Obezite her gün yeni araştırmaların yapıldığı hareketli bir alan. Bu nedenle bilim insanlarının bir araya gelerek güncel çalışmalarını paylaşmaları büyük önem taşıyor. İstanbul’da geçen çarşamba başlayan ve bugün sona eren Avrupa Obezite Kongresi de işte bu paylaşımların yapıldığı önemli platformlardan biriydi. Avrupa Obezite ve Türk Obezite Araştırma Derneği’nin işbirliğiyle düzenlenen kongre bu alanda çalışan pek çok bilim insanını buluşturdu.
Onlardan ikisi tıp dünyasının obeziteyle verdiği ciddi savaşı en iyi özetleyen isimlerdi. Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa Obezite Programı Direktörü Joao Breda ve Cambridge Üniversitesi Diyet ve Toplum Sağlığı Bölüm Başkanı Dr. Susan Jebb. Breda ve Jebb ile obeziteyi ve Avrupa’da kısmen de olsa başarıya ulaşılan ülkelerin hamlelerini konuştuk.
Dünya Sağlık Örgütü Avrupa birimi olarak geniş bir bölgeyle ilgilendiklerini söyleyen Breda, ülkelerin gelişmişlik seviyeleri birbirinden farklı olsa da obezite sorununun ortak olduğunu anlatıyor. Rakamlar ise korkutucu. Her 10 Avrupalı’dan en az dördü obez. Bu kimi ülkelerde 10 kişiden 7’ye kadar yükseliyor. Türkiye’de de durum pek iç açıcı değil. Her üç kadın ve beş erkekten biri aşırı kilolu.
Breda, 2006’da Çocuklarda İzlem Girişimi adı altında bir çalışma başlattıklarını ve bu çerçevede Avrupa’da 15 ülkenin bir araya gelip 6-9 yaş grubu çocukları ele aldığını belirtiyor. İlk araştırma sonuçlarına göre bu yaş grubundaki çocukların beşte biri obez: “Çocuklukta kiloluysanız yetişkinlikte de kilolu ya da obez olma ihtimaliniz çok daha yüksek. Ayrıca ilerde kardiyovasküler hastalıklara ve kansere daha yatkın oluyorsunuz. Bazı bilimadamları tütün tüketiminden sonra obezitenin kansere en çok yol açan ikinci neden olduğu görüşünde.”
60 dakika egzersiz şart
Tüm bu olumsuz tabloya rağmen bilim insanları ve hükümetler obeziteye karşı önlem alıyor. Breda, Fransa ve İsveç gibi bazı Avrupa ülkelerinde aşırı kilolu sayısındaki artışın durdurulabildiğini söylüyor. Ama obeziteyi önlemek için fiziksel aktivitenin mutlaka artırılması gerekiyor: “Çocuklar artık fiziksel efor hiç harcamıyor. Okullardaki beden eğitimi dersleri yetersiz. Sürekli televizyonun ya da bilgisayarın karşısında oturuyorlar. Günde iki saatten fazla oturduklarında obezite riski artıyor. Oysa günde en az 60 dakika fiziksel aktivite yapmaları şart. Tabii bir de işin beslenme tarafı var. Yiyecek pazarı kalori ve yağ, şeker, tuz yönünden zengin ürünleri piyasaya sürüyor. Bunların çocuklara pazarlanma şekliyle ilgili birçok ülkede çalışmalar başlatıldı.”
Metabolizma hızı önemli değil
Susan Jebb, İngiltere Cambridge Üniversitesi’nde Tıbbi Araştırmalar Konseyi Diyet ve Toplum Sağlığı Bölüm Başkanı. Aynı zamanda İngiltere Sağlık Bakanlığı’nın obezite danışmanı. Obezite riski nasıl azaltılabilir? Nasıl kilo verilir? Hastalıklarla obezitenin ilişkisi nedir? Bu sorular üzerinde 25 yıldır çalışan Jebb hem İngiltere’de hayata geçirdikleri önlemleri hem obeziteyle ilgili genel bilgilerini bizimle paylaştı. Diyetlerle ilgili son yıllarda çok sayıda kontrollü çalışma yaptıklarını söylüyor Jebb. Yağ oranının düşük ya da protein oranının yüksek olduğu diyetler, glisemik indeks konusu... Ama Jebb’e göre asıl önemli olan bireylerin uyum gösterebileceği diyet tipinin bulunması: “Neyi yapabiliyorsanız onu yapın. Kendisine uygun diyeti seçenlerin çok başarılı biçimde kilo verebildiğini görüyoruz.”
Yaptıkları çalışmalarda bugüne kadarki bilgilerimizi değiştirecek bir sonuca da ulaşmış Jebb ve ekibi: “Kilo vermede metabolizma hızının etkisi olduğundan hep bahsedilir. ‘Yavaş metabolizması olan insanlar çok fazla kalori yakamaz’ denir. Ama bizim incelediğimiz vakaların hiçbirinde yavaş metabolizma diye bir şey yoktu. Kontrollü laboratuar ortamında herkes aynı şekilde kilo verebiliyordu ama fark ettik ki kişiler evlerine döndüklerinde yeniden verdikleri kiloları alıyor. Yani sorun metabolizma hızında değil beslenme tipi ve kendi yaşam alanlarında. Tabii ki yağ, şeker oranı yüksek gıdalarla beslenirseniz kilo vermeniz zorlaşır.”