Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, TÜ özel kitap koleksiyonları serisine bir yenisini daha ekledi.
Edirne Kitaplığı başta olmak üzere Balkan Kitaplığı, Güngör-Güner Rıfat Arıbal ve Prof. M. Tayyip Gökbilgin kitaplıkları ile kent hafızasına ve Balkan coğrafyasına dair pek çok kaynağı bir araya getirerek araştırmacılarla buluşturan TÜ Merkez Kütüphanesi, "Tıp Kitaplığı"nı kullanıcılarının hizmetine açtı.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Doç. Dr. Nurten Çetin, kitap ve basılı eserler ile veri tabanlarını zenginleştirmek adına çalışmalarının yanı sıra özel kitaplıklarla araştırmacılar ve öğrencilere çeşitli içerikler sunduklarını ifade etti.
Sultan II. Bayezid Külliyesi mirasına sahip çıkan TÜ'de, tıp alanında önemli eserleri ve kaynakları bir araya getiren bir kitaplık oluşturduklarını belirten Çetin, "Tıp alanında literatür için önemli eserleri ve kaynakları barındıran kitaplığımızın, tıp tarihimize de ışık tutmasını temenni ediyorum." ifadelerini kullandı.
Çetin kendilerine destek veren Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu ve Daire Başkanlığı çalışanlarına teşekkür etti.
Tabakoğlu da TÜ olarak mirasa sahip çıkarak eğitimle, bilimle geleceğe aktarmanın en önemli görev ve sorumlulukları arasında yer aldığını belirtti.
Osmanlı döneminin tıp eğitimi ve tedavi yöntemleri ile Osmanlı’nın insana verdiği değerin her yönüyle görüldüğü, anlatıldığı Sultan II. Bayezid Külliyesi bünyesindeki TÜ Sağlık ve İmaret Müzeleri ile yeni oluşturulan özel kitaplığın, Osmanlı tıbbının temsili açısından oldukça değerli ve anlamlı olduğunu düşündüğünü ifade eden Tabakoğlu, şunları kaydetti:
"Cumhuriyet Dönemi tıbbına ve eğitimine ilişkin kaynakların da yer aldığı kitaplığımızla geçmişle bugünü bir arada yaşatabileceğiz. Böylece bir nevi tıp alanında güncel kitaplar, tarih kokan kitaplarla buluşmuş oldu. Kadim tıbbımızı ve Osmanlı tıbbını ele alacak araştırmacılar için eşsiz bir araştırma deneyimi sunacak bir kitaplık oldu. Bu alanda araştırılacak ve gün yüzüne çıkarılacak daha pek çok konu olduğuna inanıyoruz. Bu araştırmalar sonucu elde edilecek bilgilerin ülkemize ve bilim dünyasına katkı sağlamasını temenni ediyoruz.
Darüşşifa gibi tedavi ve tıp eğitimi merkezleri, bu anlayışın günümüze kadar devam eden mirasları niteliğindedir. Osmanlı’nın kadim tıbbında pek çok ilaç reçeteleri, koruyucu sağlık önlemleri ve insanları önceleyen, önemseyen bir anlayış vardır. Osmanlı tıbbını tanımak ve bilmek, geleneksel tıbbımızı tanımak, anlamak demektir. Osmanlı tıbbından günümüze aktarılacak daha pek çok hazine, önemli bilgi olduğunu düşünüyorum. Bu konuda geçmişten bugüne gelen yaşanmışlıklar, tecrübeler var. Bilimin ve teknolojinin son hızla ilerlediği günümüz dünyasında bu gerçeklerin bugüne de ışık tutacağına inanıyoruz.
Dönemin ilaç formüllerini, reçetelerini günümüz teknolojisiyle yeniden değerlendirmeli; müzikle, su sesi ve güzel kokuyla tedavi yöntemlerini günümüz yaklaşımlarıyla yeniden ele almalıyız. Osmanlı tıbbını çok iyi araştırıp günümüz tıbbıyla ve bakış açısıyla birleştirmeliyiz. Söz konusu dönemi tıp açısından değerlendirmek ve geçmişin birikimi ile günümüzdeki çalışmalara aktarmak önemli ve anlamlı diye düşünüyorum."