Sosyal Güvenlik reformu konusundaki tartışmalar sürüyor. Sigortalılar ve özel hastaneler tedirgin...
Prof. Dr. Deniz Gökçe mart ayına bana taş atarak başladı. Mart ayının ilk günü, “...devlette sosyal güvenlik sisteminde yönetici veya müfettiş olarak görev almış ve şimdi medyada yazıp çizen bazı kimseler (emeklilik ödemelerin nasıl belirleneceği konusunda mevzuatı bilmek, sosyal güvenlik sistemlerinin dünyadaki yeni yaklaşım, ilke ve durumundan haberdar olmak için yeterli değildir) ortalığı iyice bulandırıyorlar” diyerek bu reforma karşı olmamı eleştirdi. 2 ve 3 Mart günlerindeki yazıları ile de sanki BES (Bireysel Emeklilik Sistemi) taraftarıymış gibi bir yaklaşım sergiledi. Hatta şu an 3-5 dolar emekli aylığını bile bazı aylar veremeyen ŞİLİ’deki (BES’li) sosyal güvenlik sisteminin gelmesini bile arzu eder tavırdaydı. İşte ben de bugün Deniz ağabeye cevap veriyormuş gibi bu reforma neden karşıyım anlatayım.
1- Niçin reform yapacaktık?
Sosyal güvenlik reformuna neden başladık veya başlama ihtiyacı duyduk? Başkaca bir art niyet yoksa veya perde arkasına gizlenmiş amaçları bize açıklamadıklarına göre bilinen iki gerekçesi var. Birincisi işçi, memur, esnaf arasındaki emeklilik, sosyal ödemeler gibi sosyal güvenlik uygulamaları arasında var olan farklılıkları gidermek yani norm ve standart birliğine ulaşmak. İkincisi ise 2007 yılı sonunda 27 milyar YTL’ye ulaştığı ifade edilen bütçeden sosyal güvenlik sistemine aktarılan payın azaltılması.
Ancak ne gariptir ki, şu an TBMM’de bulunan tasarı, bu amaçların hiçbirisine bizi ulaştırmadığı gibi reform sonrasında açıklar daha da arttığı gibi norm ve standart birlikteliği de sağlanmıyor. Öyleyse biz bu reformu neden yapıyoruz?..
2- Emeklilik payı azalıyor, sağlığın payı 10 katına çıkıyor
Sosyal güvenlik reformu esasen, var olan SSK, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı sistemlerini önce birleştiriyor ama sonra biri emeklilik diğeri de sağlık olmak üzere ikiye ayırıyor. Daha önce bu köşeden okuduğunuz üzere emekli aylıklarında gerek ABO (aylık bağlama oranı) ve gerekse geçmiş yıllar kazançlarını belirleyen Güncelleme Katsayısı’nda indirimler yaparak daha az emekli aylığı verilmesini temin ediyor. Sağlık kısmına gelince işin boyutu ve yönü değişiyor. Mesela 2004 yılında 4 milyar YTL olan sağlık giderlerini 2015 yılında 40 milyar YTL’ye çıkaracak hale getiriyor.
Bunu ben söylemiyorum, TBMM’de bulunan reform için SGK tarafından hazırlanmış raporda, “sosyal güvenlik reformunun sağlık harcamalarını artıracağı, halen milli gelirin yüzde 1.8’i olan sağlık harcamaları Genel Sağlık Sigortası’nın (GSS) yasalaşmasının ardından hızla artarak 2015’te 4.8’e ulaşacak. Bu rakam 2025’te ise milli gelirin yüzde 8.8’i olacak” deniyor.
Mesela, 2007 yılında SGK’nın 80 milyar YTL’lik bütçesinin 17 milyar YTL’si sağlık harcamalarına gitmiş, 53 milyar YTL’si de emeklilik diğer ödemelere verilmiş. Bu rakamlar, 2004 yılında sağlık için 4 milyar YTL emeklilik için ise 38 milyar idi. Sadece 2004 yılından, 2007 yılına kadar geçen süreçte sağlık harcamaları 4 katına çıkarken emekli aylıkları her yıl yüzde 10 kadar artmış.
Yukarıda SGK’nın raporunda da ifade edildiği 2015 yılında 40 milyar YTL’ye ve 2025 yılında da GSMH’nin yüzde 8.8’ine ulaştırılacak (yaklaşık 80 milyar YTL) bir sağlık sektörümüz olacak.
