Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Soru işareti olmasın. Asgari ücrette söz verdik, 1300 lira yapılacak" dedi.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, NTV Ankara İstihbarat Şefi Ahmet Ergen'in sorularını yanıtladı.
Bakan Şimşek, asgari ücretle ilgili "Biz ne söz verdiysek onun gereği yapılacak. Komisyon işçi, işveren ve devletten oluşuyor. Devlet kimin tarafına yönelirse belirleyici oluyor. Biz asgari ücreti söz verdik 1300 lira diye ve yapılacak. O konuda hiç soru işareti olmasın'' dedi.
Mehmet Şimşek'e sorulan sorular ve alınan cevaplar şöyle:
Seçim öncesi birçok taahhüdü vardı AK Parti'nin. İlk adım hangi konuda ve ne zaman atılacak?
Bütün vaatlerimizin arkasındayız ve hepsini yerine getireceğiz. Maliye Bakanlığı olarak bütün çalışmaları yaptık. Yasal düzenlemeler adına bütün taslaklar hazırlanıyor. Bakanlar kurulu kararlarına ilişkin taslaklar hazırlanıyor. Bizim seçim vaatlerimiz yaz sıcağında buz üzerine yazılı vaatler değil. Hiçbir zaman yerine getirmeyeceğimiz sözleri vermeyiz biz. O açıdan mahsurlu bulduğumuz hususları dahi söz verdiysek ekonomik açıdan hangi açıdan olursa olsun yerine getireceğiz. Yasal düzenleme veya bakanlar kurulu gerektiren çalışmalarda taslakları üç aşağı beş yukarı hazırladık. Maliye olarak bütün vaatlerin bir ucu bir şekilde maliyeye dokunuyor. Üstümüze düşen her konuda arkadaşlarımız teknik hazırlıkları yapıyorlar.
Çok kapsamlı bir beyannameydi seçim öncesinde açıklanan. Çok konuşulan birkaç başlıktan biri taşeron işçilerin kadroya alınması. Siz 26 Ekim'de bir düzenlemeyi çalışma bakanlığına gönderdiğinizi söylemiştiniz. Bu asıl iş yardımcı iş ayrımında daha belirgin bir noktaya gelindi mi?
Geçen sene yasal düzenlemeyi yaptık. Yasal düzenlemeye göre asli işte çalışanlar kadroya alınacak yardımcı işte açılaşanlar devam edecek ve durumları düzeltilecek. Tüm mesela hangi işlerin asli ve yardımcı işler olduğu konusudur. O konuda taslağı gönderdik. İşin özü yardımcı işlerde çalışacak işçi kardeşlerimizde artık 3 yıllık sözleşmeler yapacaklar, kıdem tazminatı hakkı olacak, yıllık izin gibi kadrolu işçi kardeşlerimizle aynı haklara üç aşağı beş yukarı sahip olacak. Bu düzenlemeler zaten var. Fakat herkes kendisini garantide görmek için devlette çalışmak istiyor. Ama o verimliliği düşüren bir faktör. Onun için bizim esnek ve verimliliği yüksek işçi çalıştırma modellerini de devam ettirmemiz lazım ve ona yardımcı işler diyoruz. Hakları daha da iyileştirerek yardımcı işler devam edecek. Asli işi yapanlar kadroya alınacak.
100 günlük eylem planı içinde taşeron düzenlemesinin de yetişmesi gibi bir kararlılık var mı?
100 gün içinde bütün bu konular derlenip toplanabilir. Öncelikle geçici bütçe kanunu çok önemli. İkincisi, 2016 bütçesinin hazırlanıp komisyondan, parlamentodan geçirilmesi gerekiyor. Ama bu bahsettiğim hususların bir kısmı idari kararlardır. Ama mesela emekli kardeşlerimize 1200 lira ilave maaş kanun gerektiriyor. Onu da en hızlı şekilde çıkartmamız lazım.
Taşeron konusunda özellikle kadroya alınmada bir kıdem şartı yani süre anlamında olup olmayacağına yönelik tartışmalar var. Aslında bu konuda bir yasal düzenleme var ama yapılacak yeni ikincil düzenleme ile bu konuda bir adım atılacak mı? Yani belli süre çalışmış olma şartı olacak mı?
Bu kanun yürürlüğü tarihi itibariyle asli işte çalışanlar için. Ama bu arada fırsatçılık yapıp asli işe yardımcı işlerde çalışacak elemanları çalıştırmışlarsa onların durumu yani bilmiyorum geçen sene bir kanun geçirdik ve o kanunda yürürlük tarihi var ve bizim mevzuat çalışmasını bitirip uygulamaya koymamız gerekiyordu. Bu tamamlanamadı. Şimdi ikincil mevzuata ilişkin çalışmalar hızlı şekilde tamamlanabilir. Devletin asli fonksiyonlarında biz kadrolu eleman çalıştıracağız bu kadar açık ve net gerisi detay şu aşamada. Burada bence kafalarda çok soru işareti olmaması lazım. Devletin oturup hangi işler aslidir hangi işler yardımcıdır onun belirlenmesi lazım.
