Ruh Sağlığı Platformunun 2006 yılında ruh sağlığı yasasını çıkarmaya yönelik başlattığı “Ruh Sağlığı Yasası-Hemen Şimdi” başlıklı kampanya halen sürmektedir. Bu çalışma ülkemizde var olan ruh sağlığı sorunlarını çözecek ve ruh sağlığının geliştirilmesine olanak verecek bir “RUH SAĞLIĞI YASASI” çıkartılana dek sürecektir.
Ruh sağlığı yasası’nın bugünü ve geçmişi
Ülkemizde halen ruh hastalarının hastaneye yatırılmasıyla ilgili bir yasal düzenleme yoktur. Ancak bu alan bugüne dek hiç doldurulmamış da değildir. Bu konuda ilk ve bilinen en geniş yasal metin 6 Mart 1876 tarihli “Bimarhanelere Dair Nizamname”dir. Bu tüzüğün uygulamasını düzenleyen bir yönerge de 13 Aralık 1913’de “Bimarhane ve Müşahedehane Talimatnamesi” adıyla çıkarılmıştır. Bugün bu yasal metinlerin yürürlükte olmadığını, yerine başka bir yasal düzenleme de yapılmamış olduğunu biliyoruz. Çağının “Ruh Sağlığı Yasası” niteliğindeki 1876 tarihli tüzük 1853 tarihli Fransız yasasından uyarlanmış, Sultan Abdülaziz imzasıyla yayımlanmıştır. Ancak bu tüzüğün Cumhuriyet dönemine geçişte iptal edilen yasalar arasında olduğu, yerine bir düzenleme yapılmadığı sanılmaktadır. Bununla şilgili imdiye dek her hangi bir kayıt bulunamamaış, herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Ruh sağlığı alanında yasal düzenlemeler açısından 130 yıl önce çağa uygun bir adım atılmış, ancak bu güne dek kayde değer bir şey yapılmamıştır. Özetle, yaklaşık seksen yıldır bu alanda bir boşluk vardır ve doldurulmayı beklemektedir.
Kişilik hakları
Uygulanacak bir tedavinin kişinin yararına olması ve bundan toplumca da bir yarar sağlanması hukuksal bir zorunluluktur. Ancak neyin kendisine yararlı olduğunu kararlaştırma yeterliğinden yoksun kişilerde haklarının korunması açısından önemli bir açmazla karşı karşıya kalınmaktadır: Ruh hastalığı olan bir kişinin isteği dışında hastaneye yatırılması hukuken, “kişilik hakları bakımından sağlıklı yaşama hakkının korunması için bir süreliğine kişinin özgürlüğünün kısıtlanmasına karar vermek” anlamına gelir. Bu da kişinin hakları arasında bir öncelik belirlenmesini gerektirmektedir. Bu nedenle hastaneye yatırılmaya ya yasalarca koruma görevi verilmiş bir başka kişi (vasi) tarafından karar verilmesi, ya da yasalara ve yatırılmanın kişilik haklarına uygun olup olmadığının bir yargı kurumunca karara bağlanması ve denetlenmesi zorunludur.
Günümüzde aday ülke konumunda olduğumuz AB ülkelerinde, bunun yanında ABD, Kanada, Avustralya gibi hukuk standardı yüksek olan ülkelerde ruh hastalarının hastaneye yatırılması kararı yargıçlar tarafından verilmekte ve yine onlar tarafından denetlenmektedir. Bu ülkelerde tıbbi nedenlerle yatırılarak tedavisi gerektiği halde, kişinin yatırılmaya istekli olmadığı durumlarda, koruma altında ise yasal itiraz yolları açık olmak üzere koruyucusunun (vasisinin) istemiyle yatırılması söz konusu olmaktadır. Koruma altına alınmamış kişilerin yatırılması konusunda yasa ruh hekimine, kolluk güçlerinin “gözaltı” yetkisine benzer bir yetki vermiştir. Hekim tıbben “zorunlu- istemsiz yatış” koşulları olan kişiyi hastaneye yatırır, gerekli tıbbi, hukuki belgelerini hazırlayarak, durumu yargıca sunar. Yargıç sunulan tıbbi, hukuki belgeleri inceleyerek, gerek duyarsa başka bir hekime muayene ettirerek ya da kendisi de kişiyi görüp değerlendirerek hastanın yatırılmasını onaylar ya da sonlandırır. Bu durumda kişi, ülkemizde pek de bulunmayan bir uygulama ile “geçici koruma (vesayet)” altına da alınmış olur.
