Bakan Akdağ, komisyondaki görüşmelerde, sivil toplum kuruluşlarından 15 kişinin konuştuğunu, hastaları temsilen konuşan bir kişinin bile konuşmasına tahammül edilemediğini söyledi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Doktorlar İçin "Tam Gün" Yasa Tasarısının temel mantığının, sosyal güvencesi olan vatandaşın, hizmet aldığı bir yerde ayrıca hekime para vermesini engellemek olduğunu söyledi.
Üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına ilişkin yasa tasarısının görüşmelerine, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda devam edildi.
Sağlık Bakanı Akdağ, yaptığı konuşmada, tasarının hazırlanmasında ciddi bir araştırma yapıldığını, halkın ve hekimlerin konuyu nasıl algıladığının değerlendirildiğini ifade etti.
Halkın böyle bir yasayı istediğini vurgulayan Akdağ, "Halk, 'benim sosyal güvencem var, Sağlık Bakanlığı, üniversite ya da özel hastaneye gideyim ama cebimden para ödemek istemiyorum' diyor. Bu haklı bir taleptir" dedi.
Bakan Akdağ, bu yasanın temel mantığının da sosyal güvencesi olan vatandaşın, sosyal güvencesi ile hizmet aldığı bir yerde ayrıca hekime para vermesini engellemek olduğunu söyledi.
Eğitim araştırma fonları
Eğitim araştırma hizmetlerinin vatandaşlarının cebinden ödenen parayla fonlanmasının düşünülemeyeceğini belirten Akdağ, buna kimsenin hakkının olmadığını dile getirdi.
"Hiç kimse bana, hem tam günden hem halktan yanayım hem de vatandaş cebinden eğitim araştırma hizmetini fonlasın demesin" diyen Akdağ, şöyle devam etti:
"Cumhuriyet tarihinde hiç bir dönemde olmadığı kadar araştırma fonlarına para aktardık. Hala bazı ülkelerin gerisindeyiz ama Türkiye'de, özellikle son 4 yılda araştırmaya ayrılan fonlardan dolayı alınan patentler ve bunların endüstriye yansıması, büyük ölçüde arttı. Bunlar vatandaşın parasıyla olmadı ve olamaz. Bu etik de değil. Bir ilaç firması araştırma yapacağı zaman bu araştırmanın parası vatandaştan alınamaz. Buna hakkınız yok. Hem halkçı olmak, hem halktan yana olmak, hem de 'vatandaş para versin sistem böyle yürür' demek mümkün değil."
Sağlıkta dönüşüm programı
Türk Tabipler Birliği yöneticilerinin, "Türkiye'de hekim sayısı yeterli, dağılım dengesiz" şeklinde değerlendirmesinin olduğunu belirten Akdağ, artık bu yanlış bilgiden dönülmesi gerektiğini kaydetti.
Türkiye'de hemen herkesin bu yanlıştan döndüğünü, artık bu konunun tartışılmaması gerektiğini vurgulayan Akdağ, "Diyelim hekim dağılımı dengesiz... Bu dengesizlik Ankara, İstanbul gibi illerin lehine. Buralarda doktorların üzerindeki yüke bakın bakalım, nedir?" dedi.
Akdağ, Türkiye'de hekim sayısı artmadıkça ne hastaların işinin görüleceğini ne de hekimlerin üzerindeki iş yükünün azaltılabileceğini söyledi.
Güvenceli kazanç ve emekliliğe yansıması
Hekimler için güvenceli kazanç ve bunun emekliliğe yansıması konusuna da değinen Akdağ, şöyle devam etti:
"Güvenceli kazanç ve bunun emekliliğe yansıması konusuna katılıyorum. Yasa tasarısını getirdiğimizde bu şekilde geldi. Ekonomi yönetimiyle tartışırken istediğimiz noktaya gelemedik. Türkiye'de bireysel emeklilik çok güçlendi. İyi kazancı olan bir kişi, bir hekim de bireysel emeklilik fonlarına müracaat ederek daha iyi bir emeklilik hakkı kazanabilir. Bu doğru, yanlış değil ama buna rağmen biz emekliliğe yansıyacak bir doğrudan ödemenin yanında olduk. Ekonomi yönetimimizle görüştük. Devlet yönetmek kolay iş değil. İstediğimiz kadar para dağıtamıyoruz. Ben Sağlık Bakanı olarak bir kanun yaptığımda mutlaka ekonomi ile ilgili bakanlarımıza meseleyi anlatmak durumundayım.
Şu anda bir hekimin aldığı toplam ücretin yarısına yakın kısmının artık güvenceli olarak kendisine verilebileceğini, bunun da bir şekilde emekliliğe yansıtılabileceğini düşünüyorum. Bunun için gayret göstereceğim. Ama bana derseniz ki 'bir uzman hekimin kazandığı aylık ortalama 6 bin liranın hepsi maaş olsun kabul eder misiniz?' etmem. O bizim verimliliğimizi geri götürür."
Hasta haklarını temsil eden örgütlenme zayıf
Bakan Akdağ, komisyondaki görüşmelerde, sivil toplum kuruluşlarından 15 kişinin konuştuğunu, hastaları temsilen konuşan bir kişinin bile konuşmasına tahammül edilemediğini söyledi.
Bu duruma çok üzüldüğünü belirten Akdağ, "Halkı temsil eden çatının altındayız. Halkı temsil eden dernek konuşurken defalarca sözü kesilecek... Ben isterdim ki 15 tane de halk örgütü konuşsun" dedi.
Türkiye'de bireyi, hastayı, halkı temsil eden eden sivil örgütlenmenin zayıf olduğunu kaydeden Akdağ, "O zaman ben halkın temsilcisi, milletvekili olarak, tabii ki hakkımı koruyacağım. Tabii ki hekimleri de göz ardı edemem. Halkı bir tarafa bırakamayız" diye konuştu.
Konuşmasında sağlık politikalarıyla ilgili bazı eleştirilere de yanıt veren Akdağ, Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın "piyasalaşma" olarak değerlendirilmesini yanlış bulduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Piyasa için yapan, özel hastanelere der ki 'vatandaşı gönderiyorum, sen de istediğini al'. Biz tam tersine, diyoruz ki 'vatandaşı koruyacağım, ben zaten sana para ödüyorum, vatandaştan alacağın paranın sınırı yüzde 30 olacak'.
Türkiye'de vatandaşın cebinden sağlık harcaması oranı, yüzde 33 civarındaydı. Sağlık harcamaları arttı ama vatandaşın cebinden harcadığı oran yüzde 15'e düştü. Bu nasıl bir piyasalaşma. Tam gün yasasında bu oran daha da aşağı inecek.
Tam gün yasasına karşı muhalefet hareketi başlatan grup, hem üniversitede olup hem de özel muayenehanesi olan arkadaşladır. Bunu Marmara Tıp Fakültesinde yapılan araştırma da ortaya koyuyor. Muhalefet eden arkadaşlar 1985 yılında Nusret Fişek Hoca'nın yazdığı Halk Sağlıkı kitabına baksınlar" dedi.
Performans sistemine de değinen Akdağ, "Bu sistemi, 'ne kadar çok tetkik yaptırırsan o kadar çok para kazanırsın' şeklinde düşünenler var. Bu yanlış. Biz daha çok tetkik yaparsak kendi kesemizden gider. Nicelik değil, nitelik performansı uyguluyoruz" ifadesini kullandı.
Konuşmaların ardından tasarı, alt komisyona sevk edildi.
dunyagazetesi.com.tr