1300 liralık bir asgari ücret taahhüdü vardı seçim öncesinde. Komisyon Aralık ayı başında toplanacak. Nasıl bir strateji izlenecek? Komisyonda farklı bir tavır çıkması mümkün mü ya da bunu engellemek için ne olacak?
Biz ne söz verdiysek onun gereği yapılacak. Komisyon işçi, işveren ve devletten oluşuyor. Devlet kimin tarafına yönelirse belirleyici oluyor. Biz asgari ücreti söz verdik 1300 lira diye ve yapılacak. O konuda hiç soru işareti olmasın.
Sanayicilerden, işverenlerden seçim sonrasında açıklamalar geldi bu taahhüdün gözden geçirilmesi için. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Açıklamalar çok samimi değil. 7 Haziran öncesi bütün iş alemine dedik ki; sizin kesenizden diğer bütün partiler vaatlerde bulunuyorlar çıkın bir tavır koyun. Fakat hiç oralı olmadılar. Şimdi bizde biraz daha mütevazi de olsa asgari ücreti yüzde 30 arttıran bir taahhütte bulunduk ve bunu yerine getireceğiz. Yükün büyük kısmına iş alemi katlanmak zorunda kalacak. Belli sektörlerde mesela çok geleneksel, rekabet gücünün çok çok zayıf olduğu alanlar var. O alanlara ilişkin ilave teşvikler getirilebilir ve getirilmesi lazım. Ama yani devlet bu vaatte bulundu bütün yükü üstüne alsın yaklaşımı çok doğru değil. Türkiye bilgi yoğun, teknoloji yoğun ürünler üretse asgari ücret zaten çok çok daha yükseklerde belirlenir. Ama Türkiye gidip Bangladeş'le, Kamboçya'yla aynı malları üretmeye devam ederse zorlanır. Şimdi o nedenle birinci önceliğimiz eğitim, ikincisi altyapı ve Ar-Ge. Ar-Ge'ye biz güçlü destekler veriyoruz. Yatırımlara ilave teşvikler gelebilir. Bunlar zaten bizim kafamızda kurguladığımız önümüzdeki dönemde yatırımları canlandırmak için öngördüğümüz tedbirler. Bu çerçevede yüklerin bir kısmı geçici olarak devlet paylaşabilir. Ama hiçbir şey olmamış gibi devlet asgari ücreti arttırdı bu yükü üstlensin diyenler var. Bu çok sağlıklı bir yaklaşım değil. Böyle bir durum varsa o zaman diğer partilere çıkıp bizim kesemizden biye böyle bol vaatlerde bulunuyorsunuz demeleri lazımdı. Ama demediler. Dolayısıyla biz asgari ücret konusunda verdiğimiz sözü yerine getireceğiz.
Bu seçim sonucu size ne ifade ediyor, belirsizlik ortadan tümüyle kalktı mı?
Siyasi belirsizlik azaldı. Belirsizlik tamamen hiçbir zaman kalkmaz. Bizim çok hızlı şekilde hükümet kuracak partimiz. Bu hükümet hızlı bir şekilde önce geçici bütçe daha sonra da reform gündemi. Kredibilite konuşmakla kazanılmıyor. Doğru şeyleri söylemek rasyonel politikalardan bahsetmek tabi işin temelidir. Dolayısıyla güçlü bir hükümet programı önemlidir. Bu programın çok hızlı ve efektif şekilde hayata geçirilmesi. Mesela ilk yıl içinde bütün reformların yasal altyapısının tamamlanmış olması. Ondan sonrada güçlü bir uygulama. Bugün bütün dünya reformdan bahsediyor. Ama bahsetmek yetmiyor. Hızlı şekilde zamanlamasını, sıralamasını doğru bir şekilde dizaynıyla birlikte uygulamaya konulması lazım. Çok hızlı şekilde inşallah hükümet kurulur, bütün tartışmalar bir kenara bırakılır çok hızlı şekilde Türkiye'nin yapısal dönüşümünü başaracak, Türkiye'yi katma değer zincirinde yukarı çıkaracak, kalıcı refah artışını sağlayacak kapsamlı bir reform programı. Vaatler kısmında tereddüt yok asıl olan bizim reformların çok hızlı hayata geçirilmesi.
Reform başlığında öncelik nelerde olmalı?
