Fikret Bila'nın yazısı;
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ yine gündemde. Tam gün yasası ve uygulaması nedeniyle uzun süre gündemde kalan Akdağ, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği düzenlemeye karşı kanun hükmünde kararname yoluyla “ya kamu ya da özel” sektör tercihinde ve uzman doktorların “senet imzalayıp” mecburi hizmete gitmelerinde ısrarlı.
“Hâkim benim yazıhaneye uğra derse”
Sağlık Bakanı Akdağ, doktorların neden sadece kamuda veya sadece özel sektörde çalışmaları gerektiğini dün sabah TV8’de Erkan Tan’la Başkent’ten programında anlatırken çarpıcı örnekler verdi:
Sağlık Bakanı Akdağ, doktorların neden sadece kamuda veya sadece özel sektörde çalışmaları gerektiğini dün sabah TV8’de Erkan Tan’la Başkent’ten programında anlatırken çarpıcı örnekler verdi:
“Mesela” dedi:
“Sizin bir davanız olsa ve mahkemeye başvursanız; duruşma için de üç ay sonraya gün verseler. Sonra siz hâkime gitseniz, hâkim de dese ki: Vallahi işler yoğun, dosyalar çok, duruşmanız ancak üç ay sonra yapılabilir. Siz de, efendim benim işim acil, deseniz. O da, madem öyle benim bir bürom var, adresi de şu, akşam benim yazıhaneye bir uğrayın, bakarız... Siz de uğrasanız hâkimin hukuk bürosuna ücret ödeseniz ve ertesi gün de hâkim sizin duruşmanızı öne alsa, olur mu?”
“Veya” diye devam etti:
“Sizin arabanızı çalsalar; siz de polise gitseniz. Gittiğiniz polisin bir de özel dedektiflik bürosu olsa. Polis size dese ki; vallahi beyefendi sizin gibi yüzlerce başvuru var. Hangi birinin arabasını bulalım! Siz de deseniz ki, vallahi memur bey, benimki acele ve çok önemli. O da dese ki, madem öyle, benim bir özel dedektiflik bürom var, akşam uğrayın, bir bakarız. Siz de uğrasınız polisin özel dedektiflik bürosuna para verseniz; ertesi gün aynı polis önce sizin aracınızı arasa ve bulsa, bu olur mu?”
Ve sözü doktorlara da getirdi:
“Kamuda çalışan bir doktorun, hastaneye gelen hastaya, çok hasta var, yatak da yok deyip, siz benim muayenehaneye bir uğrayın, deyip, orada para aldıktan sonra, ertesi gün hastaya hastanede bakması da aynı şey değil mi? Böyle şey olur mu?”
Sola nazire
Akdağ, kamuda çalışan doktorların sadece kamuda, özelde çalışan doktorların da sadece özelde çalışmaları düşüncesini öncelikle sosyal demokratların, solcuların desteklemesi gerektiğini eklemeyi de unutmadı.
“Hatta” dedi, “Ben, geçen gün Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla aynı uçakla Ankara’ya geldim. Kendisine de söyledim. Sayın Genel Başkan dedim, bu yeni düzenlemelerle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne gitmeyin. Halk gözünden bakınca desteklenmesi gereken bir uygulamadır. Zaten sonunda da halkın iyiliğine olan kazanıyor, karar o yönde tecelli ediyor.”
Kamu hizmeti
Bakan Akdağ, solculara sitem ederken, solun kamu hizmeti anlayışından yola çıkıyor. Kendini sosyal demokrat olarak veya daha solda tarif edenler arasında sağlık ve eğitimin tam kamu hizmeti olması gerektiğini savunan, paralı sağlık hizmetine ve paralı eğitime karşı çıkanlar çoğunluktadır. Bunun nedeni sosyalist veya sosyal devlet anlayışını savunmalarıdır.
