Aynı tartışmanın bir başka versiyonu gibi adeta...
Hani bir türlü karar verilemiyor ya, o hesap:
Türkiye iyiye mi gidiyor kötüye mi?
Ya da ekonomide işler yolunda mı, değil mi?
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında dokuz yıldır bitmeyen tartışmalardan birisi daha...
Doktorların durumundan bahsediyorum.
Daha genel anlamda bütün sağlık sisteminden...
Çok katmanlı, çok boyutlu bir mesele...
Çıplak fotoğraflar bize bazı bilgileri veriyor.
Doktorların çoğu mutsuz. Yarınlarından endişeli. Sistem değişikliklerine tepkili. Üstelik seslerini duyuramadıklarını düşünüyor, basının kayıtsız kaldığına inanıyorlar.
Madalyonun öbür yüzü daha farklı.
Vatandaşların büyük bölümü, özellikle kırsalda, sistemden memnun. Hizmete ulaşma konusunda geçmişle kıyaslanmayacak rahatlık sağlandı. SSK'lı, Bağkur'lu, Emekli Sandığı üyesi ayrımı kalktı. İlaç alımları da kolaylaştı.
PROFESÖRLÜĞÜN HÜLLESİ OLUR MU?
Şu anda deneyimli sağlık editörü arkadaşımız Türkan Yılmazer işte hepimizin sağlığı ile ilgili derinlemesine bir çalışma yapıyor. Biz de anlamak istiyoruz. Anlamak ve kamuoyunun dikkatine sunmak...
Tam bunlarla uğraşırken önümüze bir başka ilginç haber geldi. Arkadaşımız Dilek Gedik yazmış. O da sağlık sistemini çok iyi takip eder. Ankara Tabip Odası ve Sağlık Emekçileri Sendikası ortaklaşa bir çalışma yapmış ve kadro bulunmayan 50 doçent için üretilen formülden yararlananların listesini çıkarmışlar. Buna göre kadrosuzluktan profesör olamayan bazı doçentler için yeni açılan üniversiteler devreye sokulmuş. Unvanlar oralardan alınmış, hemen görevlendirmeyle eski işyerlerine dönmelerine izin verilmiş. Manşetimize aldık. Dün yazı işlerinde çok uzun tartışmalar yaptık. Bir yandan doktorlar dizimizi konuştuk, diğer yandan 'hülle profesörlük operasyonu'nu...
Başlık ararken listeyi inceledik, çok ilginç isimler de vardı. Bir tanesi benim çok saygı duyduğum, yakından tanıdığım bir hoca: Erol Göka...
KALİTELİ SAĞLIK HİZMETİ HAYAL Mİ?
Arkadaşlara dedim ki, 'Bu ülkede profesör olmaya hak kazanmış birisini tanıyor musunuz diye sorarsanız, Erol Göka ismini sayarım'. Sonra devam ettim:
'Yıllardır doçent olarak çalışır, böyle bir disiplin görmedim. Kitaplar yazar, bilimsel çalışmalar yapar, bir yandan da hasta bakar, izin yaptığı da vaki değildir.'
Tabii haberlerde kişisel kriterlere bakamayız. Objektif gazetecilik kıstasları bakımından inceler ve kararımızı buna göre veririz.
Arkadaşlarım manşet metnini yazmaya başladığında ben de Erol Hoca'yı aradım. 'Hocam nasılsınız?' diye sordum. 'Sekreterlik yapıyorum' yanıtını verdi. Şaşırdım, 'Nasıl yani?' diye devam ettim.
'Hasta doktora ulaşamıyor, doktor hastaya. Her gün 20 kişi arıyor, benden randevu istiyor.'
Hocayı bu ruh halinde yakaladım yani...
Sonra konuya girdim... Haberimizi anlattım, neler düşündüğümü de...
Ardından sözü ona bıraktım: Siz ne diyorsunuz?
İşte bir tıp emekçisinin, saygın bir bilim adamının sözleri:
'Tabip Odası burada bence çok haklı. Böyle bir sistem olmaz. Yanlış. Benim durumuma gelince... Kurunun yanında yaş da yanar. 18 yıllık doçentlikten sonra profesörlük aldım. Başvurup kabul edildiğim üniversite ise Türkiye'nin en köklü, en çok öğrencisi olan Konya Selçuk Üniver-sitesi. Bir yıl izin aldım, görevlendirme ile eski görevimi sürdürüyorum. Seneye Konya'ya gideceğim.'
ASIL SORUN 10 YIL SONRA ÇIKACAK
Erol Hoca'ya telefonda 'Peki doktorları mutsuz eden sistem nasıl oluyor da hastaları memnun ediyor' diye sordum. İlgi çekici bir detaya dikkat çekti:
'Genel kitle memnun olabilir, bilmiyorum. Ama şu anda doktorların hissettiği bu olumsuzluk ileride vatandaşlara yansır. 10 yıl sonra, 40 yaşını aşmış doktor bulamayacağız. Öğrencilerin de hevesi kaçtı, doktorların da...'
Bir hafta kadar önce Sağlık Bakanı Recep Akdağ'la yemekte buluşmuştuk. Sistemdeki dönüşümü anlattı uzun uzun. Aslında gerçekten sisteme çok iyi müdahaleleri oldu. Babam hastayken yaşamıştım, her bir muayene için ayrı ayrı ücret ödeyerek hastaneye gidiyorduk. Tedavi sürecinde de öyle olmuştu. Çok zor, yorucu günlerdi.
Ama demek ki şimdi de doktorlar açısından işler çok ters gidiyor. Bu da görmezden gelinemez. Bakan'ın çok önem verdiği Ankara'daki Atatürk Hastanesi'nden de çok önemli bazı doktorların istifa ettiğini öğrendim. Bunun gibi pek çok örnek var. Sağlık dizimizde konunun tüm boyutlarını yansıtmaya çalışacağız.
İsmail Küçükkaya / Akşam Gazetesi