Allianz Emeklilik ve Hayat Genel Müdürü Ömür Şengün, Türkiye’deki toplam nüfusun sadece yüzde 2,3’ünün özel sağlık sigortası olduğuna dikkat çekti. Türkiye’de özel sağlık sigortacılığının 90’lı yılların başında özellikle özel hastanelerin kurulmasına paralel olarak geliştiğini kaydeden Şengün, bu gelişimi şöyle anlattı: “Özel hastane sayısı ve kalitesinin artmasıyla insanlar daha hızlı ve kaliteli hizmet alabilmek için kamu hastanelerinden özel hastanelere kaydı. Burada karşılaştıkları yüksek maliyet, sağlık sigortalarının gelişmesine katkıda bulundu. Özel sağlık sigortalıları arttıkça özel hastane yatırımları da arttı. Birbirini tetikleyen bu sistemle özel sağlık sigortaları giderek gelişti.”
Türkiye’de özel sağlık sigortalarında yaşanan en önemli sorunun primlerin yüksek olması nedeniyle sektörün uzun zamandır sadece belirli bir segmente hitap edebiliyor olması ve beklenen büyümeyi yakalayamamasını gösteren Şengün, “Oysa Türkiye’deki özel sağlık kurumları hem sayı hem de kalite olarak birçok gelişmiş ülkeden daha iyi bir yerde bulunuyor. Maliyetleri optimum düzeye getirmek ve dolayısıyla özel sağlık sigortacılığını yaygınlaştırmak için özel sağlık kurumlarıyla ortak çalışmalar yapmamız gerekiyor” diye konuştu.
‘SAĞLIK KURUMLARINDAKİ FİYAT ARTIŞI BİZİ DE ARTIŞA ZORLADI’
Son dönemde, pastadan daha fazla pay almak isteyen ve sürekli yatırım yapan sağlık kurumlarının bu giderlerini maliyetlerine yansıttıklarını söyleyen Şengün, bu nedenden dolayı sigorta şirketlerinin de primlerini yükseltmek durumunda kaldığını vurguladı. “Sigortalı adayları bu yüksek primleri karşılamakta zorlandı ve sigortalı artış hızı neredeyse durma noktasına geldi. Özel sağlık sigortalı sayısının artabilmesi için primlerin düşmesi ve poliçelerin kapsamının genişlemesi gerekiyor. Bu çerçevede özel sağlık kurumları maliyetlerini daha iyi yönetmeli ve kârlılık hedeflerini daha uzun vadeye yayarak sigortalı sayılarının artmasına yardımcı olmalı” diyen Şengün, ekonomik kriz nedeniyle son dönemde büyümesi iyice yavaşlayan sektörle ilgili olarak şunları kaydetti: “Sigorta şirketleri mevcut sigortalı portföyünden pay alma çabası içine girdi. Bu çaba, ciddi bir rekabete ve fiyatların riski karşılayamayacak kadar düşük seviyelere inmesine neden oldu. Doğru risk değerlendirmesi yapan, teknik kârlılığa ve mali bünyenin sağlamlığına önem veren şirketlerin ürünleri bu rekabetçi ortamda pahalı kaldı ve şirketler pazar payı kaybetti. Bu sorunun çözümü içinse sağlık kuruluşlarıyla sigortacılar ortak çalışmalı ve risk paylaşımında bulunmalı.”
‘TAMAMLAYICI SAĞLIK SİGORTASI GELİŞMİŞ ÜLKELERDE VAR’
Genel Sağlık Sigortası’na (GSS) alternatif olarak geliştirilen tamamlayıcı sağlık sigortasının Fransa, Danimarka ve Almanya gibi gelişmiş ülkelerde de uygulandığına dikkat çeken Şengün, “Sistem, kamu sigortalarının karşıladığı payın üzerindeki giderleri tamamen ya da kısmen karşılayan bir modele sahiptir. Genel Sağlık Sigortası’nda oluşan talepler, tamamlayıcı sağlık sigortasına olan talebi artıracaktır. Dolayısıyla sağlık sigortalılarında belirgin bir artış yaşanacak ve sektöre hareketlilik getirecektir” dedi.
‘ÜRÜN ÇEŞİTLİLİĞİ ARTACAK’
Ömür Şengün, sistemin verimli çalışması adına tamamlayıcı sağlık sigortasının kabul görmesinin ardından, gerek yasal gerekse özel sigorta şirketlerinin altyapı çalışmalarını tamamlamalarının oldukça önemli olduğunu vurguladı. Tamamlayıcı sağlık sigortası ürünlerinin en önemli yararlarından birisinin ürün portföyündeki çeşitliliğin artması ve ürünlerin daha geniş kitlelere ulaşması olacağını söyleyen Ömür Şengün konuyla ilgili şöyle konuştu: “Tamamlayıcı sağlık ürünü aynı zamanda kişilerin ihtiyaç duydukları her yerden sağlık hizmeti alabilmelerini sağlayacaktır. Tamamlayıcı ürün, özel kurumların talep edecekleri farkı ve devletin ödemediği veya kısıtlı ödediği gözlük, diş, özel oda, öğretim üyesi gibi hizmetleri ödeyecek. Böylelikle kişiler şu anda piyasada sunulan özel sağlık sigortalarından çok daha ucuza, daha kapsamlı ve cebinden daha az katılım payı vereceği sigortaları satın alabilecektir.”
Sigortacı Gazetesi