3- Paralar vatandaşa değil sermayeye aktarılacak
Çok değil sadece 18 yıl sonra bugünkü toplam SGK bütçesi kadar yani yıllık 80 milyar YTL (yaklaşık 65 milyar dolar) kadar bir sağlık harcaması yaratılacak bu iştah kabartmaz mı? Bunun kokusu erkenden alınıp, özel hastaneler ve ilaç fabrikaları bir an önce satın alınmaz mı? İşte bugünler bu süreç sürüyor, ülkemizdeki özel hastaneler yabancılar tarafından ya tamamen ya da kısmen satın alınıyor. Bakın Acıbadem’in yüzde 60’ı satılmış. Biyofarma ilaç fabrikasının tamamı yabancılara satılmış, diğer ilaç fabrikaları ile görüşmeler devam ediyor.
4- Sistemi çökertip BES’e çekmeye çalışacaklar
Sosyal güvenlik sisteminde açık var diye yola çıktığımız “Sosyal Güvenlik Reformu” ile açıkların daha da büyütüleceği ama büyüyen açık kısmının emekli aylığı olarak vatandaşa değil de büyük sermaye gruplarına aktarılacağı bir reform geliyor ve ben buna karşıyım. Bu süreci durduramaz veya yavaşlatamazsak 21’inci yüzyılın ilk çeyreği bitmeden yani 2025 yılı gitmeden, sistem kaldırılamaz hale geldi. İşte bu aşamada tıpkı Şili’de olduğu gibi ABD sigorta şirketleri destekli bir darbe sonrasında, darbe hükümetinin ilk kararının, “Devlet emeklilik sisteminden çekiliyor, herkes başının çaresine baksın ama mutlaka bir BES şirketine prim ödemek zorundasınız diyecekler” diye endişelerim ise had safhada.
5- Sonuç olarak;
Zaten bozuk olan gelir paylaşımımız da zenginle fakirin farkının daha da derinleşeceği bir döneme doğru gidiyoruz ve ben elimden geldiğince bu süreci yavaşlatmaya çalışıyorum. Bu süreci görmüşken benden sadece basit “ne zaman emekli olurum” sorularına cevap vermemi beklemeyin. BES konusundaki düşüncelerimi buradan şimdilik serdetmeyeceğim ama geçmişteki hayat sigortalarından emekli olanlar bunu bize anlatıyor. Siz, gelin yeni sistemle gelen aylık 260 YTL ile insanlar nasıl geçinecek, 65 yaşına kadar çalışan bir asgari ücretli emekli olunca alacağı 213 YTL emekli aylığı ile nerelere yatırım yapsın onu anlatın.
Özel hastanelerin yüzde 20 blöfü
Halen, TBMM’de bulunan SS ve GSS Kanunu yani diğer adıyla “Sosyal Güvenlik Reformu” ile getirilen GSS sisteminde özel hastanelerin kendilerine tanınan yüzde 20 farka karşı oldukları ve bu aynen yasalaşırsa, SGK’lı hasta kabul etmeyecekleri ifadeleri basında epey tuttu. Sistemi basitçe anlatırsak, halen SGK ile sözleşmesi olan özel hastaneler diledikleri kadar fark alıyorlar. Mesele muayene ücreti 100 YTL olan özel hastane, sigortalıya “SGK 35 YTL veriyor sen de 65 vereceksin” diyebiliyor. Anayasa Mahkemesi iptal etmeseydi 2007 yılı başında yürürlüğe girecek olan 5510 sayılı SS ve GSS Kanunu ise bırakın yüzde 20’yi tek kuruş fark alınmasına izin vermediği gibi fark alanın sözleşmesini iptal edip, bir yıl men yasağı getiriyor ve bir de idari para cezası veriyordu. Şimdi gelen Tasarı’da ise yüzde 20 kadar fark alınması var ve bu farktan daha fazla alan özel hastanelere tek kuruş ceza vermediği gibi sözleşmenin iptaline de gitmiyor. Öyleyse, özel hastaneler ne istiyor? Yüzde 200 fark olsun, üstüne yatak farkı da olsun diyorlar. Kanun yüzde 20 ile çıkarsa SGK ile sözleşme yapmayız diyorlar ama bana göre bu basit bir blöf. Çünkü, GSS’den sonra özel banka-borsalar hariç tüm nüfus GSS içinde olacak ve SGK ile anlaşma yapmayan hastanelerin ayakta kalma şansı da yok. Üstelik sağlık pastası 80 milyar YTL’ye doğru giderken, ‘ben pastadan yemem, yerdeki ekmek kırıntıları bana yeter’ diyen özel hastane de çıkmaz.