Geçmişte, Türkiye'de faaliyet gösteren özel poliklinik sayısı 3 binken, bugün bu sayı bin civarına düşmüştür.
İstanbul'da 4 yüz kadar poliklinik, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile anlaşma yapmadan, özel olarak hasta bakmaktadır. SGK ile anlaşmalı poliklinik sayısı 385'tir. Bunların da sözleşmeleri 15 Haziran'da sona erecek. Çünkü SGK, bugün için polikliniklerde sadece Emekli Sandığı emeklilerinin ve memurların muayenesini sağlıyor, bunun karşılığında da hasta başına 11 Lira 88 kuruş ödüyor. SGK, 15 Haziran'da bu anlaşmayı bitiriyor, dolayısıyla anlaşmalı olan bu 385 poliklinik de kapanmış olacak.
5 yıl önce Türkiye'de 3 bin poliklinik hizmet veriyordu. Her poliklinikte ortalama 10 kişinin çalıştığını düşünürsek, buralarda 30 bin kişi istihdam ediliyordu. Bugün için polikliniklerde bin 500 civarında çalışan mevcuttur. Diğerleri, işsizler ordusunda...
TAM GÜN YASASI NE GETİRECEK?
Üniversite hastanelerinde, bazı öğretim üyelerinin mesailerini erken terk ederek, özel sağlık kuruluşlarına gidişleri gibi bazı konular ileri sürülerek, 'Tam Gün Yasası' çıkarılmak istenmektedir. Bu uygulamaya geçmişte de iki kez geçilmiş, sonucun verimsiz oluşu gerekçesiyle yasa uygulanamamıştı.
'Ankara' daki Kızılay bulvarında zaman zaman kazalar oluyor' diyerek, yolu trafiğe kapatamazsınız. Kaza nedenlerini gözden geçirip, ortadan kaldırarak işi düzenlersiniz. Bugün sağlıkta yaşadıklarımız da buna benzemektedir.
Türkiye'deki hekim sayısının 110 bin olduğu ifade edilirken pek çok yetkili, Türkiye'nin hekim ihtiyacının bunun en az iki katı olduğunu hep savunmuştur. Bu düşünceye ben de katılıyorum. Bir tarafta hekim ihtiyacından bahsedeceksiniz; diğer tarafta mesai sonrası bir başka kurumda sağlık hizmeti verilmesinin önünü keseceksiniz!.. Bir taraftan hekim açığınızı kapatmak için yurt dışından hekim getirmeyi dahi düşüneceksiniz; diğer taraftan hekimlerin, çalıştıkları yerde görevleri bittikten sonra, bir başka yerde sağlık hizmeti vermesini önleyeceksiniz!..
Türkiye'de sağlık hizmetlerinin yürütülmesinin yanında eğitim ve araştırmanın da önemli olduğunu düşünerek, yetişmiş öğretim üyelerinin tıp fakültelerinden kaçışı önlenmelidir.
HEKİMLER NEDEN MEMNUN DEĞİL?
Türkiye'de mevcut 110 bin hekimin büyük bir kısmının, bugünkü durumdan ve tartışılan politikalardan memnun olmadığını sanıyoruz. İşte, üniversite hastanelerinde, kamuda, özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin görüşleri, her gün gazetelere yansıyor.
Yapılacak iş: Türkiye'nin en ücra köşesinde yaşayan insanımızın dahi sağlığının önemli olduğunu düşünerek, politikalar geliştirilmektir. Sağlık kurumları yıpratıl ma malı; hekimler kırgın ve küskün hale getirilmemelidir.
'Tam Gün Yasa Tasarısı'nın tartışılmaya başlandığı bugünlerde, bazı sivil toplum kuruluşları, bu hususla ilgili kaygılarını dile getirip, yargıya gideceklerini ifade etmektedirler. Zaten mevcut Sağlıkta Uygulama Tebliği (SUT) ve Bütçe Uygulama Tebliği (BUT) fiyatları gibi konularda onlarca dava açılmış, bu davaların büyük bir çoğunluğu da sivil toplum kuruluşları lehine sonuçlanmıştır. Sözgelimi, hastalardan alman 10 Liralık katılım payının iptali gibi.
ÖZEL HASTENELER DE YAKINDA BATAR.
Sağlıkta, birbiri ardına çıkarılan yasa, yönetmelik ve tebliğlerle özel sağlık kuruluşları büyük sıkıntıya girmiştir. Halen 170 bin çalışanı olan bu sektörün temsilcileri, kurumların yönetim kurulu başkanları, içinde bulundukları durumun hiç de iç açıcı olmadığını ifade etmektedirler. Yakında, 3 bin poliklinik nasıl kapandıysa; özel hastanelerin, dal, tıp ve diyaliz merkezlerinin de batışını, inşallah hep beraber görmeyiz.
TÜSİDER YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Dr. Ramazan AYDIN
