Obezite nedir, bu durum bir hastalık olarak mı algılanmalı?
Obezite, vücutta belli standartları aşan oranda yağ dokusu birikmesi olarak tarif edilebilir. Aldığımız kalori, harcadığımız kalori miktarını aştığında fazla kaloriler yağ şeklinde depolanmaya başlar ve obezite oluşur. Obezite bazı ailelerde birden fazla bireyde görüldüğünden genetik bir yönü olduğu söylenebilir.
Bu bağlamda da bir hastalık olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusu aslında. Obezite oranını belirlemek için bazı hesaplama yöntemleri var. Dünya Sağlık Teşkilatı’nın tanımlamasına göre, vücut kitle indeksi 30-40 arasında ise obez, 40 ve üzerinde olduğunda ise morbid obezite adını alıyor. Morbid obezite ‘ölümcül obezite’ demek ve bu aşamadaki şişmanlık çok ciddi bir hastalık aslında...
Morbid obeziteyi bir hastalık olarak saymamız gerektiğini söylediniz. Bunun için kime başvurmalıyız, özel bir branş var mı?
Hastanelerin çoğunda, bünyesinde diyetisyenlerin de yer aldığı endokrin ve metabolizma hastalıkları bölümüne başvuru yapılabilir. Bazı illerde yeni yapılanmaya başlayan obezite cerrahisi merkezleri de başvurulabilecek yerler.
AMELİYAT ŞART
Diyet ve egzersiz programları günümüzde medyada geniş yer bulmakta. Bu sorundan hatta hastalıktan kurtulmanın daha kalıcı bir yöntemi yok mu?
Obezite oranı gittikçe artıyor! Diyet ve egzersiz gibi diğer yöntemler denenmesine rağmen başarılı olunamamışsa, günümüzde etkin bir şekilde kilo kaybı sağlayan tek yöntem olan ‘obezite cerrahisi’ bu durumdaki hastalara mutlaka önerilmeli.
ÖMÜR BOYU B VİTAMİNİ KULLANMAK ZORUNDALAR!
Sanırım tüm bu cerrahi teknikler belli bir kilonun üzerinde olan kişilere öneriliyor, değil mi?
Kilo verme cerrahisi, vücut kitle indeksi 40 ve üzerinde olan ya da 35- 39,9 arasında olup kiloya bağlı şeker ya da yüksek tansiyon gibi sağlık problemleri olan kişiler için uygun. Estetik amaçlı girişimler değil. Amaç, yaşamı uzatmak.
Bu yöntemlerden sonra özel bir diyet programı mı uygulanıyor?
Hastalar ameliyat sonrasında beş haftalık özel bir sıvı gıda diyeti ile aşamalı olarak katı gıdalara geçiyor. Gıda alımı oldukça azalıyor. Ama burada ameliyatsız yapılan diyetlerden farklı nokta; iştahta olan azalma! Bu etki ilk aylarda çok daha fazla oluyor. Mide by-pass’ı yapılan hastalar kalsiyum, demir, folik asit, B vitamini ömür boyu almak zorundalar. Tüp mide için bu zorunluluk yok.
DENEYİMLİLER YAPMALI
Bahsettiğiniz cerrahi teknikler ülkemizde yeni sanırım. Bu yöntemlerin yan etkileri var mı?
Aşırı obezitenin, ameliyat sonrası bazı istenmeyen yan etkileri artırdığını biliyoruz. Bunların başında bacaklardaki toplardamar içerisinde kanın pıhtılaşması ve bu pıhtının koparak akciğer damarlarında ani tıkanmalara yol açması. Mide üzerindeki dikişlerde de açılma olasılığı var. Ama bu yan etkiler, merkezin donanımlı ve deneyimli olması ile azaltılabilir.
HASTANIN İŞTAHINI KAPATIYOR
En bilinen yöntem kelepçe yöntemi... Eskisi kadar ilgi var mı bu yönteme?
Kelepçe, giderek dana az kullanılan en eski yöntemlerden biri. Geri dönüşü kolay olan, cerrahi riski son derece düşük, kısa süreli ve kapalı bir ameliyatla yerleştirilebildiği için bir dönem çok tercih edildi. Ancak kelepçe, yerini hızla başka yöntemlere bırakmakta.
Nedir bu diğer yöntemler?
Tüp mide ve mideby- pass’ı gibi daha yeni ve etkin yöntemler. Her iki teknikte de, gene kapalı ameliyatla esas olarak mide hacmi küçültülerek gıda alımı kısıtlanıyor. Hastanın iştahında azalma da oluyor.
TÜP MİDE BY-PASS KADAR İYİ!
Tüp mide ile mide bypass’ının birbirinden farkı nedir?
Tüp midede sadece mide üzerinde işlem yapılırken; by-pass’ta ince bağırsaklar üzerinde de değişiklik yapılarak alınan gıdaların emilimi azaltılıyor.
Tüp mide ile mide by-pass’ının kelepçenin tahtına geçmesinin sebepleri neler?
Mide bandı daha pratik gözükmesine rağmen uzun dönem takiplerde sorunsuz olmadığı sonucu çıktı. Mide by-pass’ı tekniği ABD’de en çok uygulanan yöntem. Bizde ise en popüler olan tüp mide tekniği. Bu yöntem kilo vermede mide by-pass’ı kadar etkili.