Osman Müftüoğlu
Her yeni araştırma, yeni her istatistiksel sonuç obezite sorununun bizde de büyüdüğüne işaret ediyor. Sorun büyüdükçe de biz doktorların obezite ile bağlantılı sağlık tehditlerine, özellikle kronik hastalıklara ilişkin endişeleri artıyor. Artıyor, çünkü obezite hipertansiyondan şeker hastalığına, kalp krizlerinden felç ve bunamaya, safra kesesi taşlarından karaciğer yağlanmasına, kansere, kıkırdak kaybı ve kireçlenmeye, gut hastalığına, kısacası çok sayıda sağlık sorununa zemin hazırlıyor.
VKİ NEDİR?
Kısacası her fazla kilo, vücut kitle indeksindeki her artış hastalık, ekonomimizde kayıp anlamına geliyor. Böyle olduğu için de hemen her ülke obezite alarmına geçmiş durumda. Vücut Kitle İndeksi (VKİ) kilo durumunu izlemede kullanılan bir formül. Genelde güvenilir sonuçları var. En azından bir takip parametresi olarak çok değerli. Vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m) karesine bölünmesiyle hesaplanıyor. VKİ'si 25-30 aralığında olanlar "fazla kilolu", 30-35 aralığındakiler "hafif", 35-40 aralığında olanlar "orta", 40'ın üzerinde olanlar ise "ağır" derecede obez olarak tanımlanıyor. Birine obez diyebilmemiz için VKİ'nin ille de 30'un üzerine çıkmasını beklememiz şart değil. Uzun boyu nedeniyle gizli obez olanlar da var mesela. Bu formül "risk düzeyini" tanımlıyor. Fazla kilolu olanların (25-30 aralığı) da riski var ama daha az. Risk 30-35 aralığında yüksek, 35-40 aralığında ise çok yüksek olarak kabul ediliyor. 40'ın üstündeki değerler ise çok ama çok önemli sorunları hemen/kısa sürede davet edebiliyor.
Elma mı, armut mu
Bedende fazladan yağ birikmesi her zaman tatsız bir durum ama yağların bel çevresinde toplanması halinde risk birden bire katlanıveriyor.
Mesela, kalp krizi/koroner atardamar hastalıkları, felç/beyin damar hastalıkları, diyabet/şeker hastalığı, hipertansiyon/yüksek kan basıncı ve kanserler çok daha sık görülüyor. Bunlara "elma tip obez" deniyor. Böyle olduğu için de bel çevresi ölçümleri en az VKİ kadar önemseniyor. Prensip olarak bel çevresinin kadınlarda 90, erkeklerde 100 cm'nin altında olması isteniyor. (Not: Bunlar en iyi niyetli rakamlar!)
HANGİSİ DAHA 'İYİ'
Yağlar kalça ve uyluk bölgesinde birikmişse fazla kiloların getireceği sorunlar "metabolik/biyolojik" olmaktan çok "mekanik" oluyor. Bu durumda devreye bel ağrıları, kalça, diz, ayak bileği eklemi hastalıkları (artritler) yani romatizmalar, ortopedik sorunlar giriyor. Bu tür yağ toplayan kişilerde "armut tipi kilo alma"dan söz ediliyor. Prensip olarak sağlık açısından "elma tipi" olmaktansa "armut tipi" olmak nispeten daha iyi! Elma tipiyseniz yağlar karın bölgenizdeki organ ve dokularda toplandığı için, kronik hastalıklara yakalanma riskinizi arttırıyor.
NETİCE ŞUDUR!
Armut tipliyseniz riskiniz elmalar kadar yüksek değil. Eklemleriniz ve kemikleriniz binen fazla yükbiniyor, belinizde fıtık, kalça ve dizinizde artrit gelişiyor.
Son yıllarda "patlama" noktasına varan diz-kalça eklemi hastalıklarının bir sebebi de bu zaten. Netice şudur: Lütfen 3-6 ayda bir bel çevrenizi kontrol edip, yılda en az bir kez VKİ'nizi hesaplayın.
3-3-3 formülü doğru mu?
Dr. Gökhan Hotamışlıgil'in verdiği kilo/obezite rakamları maalesef doğru! Obezite tehdidinin en hızlı büyüdüğü toplumlardan biriyiz. İstanbul Tıp Fakültesi tarafından yürütülen önemli bir çalışma, nüfusumuzun % 35'inin "fazla kilolu", % 26'sının hafif, % 24'ünün ileri düzeyde ve % 3'ünün de ağır derecede obez olduğunu gösterdi (TURDEP ÇALIŞMASI). Üstelik bunlar 2010 yılının rakamları! Bugün durum daha da kötü. Kısacası "konu mühim" ve "durum acil"!
