Parkinson Hastalığı Derneği bu yıl da "Parkinson son değil. Yaşayacak çok yıllarımız var. Birlikte yürüyelim" temasını seçti. Parkinson'un yaşla birlikte sıklığı artsa da aslında yaşlı hastalığı olmadığını belirten Prof. Dr. Emre, "Parkinson hastalığı toplumda yeteri kadar ve doğru olarak tanınmıyor. Tanı konduğunda, hastalığın hızla ilerleyerek, kısa sürede tekerlekli sandalyeyle sonlanacağı sanılıyor. Halbuki Parkinson hastalığına yakalanmak bir "son" değil. Doğru tedavi, uygun tedbirler ve yaşam tarzıyla hastaların uzun yıllar kaliteli bir yaşam sürebilirler" dedi.
KOKU DUYUSUNDA BOZULMA İLK İŞARETLERDEN
Parkinson'da ilaç tedavisinin yanında düzenli hareket, yürüyüşler, egzersizlerin önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Emre, hastalığının klasik belirtileri ortaya çıkmadan önce oluşan öncül belirtilerin son yıllarda daha iyi tanınmaya başlandığını söyledi. Bunlar arasında koku duyusunda bozulma, depresyon, kabızlık, uykuda konuşma, bağırma, hareket etme gibi bulgular var. Prof. Dr. Emre, şunları söyledi:
PARKINSON AŞISI VAR AMA HALA ARAŞTIRILIYOR
"Bu tip belirtilerin birisi ya da ötekisi çok sayıda insanda olabilir ve tek başına bir Parkinson riski oluşturmaz. Ancak bunlardan birkaçının birlikte olmasının daha anlamlı olabileceği, koku işlevi taraması gibi basit yöntemlerin de risk altında olabilecek kişileri saptamada ilk basamak olarak kullanılabileceği düşünülüyor. Eğer hastalık başlamadan risk altında olan kişiler saptanabilirse koruyucu olabileceği düşünülen yöntemleri daha kolay test etmek mümkün olacak. Buna şu an araştırılmakta olan Parkinson aşısı da dahil. Bütün bunlar gerçekleşene kadar yapılması gereken en doğru yaklaşım olabildiğince sağlıklı bir yaşam sürmek hareketi, egzersizi ihmal etmemek, yeterli ve dengeli beslenmek. Kahvenin de Parkinson hastalığı riskini azaldığını da hatırlatmak isterim."
AKRABA EVLİLİKLERİ PARKİNSON RİSKİNİ ARTIRIYOR
Parkinson için özel bir risk grubu yok. Genç yaşlarda da ortaya çıkabilse de ana risk faktörü yaş. Zira yaş arttıkça Parkinson'un görülme sıklığı artıyor. Hastalıla ilgili ilginç bir gözlem ise, hastalığın kırsal bölgelerde yaşayanlarda şehirlerdekilere oranla daha sık ortaya çıkması. Kırsal kesimlerdeki sıklığın kullanılan tarım ilaçlarına bağlı olabileceği düşünülüyor. Bir başka gözlem ise kahve içimiyle ilgili. Günlük kahve tüketimi daha yüksek olanlarda hastalığın riski azalıyor. Bir başka risk faktörü genetik. Ailevi Parkinson hastalığı (yaklaşık yüzde 5-10'unu) yanında, ailevi yatkınlık da söz konusu. Türkiye'de görece sık görülen ve genetik faktörlere bağlı bir genetik Parkinson çeşidi ise akraba evliliklerinde ortaya çıkıyor. Çekinik genlerle bu tipte anne ve baba taşıyıcı ve hastalık belirtisi göstermiyor. Ancak her ikisinden bu genleri alan çocukta hastalık çıkıyor.
ERKEKLERDE DAHA SIK
Parkinson hastalığı erkeklerde kadınlara kıyasla biraz daha sık görülüyor. Hastaların yaklaşık yüzde 60'ı erkek, yüzde 40 ise kadın. Hastalığın seyri açısından kadınla erkek arasında bir fark yok, ancak hastadan hastaya seyir farklı olabiliyor. Bazı hastalarda seyir çok ılımlı olup hastalık yıllar içinde yavaş yavaş ilerlerken bazı hastalar da ise seyir daha hızlı oluyor.
KÖK HÜCRE TEDAVİSİ İÇİN ERKEN
Parkinson'un daha etkin tedavisi, hastalığın durdurulması, hatta geri döndürülebilmesi için araştırmalar sürüyor. Bunlar gen tedavisi arayışları, hücre nakli ve kök hücre yöntemleri, hastaların beyin hücrelerinde biriken belli bir maddeye karşı bir çeşit aşı geliştirilmesi olarak özetlenebilir. Ancak kök hücre dahil bu yöntemlerin hepsi şu an araştırma aşmasında. Hiçbirisi henüz klinik tedavide kullanılma aşamasına gelmedi. Prof. Dr. Emre, "Bu bakımdan hastalarımızın kök hücre veya benzer tedavi yöntemleriyle hastalığı tedavi ettiklerini iddia eden merkezlere itibar etmemelerini, bu yöntemlerin şu anki durumunu hekimleriyle konuşmalarını tavsiye ediyorum" dedi.