istismarı vakaların tamamının olayın geçtiği yerde bulunan İl/İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliği’ne bildirilmesi, çocuğun örselenmesini önlemek amacıyla adli sürecin sağlık kuruluşunda bulunduğu zaman zarfı içinde izlenmesi…”
BİLDİRİLMEMESİ AĞIR BİR SUÇ
İstanbul Barosu’na üye avukat Tuba Torun yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2017 yılında 387 çocuk istismara uğradı. Bu rakam, acı vakaların yalnızca haberleşen kısmı…Kayıt dışı olan kısmın bu sayının katbekatı olduğunu biliyoruz. Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde olduğu iddia edilen olay da tam olarak bunun kanıtıdır.
Yalnızca bir hastanede 115 çocuğun gebeliği hukuka aykırı ve suç teşkil eder şekilde gizli tutulmuş ve gerekli mercilere bildirilmemişse, diğer hastanelerle birlikte düşünüldüğünde ülkedeki çocuk hak ihlallerinin dehşet verici bir boyuta ulaşmış olduğu şüphesizdir. Çocuk gebeliğinin bir yasal zorunluluk olarak ilgili kurumlara bildirilmemesi, açıkça çocuk istismarının üzerini örtmek ve suça ortak olmak anlamına gelir. Sorumluların en ağır şekilde cezalandırılması gerekirken, suçu bildiren kişi hakkında inceleme başlatılması ve görev yerinin değiştirilmesi dikkat çekici. Bu kadar ağır bir sorunun varlığı karşısında hem hukuki düzenlemeler hem de sosyal politikaların çok daha hassas olması gerekir. Ancak çeşitli şekillerde konunun üzerinin kapatıldığını görüyoruz.”