Yakın gelecekte hastalıkların tek bir hücre düzeyindeyken saptanabileceği ''nanotıp'' alanında dünyanın sayılı ülkeleri arasına giren Türkiye, gelecek ay ''Nanotıp Kongresi''ne ev sahipliği yapacak.
3-6 Ekim tarihlerinde Antalya'da düzenlenecek kongrede, 10-15 yıl içinde tıbbi tüm uygulamaları değiştirmesi ve devrim niteliğinde yenilikler getirmesi beklenen nanotıp alanında uluslararası çalışmalar yürüten 50'ye yakın bilim insanı ağırlanacak.
Budak, kongreye ve Türkiye'deki nanotıp araştırmalarına ilişkin bilgi verirken, nanotıbbın şimdiye kadar kabul edilen ve uygulanan tıbbi yöntemlerde önemli değişiklikler yapması ve farklı tanı ve tedavi yöntemleri sunması nedeniyle dünyada, üzerinde en çok çalışılan konulardan birisi haline geldiğini ifade etti.
Nanoteknolojinin gelişmiş ülkelerde yeni bir ''sanayi devrimi'' olarak nitelendirildiğini belirten Dr. Budak, ''Geçmişte bilgi ve ar-ge'ye dayalı önemli sanayi devrimlerine hazırlıksız yakalanan Türkiye, nanoteknoloji ve nanotıp konusunda çok iyi bir zamanlama ile yatırım planlaması yaptı. Özellikle Devlet Planlama Teşkilatı ve TÜBİTAK'ın ar-ge fonlarının doğru biçimde yönlendirilmesi konusunda ortaya konulan yaklaşım takdire değer'' dedi.
TÜRKİYE NANOTIBBIN AĞIR TOPLARINI AĞIRLAYACAK
Dr. Budak, Uluslararası Nanotıp Akademisi (International Academy of Nanomedicine-IANM) tarafından ikincisi düzenlenen ''Dünya Nanotıp Kongresi''nin 3-6 Ekim tarihleri arasında Antalya'da gerçekleştirileceğini bildirdi.
Dr. Budak, ilki geçen yıl Pekin'de düzenlenen IANM-Dünya Nanotıp Kongresi'nde nanotıp konusunda dünya çapında saygın bilim insanlarının bir araya geleceğini ve ileri teknoloji gerektiren bu alanda son dönemlerde yapılan çalışmaların sonuçlarının katılımcılarla paylaşılacağını belirtti.
''Uluslararası Nanotıp Akademisi''nin 2008 yılında ABD'de yapılan bir toplantı ile kendisinin kurucu başkanlığı göreviyle kurulduğunu hatırlatan Dr. Budak; akademinin üç kıtada nanotıp konusunda çalışmalar yürüten bilim insanlarını tek bir çatı altında toplamak ve nanotıp biliminin uluslararası mesleki örgütlenmesini oluşturmayı amaçladığını kaydetti.
NANOTIPTAKİ İLK KONGRE
Dr. Budak, Türkiye'de yüksek teknoloji gerektiren bu altyapıyı tamamlamış ve bilimsel ekibini kurmuş çok önemli nanoteknoloji merkezlerinin bulunduğunu, nanotıp konusunda da önemli yatırım ve eğitim çalışmalarının yapıldığını belirtti.
Dünyada nanotıp konusunda yüksek lisans, doktora eğitimi veren çok az üniversite olduğunu, Türkiye'de ise Hacettepe Üniversitesi'nde kurulan Nanotıp Anabilimdalı'nın bu konuda dünyadaki ilk örneklerden biri olduğunu dile getiren Budak, ''Antalya'da yapılacak kongre, 'nanotıp' başlığı altında Türkiye'de düzenlenen ilk dünya kongresi. Bu organizasyonun ülkemizde yapılıyor olması, Türkiye'nin gerek insan kaynağı ve gerekse altyapı olarak nanoteknoloji-nanotıp konularında dünya çapında kabul gören bir ülke konumuna geldiğinin göstergesi'' dedi.
Organizasyon Komitesinde Türkiye, ABD, Kanada ve Çin Halk Cumhuriyeti'nden bilim adamlarının görev yaptığı kongreye, 50'ye yakın bilim insanının konuşmacı olarak katılacağını belirten Budak, kongre boyunca yurt dışından gelen yabancı ve Türk bilim insanlarının biraraya gelerek nanotıpla ilgili konuları tartışacaklarını söyledi. Budak, bu kapsamda yapay kan ve oksijen taşıma sistemleri, rejeneratif tıp, biyomimesis, nanoteknoloji temelli tanı ve görüntüleme sistemleri, güdümlü dağılım ve tedavi sistemleri gibi çok yeni ve güncel bilimsel konuların ele alınacağını anlattı.
Dünya Nanotıp Kongresinin nanotıp alanında çalışacak disiplinlerarası çalışacak ekiplerin oluşturulması için katılımcılara büyük fırsatlar sunacağını belirten Dr. Budak, kongre kapsamında Akademi'ye bağlı olarak Asya-Pasifik yapılanmasının oluşturulacağını, böylece nanotıp konusunda tüm kıtalarda çalışan bilim insanlarının kurumsal bir yapı altında bir araya geleceğini söyledi.
Dr. Budak, nanoteknolojinin yeni kullanım alanlarına ilişkin bilgi verirken de, nanometrik boyutta duyargalar taşıyan çiplerin doku içerisine yerleştirilmesi sonucu yüzlerce kimyasal parametrenin aynı anda algılanabileceğini, güdümlü ilaç dağılımı yapabilen nanopartiküller ve nanotüpler sayesinde tedavi etkinliğinin hastalığa ve organa özgü biçimde artacağını ve sistemik yan etkilerin azalacağını belirtti.
Nanotıp sayesinde yakın gelecekte hastalıkların tek bir hücre düzeyindeyken saptanabileceğini söyleyen Dr. Budak, önümüzdeki 10-15 yıl içinde tıbbi tüm uygulamaları değiştirebilecek devrim niteliğinde bir takım yeniliklerin ortaya çıkacağını ve bu sayede toplumun hem koruyucu hem de tedavi edici sağlık hizmetleriyle ilgili beklentilerinin karşılanmasında büyük adımlar atılacağını ifade etti.