Sağlık açısından değerlendirildiğinde, organik tarımla üretilen ürünler, konvansiyonel tarımla üretilen ürünlerden farklı değil. Fransa’da “Tarım Araştırmaları Ulusal Enstitüsü”nün insan beslenmesi ve besin güvenliği üzerine çalışan iki uzmanının bilimsel bir beslenme dergisinde yayımlanan çalışmalarının sonucu bu.
2003 yılından bu yana yayımlanan yüzlerce çalışmayı detaylı olarak inceledikten sonra Léon Guéguen ve Gérard Pascal şunu tespit ettiler: “Bulgulanan zayıf farklar, organik besinlere, diğer normal besinlere oranla beslenme ve sağlık açısından bir üstünlük vermiyor.”
ZEHİRİ DE KARŞILAŞTIRDILAR AMA…
Geçen yaz, iki İngiliz araştırmacının Yiyecek Standartları Ajansı için yaptığı benzer bir çalışma organik tarımcılar ve organik tarım endüstrisi tarafından ciddi biçimde eleştirilmişti.
“Mantıksal olarak organik ürünlerde daha az pestisite rastlıyoruz ama yine de rastlıyoruz” diyor Gérard Pascal ve “Paniğe kapılacak bir şey yok” diye ekliyor: “İki durumda da bulunan içerikler çok zayıf.”
DOĞAL AMA ZARARSIZ DEĞİL
2007’de Fransa’da yapılan bir araştırma, analiz edilen sebze ve meyvelerin yüzde 92’sinin yönetmeliklere uyduğunu ortaya çıktı. Maksimum tortu limitleri (ki bu değer, güvenlik amacıyla, zehirlilik eşiğinden 100 kez düşük tutulmuştur), incelenen sebze ve meyvelerin sadece yüzde 8’inde aşılıyordu. Şunu da not etmek gerekir ki, bazen organik üreticilerin bazı parazitlerle mücadele amacıyla yoğun olarak kullandıkları bakır, kükürt, rotenon (kokusuz böcek/tarım ilaçlarında bol bulunan bir kimyasal molekül) ve neem yağının (organik böcek ilacı) etkileri şimdiye kadar hiçbir araştırmanın konusu olmadı. “Oysa insanların zararsız çünkü ‘doğal’ olduğuna inandıkları bu ürünler, bazı sentez moleküller kadar zehirli olabilirler” diyor Léon Guéguen.
ZIT ÇEVRESEL ETKİ
Organik beslenmenin sağlık açısından pek bir fayda sağlamadığı doğrulansa da, bu tür üretim biçiminin çevresel etkisi küresel olarak daha olumlu. Ama yine zıtlıklar var.
Bir tarım çalışma grubunun çalışmaları, organik tarımın, yeraltı ve yerüstü suların nitrat ve pestisit içeriklerini düşürmeyi başardığını gösterdi. Aynı şekilde, toprağın fiziki ve biyolojik kalitesi iyileşiyor ama bu uygulama uzun vadede, “bazı minerallerin fakirleşmesine yol açıyor ki bu da üretim için sınırlandırıcı oluyor.” Yine, ekolojik tarım yapılan topraklarda biyolojik çeşitlilik daha zengin olsa da, sera etkili gazların azalması ve enerji tüketimi üzerindeki etkisinin ölçülmesi zor görünüyor.
Ama pratikte, organik tarım alanlarının yayılması nedeniyle olumlu etkiler kullanışlı olmuyor. Bunu iyileştirmek için akademisyenler, eğimli havzalar ya da su toplama alanları gibi bazı hassas toprakların organik kullanımını öneriyor. Ama bu biraraya getirme de risksiz değil. “Bugün biyolojik tarım sahaları, onların etrafında konvansiyonel tarım yapan çiftçiler tarafından parazitlerden korunuyor” diyor Léon Guéguen. “Eğer onları aynı alana toplarsak, büyük bir salgın sırasında ürünler ortadan kalkabilir.”