Ruh hastalarının kendi istekleri dışında tedavilerini sağlamak için özgürlükleri kısıtlanarak bir psikiyatri servisine yatırılmaları tıbbi ve toplumsal gerekliliktir. Bu gereklilik kişi açısından “ruhça ve bedence sağlıklı yaşama hakkı” olarak temel haklardandır (Ruh ve beden sağlığı da içinde olmak üzere herkes maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir - TC Anayasası Madde 17).
Kişinin bedensel ve ruhsal bütünlüğü hukuksal koruma altına alınmıştır. Kişinin kendi isteği, özellikle yasal dayanağı olmadan “maddi ve manevi varlığı”na bir girişimde bulunulması suçtur. Öte yandan istem dışı psikiyatrik tedavi, kişinin özgürlüğünün kısıtlandığı ortam ve koşullarda uygulanır. Bu görev ruh hekimlerini T.C. Anayasası (Madde 19 ve 38) tarafından yalnızca mahkemelere verilmiş bir yetkiyi kullanmak zorunda bırakmaktadır. Bu durumda ruh hekimleri hastaların tedavisini sağlamakla sınırlı olan mesleki görevlerinin üstünde bir sorumluluk taşımak zorunda kalmaktadır.
Özel yaşamın dokunulmazlığı ve gizli kalma hakkı
Öte yandan ruhsal tedavi gören kişilerin, hastanede tedavi gördüklerinin gizli kalmasına, başkalarından daha çok gereksinimi vardır. Ruh sağlığı sorunu olan kişilerin, basın- yayın organlarında sansasyonel haber ya da magazin amaçlı görüntülenmeleri, adlarının açıklanması türünden kamuya ilan edilmeleri de hak yitimine yol açmaktadır. Bu tür hastaların tedavi hakkı kadar özgürlüklerinin ve özel yaşamlarının dokunulmazlığının korunması için de Ruh Sağlığı Yasası’na gereksinimimiz vardır.
Ruh sağlığının korunması, hastalıkların tedavisi ve rehabilitasyonu için genel sağlıkla ilgili düzenlemeler yetmez
Ruh sağlığını bozan etmenler, beden sağlığını bozanlarla aynı olmadığı gibi, korunma, tedavi ve rahabilitasyon olanakları, düzeni ve örgütlenmesi de aynı değildir. Ruh sağlığını bozacağı bilinen etmenlerin engellenmesi, hastane tedavisi olanaklarının nitelik ve sayıca gereksinime uyarlanması, toplum içinde tedavi olanaklarının geliştirilmesi, ruh sağlığı bozulmuş kişilerin rehabilitasyon olanaklarının geliştirilmesi gibi birçok düzenlemenin yapılabilmesi ancak “Ruh Sağlığı Yasası” ile gerçekleşebilir.
Aslında bu yasayı çıkarmak hiç de zor değil, istemek yeterlidir
Ülkemizde bu yasanın hazırlanması için hem birikim hem de gerekli alt yapı vardır. Türkiye Psikiyatri Derneği bu doğrultuda bir taslak hazırlamış ve Sağlık Bakanlığı’na ulaştırmıştır. Bu günde dek Sağlık Bakanlığı arafından bu taslağa ilişkin bir geri bildirimde bulunmamamış, ayrıca sağlık bakanlığının hazırladığı ve üzerinde çalıştığı belirtilen yasal düzenlemelrin taslağına da ulaşılamamıştır. Bu yasanın çıkarılması için (her yasada olduğu gibi) ayrıca bir harcama gerekmemektedir. Hiç bir maddi bedeli yoktur. Yasa çıkarıldıktan sonra da herhangi bir harcama kalemi açılmayacaktır. Ama çıkarlacak yasanın hem var olan sorunarın çözümesi, ruh sağlığının geliştirilemsi, ruh sağlığı hizmetlerinin çağa uygun bir niteliğe kavuşturulması sürecinde tartışılmaz katkıar sağlayacağı açıktır. Ruh Sağlığı Platformunu oluşturan tüm meslek örgütleri ve hasta dernekleri bu yasanın gerekliliğine inanamakta ve bu sürece katkıda bulunma arzusunu taşımaktadırlar.