Mide kanseri, dünyada her yıl yaklaşık 800 bin ölüme yol açıyor. En ölümcül ikinci kanser türü olarak bilinen hastalık Amerika gibi gelişmiş ülkelerde daha az görülüyor. Ancak bir grup var ki genel eğilimin aksine mide kanserine yakalanma oranı yüksek.
Glenda Reimer ve kardeşi Sandy Wilken'la kızı Mallorie, Maryland eyaletindeki Ulusal Kanser Enstitüsü'nde ailelerini yıkıma uğratan kanser araştırmalarında bilimadamlarına yardımcı oluyor. Ailesinde nesiller boyu mide kanserinden birçok kişi öldüğünü söyleyen Wilken şöyle devam ediyor: "Babamızı 75 yaşında, ağabeyimizi 50, kuzenimizi de 50 yaşında kanser yüzünden kaybettik."
Glenda Reimer ise hastalığa yakalandıktan sonra midesini aldırmış. Sandy ve Mallorie Wilken de kanser riski yüksek olduğu için midelerini aldırmayı seçmiş. Araştırmacılar yıllardır mide kanserinin sebebini araştırıyor. Asya'da, Güney Amerika'nın bazı bölgelerinde, Rusya ve eski Sovyet cumhuriyetlerinde çok tüketilen tuzlu konservelerin ve kötü gıdaların mide kanseriyle bağlantılı olabileceği düşünülüyor. Birçok araştırma ülserler ve poliplerin de kanserli hücre gelişimine neden olabileceğini gösteriyor. Doktor Charles Rabkin ve Ulusal Kanser Enstitüsü uzmanları 25-84 yaşları arasında bir grup Amerikalı'da 30 yıldır kanser oranlarını araştırdı. Bulgular bir istisna haricinde mide kanseri vakalarında düşüşe işaret ediyor. Dr. Rabkin, "En önemli bulgu Amerikalı beyazlar arasındaki mide kanseri vakalarında görülen artıştı. Bunu beklemiyorduk. Artış bize, mide kanserine yol açan ve sebebi henüz bulunamamış ortak bir risk unsuru olabileceğini gösterdi."
Şaşırtıcı bulgular midenin sadece alt kısmını etkileyen kanser türünde yüzde 3'lük artışa işaret ediyor. Uzmanlara göre bu kanser genelde Helicobakter Pylori olarak bilinen bakterinin yarattığı enfeksiyondan meydana geliyor. Doktor Rabkin bunu şöyle açıklıyor: "Bu grupta mide kanserine yol açan yeni bir neden ya da Helicobakter Pylori enfeksiyonunda bir farklılık buna yol açıyor olabilir."
Sorunun yanıtı bulununcaya kadar Mallorie Wilken gibi hastalar yaşamını olabildiğince normal sürdürme çabasında. Yeni araştırma Amerikan Tıp Derneği Dergisi'nde yayınlandı.