Tülay Karabağ/NTV
Türkiye’de hemşirelik eğitimindeki en önemli sorunun, eğitimin lise düzeyinde verilmesi olduğunu belirten Karadağ, “Henüz kendi bakımını bile üstlenebilecek fizyolojik ve psikolojik olgunluğa erişmemiş çocuk yaştaki hemşireler, hem kendi sağlıklarının geleceği hem de ‘bakım’ gibi ağır bir yükün travması altına konuldukları için toplum sağlığı açısından ciddi tehlike oluşturmaktadır” diye konuştu.
Hemşirelik mesleği sağlık hizmetlerinin en önemli ayaklarından biri. Hem toplumun hastalıklardan korunmasında rol oynayan hem de sağlığın bozulması durumunda hekim tarafından verilen tedaviyi yapan, hasta bakımını planlayan, uygulayan, denetleyen ve izleyen kişi olması nedeniyle hemşirelik çok önemli bir meslek.
Hasta bedenleri şifalandırmak için emek harcayan, gündüz mesaileri ile gece nöbetleri arasında koşuşturan, hasta ve hasta yakınlarıyla iletişimde her zaman “güler yüzlü” olmaları beklenen hemşireler, uzun çalışma saatleri, ağır iş yükü, ücretlendirme, eğitim, özlük haklar gibi birçok başlık altında irdelenebilecek sorunlarla karşılaşıyor. Çok sayıda hemşire ise bütün bu mesleki zorluklara ve gösterdikleri fedakarlıklara rağmen hak ettikleri değeri görememekten şikayetçi
12- 18 Mayıs Hemşirelik Haftası nedeniyle hemşirelerin yaşadığı sorunlara değinen Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayişe Karadağ, hemşireliğin varoluş nedeninin insanın “bakım” ihtiyacı olduğunu söylüyor.
Prof. Dr. Ayişe Karadağ |
“HEMŞİREYE VERİLEN DEĞER, TOPLUM SAĞLIĞINA VERİLEN DEĞERİN YANSIMASI”
Hemşirelerin, bireyler ve toplumlar için vazgeçilmez bir hizmeti sunduklarını ve bu hizmetin, insan henüz anne karnındayken başlayıp ölüme kadar devam eden kesintisiz bir süreç olduğunu vurgulayan Karadağ, İngiltere gibi bu hizmetin önemini kavramış toplumların hemşirelik mesleğinin gelişmesini her zaman desteklediklerini belirterek şunları söylüyor:
“Bakım, insanın temel bir özelliğidir. İnsan bakan, bakılan, bağımsız yaşayamayan bir varlıktır. Büyümek, gelişmek, sağlıklı, mutlu ve üretken yaşayabilmek için bakım elzemdir. Bu denli önemli olan bakımın profesyonelleşmiş hizmete ve bir mesleğin uğraş alanına dönüşmesi ‘hemşirelik bakımı’nın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu nedenledir ki gelişen bilim ve teknolojinin birçok mesleğin doğasını değiştirmesine, ortadan kaldırma tehlikesi oluşturmasına rağmen ‘bakım’ ihtiyacı, özellikle yaşlı ve kronik hastalığı olan nüfusun artmasına paralel olarak tüm dünyada artmaktadır.
Hemşireler, toplumu bilgilendirerek sağlığın korunmasında, geliştirilmesinde ve hasta olduklarında ise en yakınlarının bile yapamayacağı tüm bakım hizmetlerini vererek insanların yeniden sağlıklarına kavuşmalarında öncü olan sağlık çalışanlarıdır. Bu nedenledir ki aslında toplumun, devletlerin, hükümetlerin hemşireliğe verdikleri değer, katkı, haklar ve algılar özünde kendi sağlıklarına verdikleri değerin yansımalarıdır.”
HEMŞİRELİĞİN TÜRKİYE’DE İLAVE ZORLUKLARI VAR”
Mesleğini severek ve yüksek motivasyonla yapan hemşireler olduğu gibi, sorun ve sıkıntılara katlanarak çalışmak durumunda olan hemşireler de var. İsmini açıklamak istemeyen ancak “Mesleğimi büyük bir heyecanla yapıyorum, insanlara şifa vermek beni son derece mutlu ediyor” diye konuşan hemşirelerin yanı sıra, “Gece nöbetleri, uzun çalışma saatleri ve ay sonunu zar-zor getirmeme ancak yetecek kadar maaşımla, başka seçeneğim olsa bu mesleği yapmam” diyen hemşireler de var. Bu bağlamda “Türkiye’de hemşire olmak sizce kolay mı, zor mu, iyi mi, kötü mü?” şeklindeki soruya, hemşirelik eğitimi veren Profesör Karadağ’ın yanıtı:
“Öncelikle belirtmek isterim ki bu sorunun kendisi zor. Aslında her meslek gibi hemşirelik de bu zıtlıkları kendi içinde barındıran bir meslek. Cevaplamaya kolay kısımları ile başlayayım. Hemşirelik ‘iyi’ bir meslek. Çünkü mesleğin felsefesinde, doğasında bir başkasına planlı iyilik yapmak, yarar sağlamak var. Bir meslek düşünün ki profesyonelce icra ettiğinizde her gün yüzlerce insana fiziksel, psikolojik ve sosyal olarak ‘iyi’ olması için yardım ediyorsunuz. Bu harika bir görev. Ancak hemşirelik kolay bir meslek değil, zor bir meslek, Türkiye’de ise ilave zorlukları var.”
