Sedat Ergin'in yazısı;
Gün’ün mimarı olan Prof. Recep Akdağ’ın geçen ay görevden alınmasından sonra yerine getirilen İstanbul milletvekili Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun yaptığı ilk açıklamalardan biri, “Üniversite hocalarıyla görüşerek bu alandaki sorunları çözme gayretine gireceklerini” belirtmesi oldu.
Yeni Sağlık Bakanı’nın burada sergilediği esneklik, sorununun ciddiyet derecesinin artık hükümetin taşıyamayacağı bir eşiğe gelmiş olduğunun bir ifadesidir.
* * *
Üniversite dünyasından bu konuda gelen uyarılardaki en önemli kırılma noktalarından biri, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Yunus Söylet’in geçen ekim ayında Akşam gazetesine verdiği bir demeçte “tehlike çanlarını” artık herkesin duyacağı bir şekilde çalmasıyla yaşandı.
Prof. Söylet, “Kritik uzmanlığı olan, zor yetişen insanları tek kalıba sokamazsınız” dedikten sonra ekledi:
“Dört yıldır bir türlü netleşmeyen şeylerden dolayı bu insanların motivasyonunu çok kırdık. Bu insanların yaklaşık 300 kadarını İstanbul Üniversitesi’nden kaçırdık. Bir kısmı ücretsiz izinle bağlarını koparmadılar ama bizden uzaklaştılar. Böyle 270 kişi var. 20-30 yıllık öğretim üyeleri, bir ülkenin çok zor yetiştirdiği insanlar... Dolayısıyla bu grubun motivasyon kaybı, kalanların da motivasyon kaybına yol açtı. Hepimizi etkiledi. Onların problemi, bizim problemimiz haline dönüştü. Ama hepsinden önemlisi, eğitim-öğretim bekleyen tıp öğrencilerinin ve uzmanlık bekleyenlerin ciddi problemi haline dönüştü. Bir de karmaşık hasta grubunun. Böyle bir sıkıntı yaşıyoruz şimdi”.
* * *
Dün konuştuğum Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Erkan İbiş de yine motivasyon sorununun altını çizerek, “Meseleyi sadece ayrılanlardan ibaret görmeyin. Üniversite hastanelerinde çalışanlar bugün mutsuzluk ve umutsuzluk içinde. Ciddi bir motivasyon sorunu var karşımızda. Eğitim bir bütündür, öğretim üyelerinin yaşadıkları bu sorunlar tabii ki öğrencilerimizi de etkiliyor. Herkes aynı atmosferin içinde” diye konuştu.
Uzmanlığı nükleer tıp olan Prof. İbiş ekledi: “Yaşadığımız sıkıntılar aslında çok basit müdahalelerle çözülebilecek sorunlar. Sayın Sağlık Bakanı’nın açıklaması bir çözüm arayışını göstermesi bakımından bizi ümitlendirdi”.
Türkiye’nin en büyük, en köklü üniversitelerinden ikisinin rektörlerinin buluştukları ortak nokta, Tam Gün’ün tıp fakültelerinde ağır derecede bir motivasyon sorununa yol açmış olduğudur. Karamsar bir ruh hali Türkiye’deki tıp fakültelerinin üzerine çökmüş bulunuyor.
* * *
Motivasyon meselesi, uygulamadaki pek çok sorunun birleşip yarattığı kaçınılmaz bir sonuç sadece. Konunun boyutlarından biri, tıp fakültelerinin bugün sahne olduğu beyin göçü. Buna aslında “beyin israfı” da diyebilirsiniz.
Prof. Söylet, Tam Gün nedeniyle üniversitelerinden 270 hocanın ayrıldığını söylüyor. Türk Tabipleri Birliği, 2010 tarihli “Tıp Eğitimi” raporunda İstanbul
Üniversitesi’nin Cerrahpaşa ve Çapa tıp fakültelerindeki profesör sayısını 849, doçent sayısını ise 137 olarak veriyor. Toplam 986 ediyor. Bu verileri baz alırsak, hocaların dörtte birinden fazlasının üniversiteden ayrıldığı sonucuna varıyoruz.
Bir başka fasılda, Anayasa Mahkemesi’nin geçen yıl Tam Gün Yasası’nın bazı maddelerini iptal edip mesai saatleri dışı çalışmak koşuluyla üniversite hocalarının muayenehane açmasına izni vermesinin uygulamada yarattığı sorunlar var. Bu durumdaki hocaların üniversitelerde ders vermelerine Sağlık Bakanlığı tarafından getirilen kısıtlamalar uygulamada trajikomik durumlara yol açabiliyor.
Ayrıca, tıp eğitimi usta-çırak ilişkisine dayanıyor. Bazı uzmanlık dallarındaki hocaların ayrılmasıyla birlikte tıp öğrencilerinin eğitiminde ortaya çıkan boşlukları başlı başına bir yazı konusu olarak değerlendirmek gerekiyor.
Sonuçta ülkemizde tıp eğitimi iyiye gitmiyor, irtifa kaybediyor. Tıp eğitiminin içinde girdiği darboğaz, Türkiye’nin, bu ülkede yaşayan insanların en hayati meselelerinden biri haline gelmiş bulunmaktadır.
Sedat Ergin / Hürriyet