Gıda konusunda küresel olarak insanlığı tehdit eden olguları konu alan 5 yazılık bir seriyi, değerli dost ve saygın gazeteci Yusuf Yavuz’un katkıları ile siz okuyuculara ilettik. Yazılar çok tehlikeli bir oluşumun görünen boyutlarına ve olgunun ardındaki küresel planlara kısaca değinerek, bu tehlikeyi az çok tarif edebilme amacı ile kaleme alınmıştı. Her yazı ile bu karanlık tablonun bir bölümünü görünür kılmaya çalıştım. Yazıların sonu ise bu olumsuz görüntünün iç karartan havası ile son buldu. Bu gün ele aldığım süt konusu ile bu karanlık seriyi farklı bir biçimde sonlandırıyorum. Farklı olan ise bu kez çözüm önerileri ve çıkış yönleri üzerine bazı önerileri içermesi.
BİREYSEL DİRENİŞ KURTULUŞUN BAŞLANGICIDIR
Değerli okurlar, her ne kadar görünen tablo iç karartıcı ise de durum ümitsiz değildir. Sadece bilincimizde ‘değişmezler’ sınıfındaki bazı bilgi yapı taşlarını yerinden oynatmayı göze almamız gerekecek. Her bireyin, önce kendisi ve çocukları için yeni bir beslenme modelini adım adım oluştururken bilgi birikiminde ve olaylara bakışında bazı değişmeler olması kaçınılmazdır. Önce bireyin kendisiniteslimiyet duygusundan kurtarması gerekir. Bireysel direniş, kurtuluşun başlangıcıdır ve bu imkânsız değil.
EZBERLERİ BOZMA ZAMANI GELDİ
Etrafımızdaki her şey giderek artan bir hızla değişmekte. Günümüzde olup biten; hayatımıza bize rağmen yön veren politik ve sosyal gelişmeleri, anlamak, yorumlayabilmek için beyinlerimizde oluşturmuş olduğumuz bilgi rezervi sizce yeterli oluyor mu? Gelecekten; çocuklarımız ve gelecek nesiller adına kaygılı mıyız? Çağdaş birer aydın ve sorumluluk duygusunu yitirmemiş insanlar olarak, pek çok konuda olduğu gibi, beslenme konusunda da ‘bildiklerimizi’ gözden geçirmek ve değişik açılardan yeniden ve tekrar bakmak zorunluluğundayız. Kısacası ‘ezber bozma’ zamanı gelmiştir.
- Çağdaş ve aydın bir insanın, küresel merkezin sinsi planlarını anlama ve kendi kişisel reaksiyonunu akıllı bir şekilde oluşturma kapasitesi vardır.
- Çağımızda internet diye bir imkânımız var. İsteyen herkes gerekli bilgilere kısmen de olsa internet üzerinden ulaşabilir. Yabancı dil bilenler için bu imkân daha da fazladır.
- Kişisel bilgi birikimini zenginleştirmek için, pek ala arkadaş veya komşu gurupları kurularak, hep beraberce yararlanılabilecek bir bilgi havuzu oluşturulabilir.
- Bu guruplar bulundukları yörelerin imkanlarına göre, sağlıklı beslenme konusunda yöresel ve gerçekçi çözüm modelleri oluşturabilirler.
- Hafta sonları AVM turlamaları yerine, pek ala topluca çevre köylere gidilebilir. Hala geleneksel üretimi terk etmeyip direnen bu insanlarımızla tanışıp onların ürünlerini birinci elden alma imkanı vardır (sebzeden, süt ve yumurtaya).
- Çiftçi ile kurulan direk ilişki; bir yanda tüketiciye ürünün kalitesi üzerine söz hakkı imkânını verir, öte yanda çiftçiyi organik üretime önem vermeye cesaretlendirir.
- Asla unutulmamalıdır ki köylünün topraklarını terk ederek şehirlere göç ettirilmesi, Küresel Merkezin (Küresel Finans Oligarşisi) planıdır.
- Köylülere terk ettirilen topraklar bir şekilde birleştirilerek KFO’ya bağlı ‘küresel tarım kuruluşlarına’ verilecektir.
- Binlerce yılda oluşmuş olan, insanlığın beslenmesinde büyük rol oynayan on binlerce bitki türü yok olmaya mahkumdur. Küresel merkezin planında biyolojik çeşitlilik (Biodiversite) öngörülmemektedir.
- Tüm bu küresel planlar gerçekleşirse; sonuçta insanlığın beslenmesi, görsel çeşitlilik (rengârenk paketler), özde ise (içerik olarak) müthiş bir fakirleşme getirecektir.
- Bu gidişe dur demek bireyin elindedir. Kimse başka yerlerden köklü çözüm beklemesin.
- Bugün, Avrupa birliğine girerek çağdaş ve hür olmayı uman Ukrayna’da, ekilebilir tarım arazilerinin yüzde 35’i Batılı Tarım Kuruluşlarına 49 yıllığınakiralanmıştır.
- Orta Afrika’da şiddet girdabı yine alabildiğine hız almıştır. Hala topraklarını terk ettiremedikleri Afrika insanını kan ve zulümle toplama kamplarına doğru sürme süreci bütün vahşeti ile devam etmekte. Subsahara bölgesinde 100 milyon hektara yakın ekilebilir toprak halen küresel tarım kuruluşlarına 99 yıllığınakiralanmış vaziyettedir.
- Bağımsızlık; en başta kendi insanı için sağlıklı ve yeterli tarımsal üretim yapabilmektir. Sağlıklı üretim ise geleneksel aile tarımıdır.
- Birçok sinsi oyunla, köylüyü köyünde yaşayamaz hale getirmek; geniş mera alanlarını kullanmak yerine, ‘sermaye yoğunluklu’ kitlesel besiciliği teşvik etmek; bu ülkeye ve insanına karşı en hafifinden aymazlıktır.
- Küresel Merkez (KFO) ne kadar güçlü ve örgütlü olursa olsun; bizler de sayısal olarak çok fazlayız, hem de çok (6,5 milyar). Aydın birey bilinçli olarak direnmeye başlarsa, bu olgu süratle yayılacak ve küresel sistemi en hassas olduğu noktadan vuracaktır.
- Dünyada Hindistan’dan Endonezya’dan Güney Amerika’ya kadar yüzlerce milyon insan bu hassasiyeti oluşturmuş durumda ve aktif. Bizde niye olmasın?
Saygılarımla…
Erhan Ünal
Yararlanılan kaynaklar:
* “Milk – The Deadly poison”, Robert Cohen, Argus Publishing, Inc. Englewood Cliffs, NJ
** “Landraub”, Stefano Liberti, Rotbuch Verlag GmbH, Berlin
*** “Milch besser nicht”, Maria Rollinger, Jou-Verlag, Trier-Mariahof
Ulusalkanal.com