Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Mali Müşavir Berk Hacıgüzeller, "yeni düzenlemeyle konkordatoda keyfilik önlenecektir" dedi.
Konkordato ilanı hakkında 13 Kasım tarihinde TBMM'ye sunulan teklif ile ilan durumu zorlaştırılacak. Teklif öncesine göre konkordato ilan edilebilmesi için halen bağımsız denetim kuruluşundan denetim raporu alınması gerekiyor ve bu denetim raporu ile mahkemeye müracaat edilip konkordato ilanı yapılabiliyordu. Teklifle denetim raporunu veren kuruluşları kamu yararına denetim yapma yetkisine sahip denetim şirketleri olarak kısıtladıktan sonra bazı yükümlülükler de getiriliyor. Ayrıca konkordato ilan edilen şirketlere atanacak olan komiserlerle ilgili bir liste hazırlanması ve bu liste içinden seçilmesi teklif ediliyor. Rapor veren kurumlara bir sorumluluk getirilerek, lisans iptaline kadar gidecek yaptırımlar devreye alınıyor. Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Mali Müşavir Berk Hacıgüzeller, konkordatoyla ilgili hazırlanmakta olan yeni kanunun, sürecin denetiminin sıklaştırılması ve incelemelerin daha da hassaslaştırılmasına yönelik birtakım düzenlemeler içerdiğini belirterek, "Yeni düzenlemeyle konkordatoda keyfilik önlenecektir." dedi. Hacıgüzeller, yaptığı açıklamada, konkordato uygulamasının, 7101 Sayılı İcra ve İflas Kanunu kapsamında 15 Mart 2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girdiğini anımsatarak, uygulamanın, kanun düzenlemesiyle, şirketlerin devamlılığının sağlanmasının, şirketin borcunu alacaklılarla anlaşarak onlara bir takvim sürecinde ödemesinin amaçlandığını söyledi. Konkordatonun iyi niyetli dürüst borçlular için ihdas edilmiş bir uygulama olduğunu dile getiren Hacıgüzeller, ekonomik sıkıntı içerisinde olan veya olacağını düşünen şirketlerin başvurduğu ve alacaklı ile borçluyu uzlaştıran bir mekanizma olduğunu aktardı. Hacıgüzeller, ekonominin bugünlerde içinde bulunduğu sıkıntının nakit darlığı, enflasyon ve yüksek faiz sonucu oluştuğunu, bu durumun da piyasadaki şirketlerin rekabet gücünü olumsuz etkilediğini ve bazı şirketlerin konkordatoya başvurduğunu bildirdi. Konkordatoya ilişkin kanunun gerekçesine bakıldığında, "yatırım ortamının iyileştirilmesinin, şirketlerin ekonomik varlığını ve devamlılığını sürdürmesinin, alacaklıların alacağını istediği ve kabul ettiği şekilde almasının" hedeflendiğini vurgulayan Hacıgüzeller, konkordatodan önce "iflas erteleme" olduğunu anımsattı.
3-4 BİN ŞİRKET İLAN ETTİ
Hacıgüzeller, Türkiye genelinde 750 bin kayıtlı şirket olduğunu belirterek, bunların 250 bininin aktif olmadığını bildirdi. Geriye kalan 500 bin şirketten 200-250 bin adedinin aktif olarak üretim yaptığını, vergi verdiğini, fatura kestiğini dile getiren Hacıgüzeller, şunları söyledi: "Bildiğimize göre konkordato için başvuran şirket sayısı 3-4 bin arasında. Yani üretim yapan şirketlerin yaklaşık yüzde 1,5'ine tekabül ediyor. Ekonomik anlamda bir sıkışıklık var ama bunu konkordato ilan ederek mi atlatmak lazım yoksa dirsek temasıyla ekonomik şartları birlikte paylaşarak mı atlatmalıyız? Şirketler büyüme, yatırım, satış planlamasını iyi yapmalı. İleriye dönük 5 veya 10 yıllık perspektifte iş geliştirme ve bilanço yönetimi öngörülerini her ay güncellemeli. Yatırım kararlarında fizibilite çalışmalarının layıkıyla yapılmadığını görüyoruz. Planlamayı iyi yapan, kriz yönetimine hazır olan şirketler bu tür süreçleri en az zararla atlatır." Hacıgüzeller, konkordatoya ilişkin yapılacak kanun düzenlemesine dair, "Şu anda hazırlanmakta olan yeni kanun, konkordato ilanı üzerinde denetimin sıkılaştırılması ve incelemelerin de daha hassaslaştırılmasına yönelik birtakım düzenlemeler içeriyor. Bu doğru bir yaklaşım, gerek konkordato için başvuranların gerekse konkordato ilanı almış şirketlerin komiser marifetiyle takiplerinin daha hassas yapılmasını sağlayacak. Yeni düzenlemeyle konkordatoda keyfilik önlenecektir." ifadelerini kullandı.
İFLAS ERTELEME YERİNE GELDİ
Hacıgüzeller, şu değerlendirmelerde bulundu: "İflas erteleme uygulamasının kaldırıldığı son dönem hatırlanacak olursa, maalesef bu uygulama kanunun gerekçesine muhalif olarak artık bir ticari avantaj sağlama olarak kullanılır hale gelmişti. Alacaklının onayı dahi alınmadan bir günde alınan mahkeme kararı ile iflas erteleme veriliyordu. Bunun yanı sıra iflas erteleme çok ciddi sıkıntılar doğuruyordu. İflas ertelemeler sonrası çok sınırlı sayıda şirketlerin devamlılıklarını sürdürdüğünü, uygulamanın büyük oranda amacının dışında kullanılır hale geldiğini gördük. Ayrıca alacaklının gözetilmemesi sebebiyle ekonomiye zincirleme etkinin olması söz konusuydu. Tüm bunlar dikkate alınarak 'iflas erteleme' yerine 'konkordato' mekanizması ticari hayatta geçerli olmaya başladı." Hacıgüzeller, ortada ciddi bir ekonomik problem yokken 2015'te iflas erteleme için başvuran şirket sayısının bini aştığını kaydederek, iflas ertelemenin amacının çok dışında kullanıldığını, batık kredilerin oluşturulduğunu, şirketlerin içinin boşaltıldığını aktardı.
ÇALIŞANLARIN ALACAĞI KORUNUYOR
Hacıgüzeller, iflas erteleme yerine gelen konkordatoda, en fazla iki yıl olmak üzere mahkeme tarafından güncellenecek kısa süreli dönemler için (üçer aylık) borçlunun bir komiser denetiminde idaresinin, borçlu ve alacaklının anlaşmasının ve borçların yapılandırılarak ödenmesinin söz konusu olduğunu söyledi. Konkordato sürecinde işçi alacaklarının etkilenmemesinin söz konusu olduğunu dile getiren Hacıgüzeller, şu ifadeleri kullandı: "Konkordato uygulaması 8 ayını henüz doldurdu. Son dönemde de şirketler zora girdiğinde ilk fırsatta, 'hemen gidelim konkordato talep edelim' diyorlar. Konkordatonun layıkıyla uygulanması gerekiyor şirketler tarafından. Konkordatonun iflas ertelemeye göre en önemli avantajlarından bir tanesi alacaklı ile borçluyu bir araya getirerek belirlenen bir takvim üzerinde borçların ödenmesini sağlıyor. Burada alacaklıyı dışarıda bırakmadan, onların istediği şekilde bir ödeme takvimine bağlamak çok