Topyekün her alanda. 1250 tane mikro reform var sektörel dönüşüm programı. Onun içinde her şey var. Bizim çok kapsamlı bir yol haritamız var. Hangi kurum hangi tarihte hangi reformu uygulamaya koyacak belli. Şimdi verimliliği, inovasyonu arttırma zamanı. Şimdi enerjide dışa bağımlılığı azaltma zamanı, eğitimde kaliteyi arttırma zamanı. Bu reform programına da başladık aslında. Ama bizim şimdi görünür şekilde ve belki de belli dönemlerde ilerleme raporlarını yayınlayacak şekilde, kamuoyuyla paylaşacak şekilde bizim bu reform gündemini Türkiye'nin gündemi yapmamız lazım. Elimizde sihirli bir değnek yok. Şimdi siyasi istikrar var. Anayasal çoğunluk olsaydı bir takım hususlarda gerekli olurdu. Fakat onun olmadığını görüp uzlaşarak anayasa güçlü şekilde değişirse bu ülke için büyük bir kazanım olur. Türkiye bir daha siyasi istikrarsızlıkla karşı karşıya gelmesin diye bir başkanlık sistemi doğru olur. Ama mükemmeli yakalayamamamız halinde ki şu anda o çoğunluğa sahip değiliz o zaman yapabileceklerimiz üzerine konsantre olmamız lazım.
Moody's seçimin hemen ardından bir değerlendirme yaptı ve örneğin hala Türkiye için dış kırılganlıklara büyük ölçüde açık yorumu var. Cari açığın finansmanının endişe kaynağı olduğu yönünde bir değerlendirme var ve döviz rezervleri yeterli değil yorumu var.
Bunlar yeni şeyler değil. Türkiye'nin cari açığı gerçekten yüksek. Zaten bizim bütün programın amacı bu açığı daha düşük seviyelere çekmektir. Bizim bildiğimizi ona yönelik program hazırladığımız hususları anlatıp duruyorlar. Rezervler neye göre yüksek neye göre düşük. Siz sabit kur rejiminde olsaydınız bu rezervler hiç yeterli değildi. Ama siz şokların absorve edilmesini sağlayacak bir esnek kur sistemine sahipseniz o zaman farklı. Ama tabi diğer gelişmekte olan ülkelere göre bizim rezerv düzeyimiz biraz daha iyi olmalı. Şu anda Türkiye yeni bir döneme giriyor güçlü bir reform hamlesi olacak. Bu reform hamlesi ile birlikte beklentiler iyileşecek. Beklentiler iyileştiğinde sizin ne rezerve ihtiyacınız var kısa vadede cari açığın finansmanın problem olmaz. Bütün mesele istikrarı yakaladık şimdi reform zamanı. Bunu başarırsak başlangıçta zaten piyasalar yeterince kredi verir. Arkasından da reform anlamında yapmak istediklerinizi ortaya koydukça piyasalar uzun vadeli büyüm beklentilerini dikkate alacak ve buraya daha çok kaynak gelecek, bu da çok yatırım demek. Büyüme ile birlikte kendi kendini besleyen olumlu bir döngüye gireceğiz. 7 Haziran sonrası Türkiye bir kısır döngüye girmek üzereydi. Şimdi milletimiz bu kısır döngüyü kırdı ve pozitif bir döngü için gerekli şartları sağladı. Şimdi o pozitif döngüyü hızlandıracak reform zamanı. Yol haritası var, ne yapılacağı belli. Bu ülkenin öngörülebilir olması lazım. O zaman bütün projelerine kaynak gelir. Dünyada kaynak sorunu yok, para bol. Kendi sistemini iyileştiren, iyi bir yatırım iklimi oluşturan ülkelere para her zaman olacaktır. Türkiye bu ülkelerden bir tanesidir. Reform yaparsak sermeye bol, para bol.
Siz 2016 bütçesini açıklarken inşallah yeni gelecek hükümete en azından ilham kaynağı olur demiştiniz. Daha sonra orta vadeli program açıklandığında da orada bir not vardı. Seçim sonrası gelecek hükümetin değiştirebileceği yönünde. Bütçe ve orta vadeli program yenilenirken makro verilerde bir değişiklik olur mu? Kazanılan siyasi istikrara dayanıp belki daha iyi ve yüksel hedefler konulur mu?
Olabilir. 2016 bütçesini ve orta vadeli programını programı olmayan bir hükümetle yaptık. Bir hükümet programı şimdi ortaya konacak. Tek başına hükümet olmanın getirdiği olumlu bir hava var ve onu yansıtılması söz konusu olabilir. Ama genel anlamda makro çerçevenin çok değişeceğine inanmıyorum. Tabi bazı değişiklikler söz konusu olabilir hem bütçede hem orta vadeli programda. Bizim ortaya koyduğumuz kalıba sığamayacaklarını belki bakanlıklar anlatacaklar gelip. Bu nedenle çok büyük değişiklikler olması ihtimalini düşük görmekle birlikte bazı değişiklikler söz konusu olabilir.