Maliye ve iktisat fakültelerinde tam kamu hizmetine örnek olarak adalet, savunma ve emniyet hizmetleri verilir, sağlık ve eğitim hizmetleri de yarı kamusal hizmet olmakla birlikte, sosyalist ülkelerde veya sosyal devletin güçlü olduğu ülkelerde tam kamu hizmeti olarak da sunulabileceği öğretilirdi. (Hâlâ böyle mi, bilmiyorum)
Bu örnekler verilirken, “eğer bir hizmet bölünemiyor, fiyatlandırılamıyor ve pazarlanamıyorsa, o tam kamu hizmetidir” denilir ve “adalet, savunma ve emniyet” hizmetleri böyle tanımlanırdı. Gerçi, liberal ekonomik sistem zamanla gösterdi ki, emniyet hizmetleri, “bölünebiliyor, fiyatlandırılabiliyor ve pazarlanabiliyor.” Özel güvenlik şirketleri ve hizmetleri eliyle güvenlik özel sektör hizmeti oluverdi.
Eğitim ve sağlık da zaten öyleydi. Kamu hastanelerinin yanında özel hastaneler ve muayenehaneler zaten vardı. Yarı kamusal sağlık hizmetindeki özellik ise doktorların hem kamuda hem muayenehanede çalışabilmeleriydi. Sağlık Bakanı Akdağ’ın ortadan kaldırmaya çalıştığı uygulama bu oldu.
İki itiraz
Akdağ, sola gönderme yaparak, “ya kamu ya özel”den birinin tercih edilmesi uygulamasına destek istiyor. Özelikle genç doktorlardan tam güne destek geliyor. Ancak iki ciddi itiraz var:
Birincisi şu; doktor kamuyu seçerse tam gün hizmet versin, ancak bu hizmetin gerektirdiği ücreti de devlet emekliye de yansıyacak şekilde bütçeden ödesin. Yamalı bohça gibi ücret derlemesin ve ücret seviyesi çocuğun okuluna, eve, otomobile, konferansa, kitaba, yayına özele bir doktorun zorunlu ve kültürel ihtiyaçlarını çağdaş düzeyde karşılasın. Özel hastanelerin doktor kadrolarına karışmasın. Mecburi hizmeti kömür ocakları örneği “mükellefiyete” dönüştürmesin.
İkincisi ise bu uygulamaların asıl hedefinin üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi; sonuçta işletme haklarının devri yoluyla da özelleştirmeye varacağı eleştirisi. Öğretim üyelerinin tıp fakültelerinden kaçırılıp, yerlerine kadrolaşma amaçlı atamalar yapılacağı ve yabancı doktor tehdidiyle sağlık çalışanlarının baskı altında da tutulacağı...
“Sizin bir davanız olsa ve mahkemeye başvursanız; duruşma için de üç ay sonraya gün verseler. Sonra siz hâkime gitseniz, hâkim de dese ki: Vallahi işler yoğun, dosyalar çok, duruşmanız ancak üç ay sonra yapılabilir. Siz de, efendim benim işim acil, deseniz. O da, madem öyle benim bir bürom var, adresi de şu, akşam benim yazıhaneye bir uğrayın, bakarız... Siz de uğrasanız hâkimin hukuk bürosuna ücret ödeseniz ve ertesi gün de hâkim sizin duruşmanızı öne alsa, olur mu?”
“Veya” diye devam etti:
“Sizin arabanızı çalsalar; siz de polise gitseniz. Gittiğiniz polisin bir de özel dedektiflik bürosu olsa. Polis size dese ki; vallahi beyefendi sizin gibi yüzlerce başvuru var. Hangi birinin arabasını bulalım! Siz de deseniz ki, vallahi memur bey, benimki acele ve çok önemli. O da dese ki, madem öyle, benim bir özel dedektiflik bürom var, akşam uğrayın, bir bakarız. Siz de uğrasınız polisin özel dedektiflik bürosuna para verseniz; ertesi gün aynı polis önce sizin aracınızı arasa ve bulsa, bu olur mu?”
Ve sözü doktorlara da getirdi:
“Kamuda çalışan bir doktorun, hastaneye gelen hastaya, çok hasta var, yatak da yok deyip, siz benim muayenehaneye bir uğrayın, deyip, orada para aldıktan sonra, ertesi gün hastaya hastanede bakması da aynı şey değil mi? Böyle şey olur mu?”