“YIPRANMA PAYI ÖZLÜK HAK OLARAK VERİLMELİ”
Hemşirelik mesleğinin Türkiye’de ilave zorluklarla yapıldığına vurgu yapan Prof. Karadağ, öncelikle yasal düzenlemeden kaynaklanan sorunlara dikkat çekiyor, pratikte yaşanan diğer zorlukların başlıca nedenlerini ve çözüm önerilerini ise şöyle özetliyor:
“Yasal düzenlemelere ilişkin yetersizlikler var. 2007 yılında yapılan Hemşirelik Kanunu ve ona bağlı yönetmeliklerde bazı düzeltmelere ihtiyaç duyuluyor. Örneğin sağlıklı toplumlar için elzem olmasına rağmen yok edilen ‘Halk Hemşireliğinin’ yeniden tanımlanması ve görevlerinin belirlenmesi gerekiyor. Hastanelerde hemşirelik bakım hizmetleri yöneticilerinin, hemşirelik dışındaki sağlık çalışanlarından oluşmaması, yani bunların hemşire olması gerekiyor. Yanı sıra uzun çalışma saatleri kısaltılmalı, hemşirelerin iş yüküazaltılmalı, hemşire başına düşen hasta sayısı standartları belirlenmeli ve uygulanmalı. Hemşireler, hemşirelik dışı görevlerde çalıştırılmamalı, yıpranma payı özlük hak olarak verilmeli, gece ve özellikli birimlerde çalışan hemşirelerin ücretleri iyileştirilmeli.”
Çalışma şartlarına ilişkin sorunları bu şekilde aktaran Dr. Karadağ’a göre, Türkiye’de hemşirelik mesleğinde yaşanan en önemli sorunlardan biri de eğitim. Türkiye’nin 1955 yılında hemşireliği üniversite düzeyinde, lisans programına temellendirmiş öncü ülkelerden olduğunu belirten ve hemşirelik eğitiminin lisans düzeyinde verilmesi gerektiğini vurgulayan Karadağ’ın bu konudaki görüş ve önerileri ise şu şekilde:
“Bugün 124 lisans eğitim programına devam eden öğrenci sayısı 71.538’dir. Lisans eğitim programlarına ilişkin en önemli sorun yüksek kontenjanlardır. Öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı ülkemizde 45 olup bu rakam, dünyanın hiçbir yerinde bu denli yüksek değildir. Memnuniyetle belirtmek isterim ki Yükseköğretim Kurumu konuyu gündemine almış, bizlerle yakın ilişki içinde çalışarak hemşirelik eğitiminde öğretim üyesini artırma, özellikle de yurt dışı doktora burslarında hemşireliği destekleme konusunda önemli adımlar atmıştır.
“EN ÖNEMLİ SORUN SAĞLIK MESLEK LİSESİ DÜZEYİNDE EĞİTİM VERİLMESİDİR”
Ancak bana göre Türkiye’de hemşirelik eğitimindeki en önemli sorun hala sağlık meslek lisesi düzeyinde hemşire yetiştirilmesidir. Eğitimci kadrosu olmayan, AB’nin belirlediği standartların hiçbirini taşımayan, henüz kendi bakımını bile üstlenebilecek fizyolojik ve psikolojik olgunluğa erişmemiş çocuk yaştaki bu hemşireler ve hemşire yardımcıları, hem kendi sağlıklarının geleceği hem de ‘bakım’ gibi ağır bir yükün travması altına konularak toplumun sağlığı ve güvenliği için ciddi tehlike oluşturmaktadır.
“UZMAN HEMŞİRELER 'UZMAN' KADROSU İLE İSTİHDAM EDİLMİYOR”
Ülkemizde 1968 yılından beri yüksek lisans ve doktora programları ile uzman hemşire yetiştirilmektedir. 2007’de değişen Hemşirelik Kanunu ile Sağlık Bakanlığı uzman hemşireyi tanımladı. Ancak uzmanlık diploması onaylanmış olan hemşire meslektaşlarımız alanda ‘uzman’ kadrosu ile istihdam edilmemekte ve uzmanlığın sağladığı özlük haklarından yararlanamamaktadır. Bu durum, uzman hemşirelerin hastanelerden ayrılmasına ve farklı sektörlere kaymasına yol açmaktadır. Oysa hasta bakım kalitesinin iyileştirilmesi ve toplum sağlığının korunması için uzman hemşirelerin alanda istihdamı olukça önemlidir. İdeal hemşirelik eğitimi, üniversitede lisans düzeyinde, uzman öğretim elemanları, yeterli laboratuvar ve klinik uygulama alanlarını içeren, mezunlarına bilimsel bilgi ile bakım verebilme, kritik düşünme, etik davranabilme ve sorumluluk alabilme yeterliklerini kazandırabilecek nitelikte olmalıdır. Bu standartlar ise ancak hemşirelik eğitim programlarının akredite edilmesi ile sağlanabilecektir.”