TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Vural Kavuncu, "Şehir Hastanelerinde hasta garantisi değil, işlem ve hizmet var. Garanti nedeni ile devletin milletin cebinden para çıkması olası değil." dedi
Kavuncu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, AK Parti'nin insana hizmet odaklı bir sağlık politikası yürüttüğünü, dünya ile kıyaslandığında Türkiye'de vatandaşların sağlık hizmetlerine daha kolay, kapsamlı ve ucuz ulaşma imkanı bulunduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "hayalim" dediği şehir hastanelerinin sağlıktaki gelişmeleri taçlandıracağını dile getiren Kavuncu, şehir hastanelerinin ferah ve geniş mekanlarda kurulduğunu, son sistem teknoloji ile yüksek standartlarda planlandığını söyledi.
Toplum yararına yapılan her projeye karşı gelmeyi temel anlayış olarak benimseyen muhalefetin, yanıltıcı ve yanlış bilgilerle karalama kampanyası başlattığını aktaran Kavuncu, şehir hastanelerinin bir kısmının klasik ihale sistemiyle, bir kısmının da Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeline göre yapılmasının planlandığını anlattı. Kavuncu, KÖİ modeli ile 42 bin hasta yatağı kapasiteli 32 şehir hastanesi projesinin planlandığını, Kasım 2017 itibarıyla Yozgat, Mersin, Isparta ve Adana şehir hastanelerinin hizmete girdiğini kaydetti.
Nitelikli yatak oranı yüzde 60'lara ulaştı
Kavuncu, 17 projenin inşaat çalışmalarının devam ettiğini, diğer projenin de ihale aşamasında olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2002'de hastanelerimizde koğuş sistemi vardı. Hijyenik ve sağlıklı olmayan ortamlarda, 5-10 kişi yatar, koridordaki ortak tuvalet ve banyoları kullanırlardı. Refakatçiler sandalye üstünde, hastane bahçelerinde perişan olurlardı. Bir ya da iki kişilik, içinde banyo, tuvaleti olan özel oda diye isimlendirilen odalar yüzde 6 idi. Açıkçası torpilli hastalar bu odalara alınırdı. AK Parti hükümetleri tarafından uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın hedeflerinden birisi de hastanelerimizin tümünün bir ya da iki kişilik, içinde özel tuvalet ve banyosu olan, refakatçi koltuğu, yatağı, televizyon, buzdolabı gibi temel kullanım ihtiyaçlarını içeren nitelikli odalardan oluşmasıydı. Bugün geldiğimiz noktada nitelikli yatak oranı yüzde 60’lara ulaştı, 2023 hedefi ise yüzde 100'e ulaşmak. Şehir hastaneleri öncelikle hastanelerimizin bir dönüşüm projesidir. Mevcut projelerde 26 bin yatak olacak, 16 bin yatak ise artış olacaktır. Eski hastaneler, bina özelliği uygun ise kullanılabilecektir."
Kendilerine "Devlet hem arsa tahsis edip hem de burada kiracı mı olacak?" şeklinde bazı soruların yöneltildiğini aktaran Kavuncu, şehir hastanelerinde yüklenici firmanın Sağlık Bakanlığı tarafından gösterilen arazide projesi verilen hastaneyi inşaa ettiğini, tefrişatını yaptığını, tıbbi cihaz ve ekipmanını aldığını söyledi.
Sadece doktor ve hemşirenin kamu tarafından istihdam edildiğini belirten Kavuncu, firmaların ihalede belirlenen 25-30 yıl arası süre sonunda da hastaneyi devlete bedelsiz devredeceğine değindi.
Bu yatırım ve hizmetleri karşılığında devletin, yüklenici firmaya işletim süresi boyunca aylık bir kira bedeli ödediğini anlatan Kavuncu, "Eğer yüklenici firmadan arsayı da kendilerinin temin etmesi istenmiş olsaydı, maliyetine kirayı da ekleyeceklerdi. Arsa tapusu devlettedir, sözleşme bitiminde arsa da zaten yine devlette kalacak. Sistem bir leasing yöntemine benzetilebilir. Yüklenici firmanın yapım ve işletim hizmetine karşılık belirli bir süre kira ödenecek, bitiminde ise tüm taşınmaz içindeki donanım ile birlikte kamuya devredilecek." diye konuştu.
Vural Kavuncu, şehir hastanelerinin idari ve tıbbi yönetiminin tamamen Sağlık Bakanlığının elinde olduğunun altını çizerek, "Şehir hastaneleri özel hastane değil kamu hastaneleridir, devlet hastaneleri ile aynı statüdedir. Devlet hastanelerinde uygulanan muayene katkı payları dışında başka bir ücret alınmamaktadır." ifadelerini kullandı.
Şehir hastanelerinin ihtiyaçtan ortaya çıktığını vurgulayan Kavuncu, şunları kaydetti:
"Şehir Hastanelerinde hasta garantisi değil, işlem ve hizmet var. Garanti nedeni ile devletin, milletin cebinden para çıkması olası değil. Bu da çok yanlış bilinen bir konu. Yatak doluluk oranına göre yatmayan hasta sayısı ya da polikliniğe gelmeyen hasta kadar tamamlayıcı bir ödemenin yapılması mümkün değil. Yüzde 70 işlem hacmi garantisi verilenler görüntüleme, laboratuvar, fizik tedavi gibi tıbbi hizmetler ile çamaşır, sterilizasyon gibi destek hizmetleri. Bu garanti sayısı da nihai ihale sözleşmesinin imzalandığı tarihte o hastanede gerçekleşen tetkik ve hizmet miktarının yüzde 70'i olarak belirleniyor. Bugün inşaatı devam eden Ankara Şehir Hastanelerinde yüzde 70 garantiye esas alınan sayı 2012 de o hastanelerde gerçekleşen sayı. O tarihten bu yana nüfusun artışını da dikkate alırsak günümüzde bu rakamın altında kalınması, devletin cebinden boşuna bir para çıkması olası değil. Belirli bir miktarda tıbbi tetkik veya hizmet garantisi bugünkü hizmet alımlarında da zaten uygulanıyor. "
Kavuncu, muhalefetin şehir hastanelerinin lüks olduğu, bu kadar yüksek standartlara gerek olmadığı yönünde itirazlarının bulunduğunu aktararak, "Biz milletimizin her şeyin en iyisine layık olduğunu, hele sağlık konusunda şehir hastanelerinin lüks değil, ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Vatandaşımızı koğuşlarda yatırmayacağız, yakınlarını perişan etmeyeceğiz." dedi.