30 Mayıs Dünya MS Günü öncesi, hastaları yeni tedaviler konusunda bilgilendirmek ve mevcut durumlarını iyileştirmeye yönelik önerilerde bulunmak amacıyla düzenlenen Hasta Okulu katılımcılara moral oldu. MS (Multipl Skleroz) hastalığının, coğrafya ve ırka göre değişiklik gösterdiğini, aynı zamanda çevresel ve genetik faktörlere göre de karşımıza çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Eraksoy, “Aşıların, cıvalı diş dolgularının, D vitamini aktivitesinin, güneş ışınlarının, diyet ve beslenmedeki birtakım alışkanlıkların özellikle doymuş yağ asitleri içeren gıdaları tüketmenin de yatkınlıkta rol oynadığına yönelik görüşler var. Sonuç olarak çevresel faktörler ve genetik faktörler MS’in ortaya çıkmasında etkili. MS hastaları bunlara dikkat etmek zorunda” uyarısında bulundu.
MS hastalığında genetik geçiş değil, sadece yatkınlık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Eraksoy, “Çocuğumda olur mu diye düşünmeyin. Bizde genetik yatkınlık % 5, İngilizlerde %15, Kanadalılarda %19, İsveçlilerde % 20 oranında görülüyor. Bunları bilmemize rağmen tamamen yok edemiyoruz ama 20-30 yıl öncesine göre daha iyi durumdayız. Yeni tedavilerle birlikte hastalarımızın hayatı daha düzeldi, aramızda 30 yıldır bu hastalıkla yaşayanlar var ama yetmediğini biliyoruz ve hastalığı tamamen tedavi etmek için çalışıyoruz” diye konuştu.
Hastalığı durdurmaya çalışıyoruz
Genel olarak; 100 MS hastasından 50’sinin eğer hiç tedavi uygulamazsa 30 yıl sonra iki yanlı destek gerektirecek duruma geçebileceğini hatırlatan Prof. Dr. Mefkure Eraksoy, “Amacımız hastaların bu duruma geçmelerini engellemek. Gerek yeni ve eski tedaviler ve yeni görüntüleme yöntemleri ile bunu önlemeye çalışıyoruz. Çünkü 20 yaşında bir insanın 40 yaşına geldiğinde yürüme güçlüğü çekmesini istemiyoruz” diyerek şu önerilerde bulundu:
“Bazı hastalarımızda hastalıktan ve ilaçlardan kaynaklanan ya da psikolojik olarak unutkanlık olabiliyor. Hastalarımızdan beyinlerini sağlıklı bir şekilde kullanmalarını istiyoruz. Oturup TV izleyelim dememeleri gerekiyor. Hayatın içinde olmalılar ve kimseye muhtaç olmadan hayatlarını idame ettirmeliler. Kafalarını hastalığa takıp günlük yaşamlarını aksatmamaları gerekir. Yürüyüş yapmalılar. Bedensel açıdan aktif olmalılar. Okuma, yazma, nakış işleme hasta ne yapabiliyor ise yapmalıdır. Bol bol bulmaca çözmeliler!”