Hız değil; Lezzet
Günümüzde yemeğe zaman ayırma anlayışı, alışkanlığı, kültürü ne ile ifade ederseniz, ortadan hızla kalkmaktadır. Yemeğe ayrılan zaman boşa harcanan zaman gibi algılanmaktadır. Bu öğrencilik yıllarında kazanılmaya başlanmaktadır. İş hayatında pekiştirilmektedir. Birçok yiyeceğin tadına varılmadan, çiğnenmeden yutulmakta. Bu yemek kültürünün yok olmasına hız kazandıran bir durum. Hızlı yemek; hızlı kilo alımı, fast-food beslenme, sindirim, kalp-damar vb birçok rahatsızlara neden olmaktadır. Oysa sağlığımız, geleceğimiz, başarımız, kaliteli yaşamamız için yemeklere gerekli zamanı ayırıp, lezzetlerin tadına varmalıyız. Beslenmeyi arabaya benzin koyar gibi yapmamalıyız. Unutmayın sağlıklıysanız hayatın ve işin anlamı vardır.
Önyargı= TUZ
Toplum olarak tuz tüketimimiz çok fazla. Bu konu sık sık gündeme gelir ve uzmanlar basın yoluyla bilgiler verir. Erkeklerde tuz tüketim miktarı çok yüksek. Tuz; kalp damar rahatsızlıklarını arttırmakta, vücuttan su atımını yavaşlatmakta ve ödeme neden olmakta, böbrekleri yormakta, tuzu normal seviyelerden biraz kaçırabilirsiniz ancak bu fazlalığı bol su içerek, bol çiğ sebze yiyerek ve bol hareket ederek bloke eder vücudunuzun ödem yapmasını önleyebilirsiniz. İş dünyasında sık sık anlatılan bir diyalog vardır. Ünlü bir işadamımız yeni işe alacağı bir yönetici adayıyla yemeğe gider. Yemekler servis edilince yönetici adayı tuzluğu alır çorbasına, yemeğine ve salatasına tuz koyar. İşadamımız yönetici adayına; siz ön yargılısınız sizinle çalışamayacağım der. Yönetici adayı şaşırır. Bu kanıya nasıl vardınız diye sorar. İş adamının cevabı: Yemek ve salatanın tadına bakmadan tuz koydunuz, olmuş. Bu alışkanlığın bırakılması, bırakılamıyorsa da en az seviyeye çekilmelidir. Unutmayın besinlerle aldığınız tuz size yeter.