ŞİŞMAN MI OBEZ Mİ
Çocukluğu ve gençliğinin önemli bir bölümünü "fazla kilolu" geçiren ben de, "kilo fazlalığı" sorunu olanlara külliyen "şişman" denmesine, "obezite" yerine "şişmanlık" sözcüğünün kullanılmasına karşıyım. "Obezite" yabancı bir sözcük ama "şişman"ın getireceği psikososyal yükler nedeniyle "obez" ve "fazla kilolu" tanımları bana daha makul geliyor.
BENİM SEÇİMİM
Zira toplumumuzda -maalesef- birine "şişman" dediğinizde o kişi psikolojik baskı altına girebiliyor, en azından kendini kötü hissediyor. Ayrıca "obezite" ve "obez" sözcükleri bizde de yerleşmiş gibi. Ben şahsen yıllardır "şişman" sözcüğünden hep nefret ettim, çocukluğumu bu duygu ile geçirdim ve yazılarımda bu sözcükten hep uzak durdum. Beden kütle indeksi 30'un altında olanlar için "fazla kilolu", 30'un üstünde olanlar için de "obez" tanımlarını kullanmayı tercih ediyorum. Siz de öyle yapın.
Şişmanlık aşısı
Gökhan Hoca bize bir de "güzel haber" veriyor, yakında şişmanlık, hatta diyabet ve kalp aşılarının gündeme geleceğini, dahası uygulamaya geçebileceğini müjdeliyor.
Haber güzel hatta "müjde gibi" ama bana göre daha yanıtlanması gereken bir dizi soru var. Şişmanlık da, diyabet ve kalp hastalığı da "birden çok" ve "değişken" faktörle gelişen "multifaktöriyel" sağlık sorunları.
SİZE DÜŞENİ YAPIN
Sigara içmeye devam eden, stresini yönetemeyen, kilo sorununu çözüp tembellik problemine çare üretemeyen, şekerini, kolesterolünü dengeleyemeyen, tansiyonuna dikkat etmeyen yani kendine bakmayı beceremeyen, sağlığına özen göstermeyen herkes obezite, diyabet, kalp hastalığı adayıdır ve kalp krizi veya felç geçirme tehdidi içindedir. Beş adım atarken dahi düşünen, stresten, depresyondan "ruh açlığı" nı pilav, pasta, börekle gideren herkes günün birinde kilo sorunu ile yüzleşir. Kısacası "yaşam tarzı değişmeden aşı ne ölçüde çözüm olur?" en azından kuşku duyuyorum.
KALP NEDEN KRİZE GİRER?
Bolşoy'un efsanevi balerini Maya Plisetskaya'nın "kalp krizi" nedeniyle 89 yaşında öldüğü haberi üzerine Ertuğrul Özkök, "Olayı Osman Müftüoğlu'nun dikkatine sunuyorum" deyip soruyor: "Vücudunda bir gram yağ bulunmayan bir insan, bunca yıl bale yapmış aktif biri, kalp krizinden ölür mü? Bu haber "kolesterole, spora, beslenmemize ne kadar dikkat edersek edelim kalp krizi riski sıfırlanamaz" anlamına mı gelir?"
İŞTE BENİM YANITIM
Yanıtım maalesef "Evet" olacak! Nedeni şu:
Kalp krizi kalp damarlarının (koroner atardamarları) plaklarla ya da pıhtılarla daralıp tıkanması sonucu gelişen bir durum. Gizli ya da açık bir diyabetin mevcudiyeti, sigara kullanımı, stres ve depresyon gibi çok sayıda belirleyici faktörün ortak sonucu. Bunların hepsini de değiştirebilirsiniz. Tansiyonunuzu, şekerinizi ayarlar, kilonuzu makul seviyelerde tutar, stresten, depresyondan uzak kalıp, sağlıklı bir beslenme tarzını yıllarca ve ısrarla sürdürebilirsiniz.
İKİ ÖNEMLİ RİSK
Ama çok önemli iki risk daha var ki onları değiştirmeniz olanaksızdır: Genetik miras ve doğal yaşlanma! Genetik mirasınız kalp-damar hastalıkları yönünden yüklüyse ne kadar dikkatli olursanız olun günün birinde kalp krizine yenik düşebilirsiniz. Yaşlanmak ta "doğal ve önlenemez" bir kalp krizi risk faktörüdür. Kısacası, Maya Plisetskaya'nın 89 yaşında "kalpten" ölmesi tıbben beklenen ve doğal bir sonuç.
KALP KRİZİ RİSKLERİ