Sola nazire
Akdağ, kamuda çalışan doktorların sadece kamuda, özelde çalışan doktorların da sadece özelde çalışmaları düşüncesini öncelikle sosyal demokratların, solcuların desteklemesi gerektiğini eklemeyi de unutmadı.
“Hatta” dedi, “Ben, geçen gün Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla aynı uçakla Ankara’ya geldim. Kendisine de söyledim. Sayın Genel Başkan dedim, bu yeni düzenlemelerle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne gitmeyin. Halk gözünden bakınca desteklenmesi gereken bir uygulamadır. Zaten sonunda da halkın iyiliğine olan kazanıyor, karar o yönde tecelli ediyor.”
Kamu hizmeti
Bakan Akdağ, solculara sitem ederken, solun kamu hizmeti anlayışından yola çıkıyor. Kendini sosyal demokrat olarak veya daha solda tarif edenler arasında sağlık ve eğitimin tam kamu hizmeti olması gerektiğini savunan, paralı sağlık hizmetine ve paralı eğitime karşı çıkanlar çoğunluktadır. Bunun nedeni sosyalist veya sosyal devlet anlayışını savunmalarıdır.
Maliye ve iktisat fakültelerinde tam kamu hizmetine örnek olarak adalet, savunma ve emniyet hizmetleri verilir, sağlık ve eğitim hizmetleri de yarı kamusal hizmet olmakla birlikte, sosyalist ülkelerde veya sosyal devletin güçlü olduğu ülkelerde tam kamu hizmeti olarak da sunulabileceği öğretilirdi. (Hâlâ böyle mi, bilmiyorum)
Bu örnekler verilirken, “eğer bir hizmet bölünemiyor, fiyatlandırılamıyor ve pazarlanamıyorsa, o tam kamu hizmetidir” denilir ve “adalet, savunma ve emniyet” hizmetleri böyle tanımlanırdı. Gerçi, liberal ekonomik sistem zamanla gösterdi ki, emniyet hizmetleri, “bölünebiliyor, fiyatlandırılabiliyor ve pazarlanabiliyor.” Özel güvenlik şirketleri ve hizmetleri eliyle güvenlik özel sektör hizmeti oluverdi.
Eğitim ve sağlık da zaten öyleydi. Kamu hastanelerinin yanında özel hastaneler ve muayenehaneler zaten vardı. Yarı kamusal sağlık hizmetindeki özellik ise doktorların hem kamuda hem muayenehanede çalışabilmeleriydi. Sağlık Bakanı Akdağ’ın ortadan kaldırmaya çalıştığı uygulama bu oldu.
İki itiraz
Akdağ, sola gönderme yaparak, “ya kamu ya özel”den birinin tercih edilmesi uygulamasına destek istiyor. Özelikle genç doktorlardan tam güne destek geliyor. Ancak iki ciddi itiraz var:
Birincisi şu; doktor kamuyu seçerse tam gün hizmet versin, ancak bu hizmetin gerektirdiği ücreti de devlet emekliye de yansıyacak şekilde bütçeden ödesin. Yamalı bohça gibi ücret derlemesin ve ücret seviyesi çocuğun okuluna, eve, otomobile, konferansa, kitaba, yayına özele bir doktorun zorunlu ve kültürel ihtiyaçlarını çağdaş düzeyde karşılasın. Özel hastanelerin doktor kadrolarına karışmasın. Mecburi hizmeti kömür ocakları örneği “mükellefiyete” dönüştürmesin.
İkincisi ise bu uygulamaların asıl hedefinin üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi; sonuçta işletme haklarının devri yoluyla da özelleştirmeye varacağı eleştirisi. Öğretim üyelerinin tıp fakültelerinden kaçırılıp, yerlerine kadrolaşma amaçlı atamalar yapılacağı ve yabancı doktor tehdidiyle sağlık çalışanlarının baskı altında da tutulacağı...