Bütçeyi açıklarken yeni vergi ve vergi artışı yok demiştiniz. Sonrada yeniden değerlenme oranını ortaya koyan enflasyon verisi belli oldu. Bakanlar kurulu bu yüzde 5.58'e yönelik değiştirme yetkisini kullanır mı yoksa yeniden değerleme oranımız bu mu olacak 2016 için?
Bakanlar Kurulu yetkisine ilişkin benim yorum yapmama doğru olmaz. Ama biz daha önce yeni bir vergi getirmeyeceğiz dedik ve mevcut vergi oranlarını arttırmayacağız dedik. Maktu vergiler var Türkiye'de ve onların en az enflasyonla güncellenmesi lazım. Bu yeniden değerleme oranı mı olur ondan daha yüksek mi olur düşük mü olur onu bilemem. Enflasyon şu anda yüzde 8 civarında ama yeniden değerleme oranı bunun altında. Yeni hükümet gelecek bu değerlendirmeleri yapacak. Ama bizim bütçedeki gelir varsayımı yeniden değerleme oranına yakın. Dolayısıyla çok büyük sürprizler yok. Biz maktu verdileri yeniden değerleme oranı çerçevesinde güncellersek bu zaten rutin bir işlem olur. Ben bunu vergi oran artışı veya yeni vergi olarak görmüyorum. Dünyanın hiçbir yerinde görünmüyor. Maktu zaten güncellenir. Onun için biz gelir vergisi kanun tasarısını öncelikli bir tasarı olarak ele alınacağını ümit ediyoruz. Bu çerçevede reform yaparak vergiyi tabana yayarak bununla sağlıklı, kalitesi yüksek vergilerle Türkiye'de harcamaların finansa edilmesi. Buna ek olarak harcamalarında rasyonelleştirilmesi. İsraf asla kabul edilebilir bir şey değildir. Bu konu hassasiyetimiz çok net ortadadır. 2016 bütçesine bakarsanız en büyük harcama kalemi eğitimdir. Türkiye topladığı her 100 liralık verginin 24 lirasını eğitime, 21 lirasını sağlığa, 21 lirasını sosyal güvenliğe harcayacak.
Piyasalarda seçim sonrası bir hareketlilik oluştu dolar 2.82'ye kadar düştü ama bugün 2.86 civarında. Normal mi bu hareketlilik nasıl ve ne zaman durulacağına bir sabitlenme durumuna gelineceğine yönelik yorumunuz nedir?
Türkiye'de bir rahatlama oldu risk primi biraz düştü. Ama küresel riskler devam ediyor. FED'in faiz arttırma riski şu anda fiyatlanıyor. Aralık ayında bir faiz artırımı söz konusu olabilir. Dolayısıyla bunlar sadece Türkiye için değil bütün dünyayı etkileyen faktörler. Çin'deki sert düşüş riski tamamen o konudaki kaygılar gitmiş değil. Dolayısıyla zor bir dönem ve o nedenle bu zor dönem güçlü bir hükümet işi daha iyi götürür. Ama bu dönemin zorluğunu ortadan kaldırmıyor. Bölgemizde ciddi jeopolitik gerginlikler var. Ama bütün bunlarla mücadele edebilecek, bu süreci daha iyi yönetebilecek siyasi istikrarımız var. Bu Türkiye için çok büyük kazanımdır. Bu Türkiye bütün şoklara karşı kapalı olacak hiçbir şok bizi etkilemeyecek anlamına gelmez. Bu oklara karşı direncimiz artacak. Türkiye bu dönemi reform yaparak gerek FED'e gerek diğer risklere karşı iyi götürebilir. Ama biz hala dışarıdan etkilenmeye devam edeceğiz, biz tek başımıza bir ada değiliz dünya ekonomisine entegreyiz.
Milli Piyango özelleştirmesiyle ilgili son günlerde öne çıkan açıklamalar oldu. 2.sıradaki şirketle sözleşme imzalama imkanı olacak mı yıl sonuna kadar?
Tamamen şirkete bağlı, parayı bulur getirir öderlerse olur. Parayı bulamazlarsa olmaz. Biz kimseye özel bir muamele yapmayacağız. Bu yılın sonuna kadar bu süreç ya biter yada yeni baştan bir ihaleye çıkılır diye düşünüyorum. Ama özelleştirmeleri hızlandırmaya devam edeceğiz. Özelleştirme tartışılacak bir konu olmaması lazım. Şeffaf yapmamız lazım. Özelleştirme sadece bir devir meselesi değil, beraberinde rekabeti, serbestleşmeyi, hizmet kalitesini getiriyorsa gerçek anlamda özelleştirmedir. Ama devam etmesi lazım özel sektör kamudan çok çok daha işler beceriyor. Bizim özel sektörün dinamizmini, gücünü kullanarak Türkiye'yi ileri taşımamız lazım.