Yüz yüze uygulanan şiddet türlerinden çok da farkı olmayan sanal şiddet internetin ve cep telefonunun hayatımızın her alanına hakim olmasıyla birlikte gündelik yaşamımızın bir parçası haline geldi. Yemek yemek, kişilerarası etkileşim gibi günlük işlerini, sorumluluklarını erteleyecek ya da aksatacak kadar internet başında kalanların "bağımlı" olduklarına dikkat çeken İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Travma Çalışmaları Programı Direktörü Yrd. Doç Dr Ayten Zara, gençlere şu tavsiyelerde bulunuyor: "Özel bilgilerinizi, fotoğraflarınızı sanal ortamda paylaşmayın. Sanal ortamdan ve arkadaşlık sitelerinden tanıştığınız kişilere fazla güvenmeyin. Bu insanlarla özel bilgilerinizi paylaşmayın, Arkadaşlıklar kurarken temkinli olun. Çünkü sanal ortamda da şiddet var!"
Erkekler daha çok sanal şiddete uğruyor
Teknoloji üzerinden bir diğerine zarar verme eylemi olarak nitelendirilen sanal şiddet genç erkekler arasında genç kızlara oranla, neredeyse iki kat daha fazla yaşanıyor. Telefon veya internet üzerinden yapılan tehditlerin, dedikoduların, hakaretlerin, imaj bozulmasının ve istek dışında fotoğraf-video paylaşımlarının en çok uygulanan sanal şiddet eylemleri olduğunu belirten Genç Hayat Vakfı Genel Müdürü Uğur Gülderer, sanal şiddetin bir noktadan sonra fiziksel şiddete dönüşebileceğine dikkat çekiyor ve ekliyor: "Sanal şiddet en az bilinen şiddet türlerinden biridir. İnternet üzerindeki çeşitli sosyal paylaşım sitelerinde arkadaşlık kurmak ne kadar önemliyse, yine aynı mecralarda az sayıda arkadaşa sahip olmak ya da belli gruplardan izole edilmek de aynı derecede üzücü olabiliyor."
İlişki biçimleri de değişiyor
Akıllı telefonlar, tabletler gibi internete kolay erişim sağlayan cihazlar sayesinde ilişki biçimleri de değişiyor. Bu ürünlerin her geçen gün paylaşımları azalttığını, değerleri erozyona uğrattığını, insanları birbirlerine yabancılaştırdığını düşünen Ayten Zara, "Teknolojik gelişmelerin etkisiyle farklı ilişki biçimleri gelişiyor ve ilişkilerde radikal değişimler yaşanıyor. İnsanlar, evlerinde, sokakta, trafikte, okulda, hastanede, işyerinde şiddetin bin bir çeşidine maruz kalıyor. Bu da insana, topluma ve hayata olan inancımızı azaltarak, çaresizlik ve mutsuzluğumuzun artmasına, hayattan çekilip, içimize kapanmamıza neden oluyor. İşte bu süreçte devreye teknoloji giriyor. Bireyler hem dışındaki dünyadan korkup geri çekiliyorlar hem de ilişki kurma ve dünyayı tanıma ihtiyaçlarıyla bilgisayar başından kalkamıyorlar. Yani çocuklar ve gençler hem kalabalık içinde yalnızlar hem de yalnızlıktan korkup içi kalabalık olan sanal bir dünyaya sığınıyor." Zara, İnternet veya telefon ile hakarete uğrayan, tehdit edilen, hakkında dedikodu yayılan, kötü konuşulan kişilerde en sık rastlanılan psikolojik yansımaları ise şöyle sıralıyor: "Yoğun bir utanç ve yenilgi duygusu, içe kapanma, dış dünyadan uzaklaşma, kendini önemsiz veya değersiz hissetme, yoğun kaygı ve depresyon"