"Kadınları rahat bırakın, normal doğum yapsınlar" yazıma özellikle doktorlardan çok sayıda mail geldi. Doktorlar, sezaryeni teşvik edenlerin vebalinin büyük olduğunu belirterek, bu konunun tıbbi etik açısından tartışılmasını, doktorları rencide etme kaygısının bir kenara bırakılması gerektiğini dile getiriyorlar.
Geçen hafta bir tanıdığımın, normal doğum yapmak istediği için doktoruyla anlaşamadığını ve doktorun sırf bu yüzden hasta takibini bıraktığını yazmıştım. Doktorları tarafından sezaryene zorlanan hastalardan ve hastalarını sezaryene yönlendiren meslektaşlarına tepki gösteren doktorlardan çok sayıda mail aldım.
Op. Dr. İbrahim Sözen uzmanlık eğitimini Amerika’da Yale Üniversitesi’nde yapan, 11 yıl Amerika’da çalıştıktan sonra 4 yıl önce ülkesine dönen, Türkiye’de ilk sistematik suda doğumu gerçekleştiren kadın hastalıkları ve doğum uzmanı... Amerika ile Türkiye arasındaki farklılıkları gayet iyi gözlemleme şansına sahip olduğunu vurgulayan Sözen, özetle şunları söylüyor:
"Ülkemizde, üst sosyoekonomik kesimde, sezaryen oranı dünya rekoru sayılacak kadar yüksek. Bazı ünlü özel hastanelerde bu oran yüzde 90’ları buluyor. ABD’de bu oran yüzde 30 civarında. Birçok Avrupa ülkesinde sezaryen oranı yüzde 20’lerdedir. Doktorlar, iş yoğunlukları nedeniyle, saatlerce süren normal doğuma zaman ayırmada güçlük çekebiliyorlar. Bunu açık şekilde hastalara söylemek ve sadece sezaryen yaptıklarını dürüstçe belirtmek en doğrusu. Doğru olmayanı, çeşitli tıbben geçerli olmayan nedenlerle, normal doğum yapabilecek bir kadını sezaryene yönlendirmektir.
ABD ve batı ülkelerinde doktorun zamansızlığı sorunu ’Group practice’ yoluyla çözülmüş. Yani birkaç kadın-doğum doktoru birleşiyor ve beraber çalışıyor. Her biri, haftanın sadece bir-iki günü nöbette kalıyor. Hastalar gebelik sırasında aynı ofiste hepsiyle tanışıyor ve muayene oluyor. O hasta doğuma girdiğinde gruptan kim nöbetteyse, bebeği o doktor doğurtuyor."
Vebali büyüktür
36 yıldır kadın-doğum uzmanlığı yapan Dr. Mae N., beş yıldır Amerika’da yaşadığını belirtiyor ve şöyle diyor:
"Sezaryenin tartışılacak hangi tarafı var? Ne tıp etiğine giriyor ne de genel ahláka... Eskiden sezaryen oranı yüzde 3 civarındaydı. Bu oran ultrason ve diğer gelişmiş doğum teknikleri kullanılmaya başlandıktan sonra azami yüzde 15’i geçmez. 5 yıl önce İstanbul’da bu oran özel hastanelerde yüzde 90’dı. Pek çok özel hastanede doğum yaptırdım. Bu işte başta hekimlerin olmak üzere, hastane ve personelinin büyük vebali vardır. Hasta avantajlı olduğunu sanıyor. Hálbuki maddi-manevi en büyük faturayı ödüyor. İyi bir elde doğum şiir gibidir. Ağrılıdır ama değer. Ben bunun mücadelesini 36 yıl kendi hasta grubumda verdim. Umarım siz ve Sağlık Bakanı bunu takip eder."
Kadınları doktorları korkutuyor
Çevresinde yaşanan sezaryen kazalarına tanık olduğunu söyleyen bir başka kadın doğum uzmanı Opr. Dr. Şafak O... tepkisini "Birilerinin doktorları rencide etme kaygısını bir kenara bırakıp bunun üzerine daha ciddi ve ısrarla gitmesi gerek" sözleriyle dile getiriyor. Dr. Şafak O. "Tıbben gereksizken yapılması bir yana, sezaryen doğumlarda neredeyse ’ilke’ haline getirilen en sakıncalı uygulama, zamanından en az birkaç hafta önce çocuğu çekip dışarı almalarıdır. Henüz emme refleksi gelişmemiş halde doğurulup, zamansız ve savunmasız bir halde hayata başlayanların, normalden küçük ve savunmasız bıraktırıldıkları için doğar doğmaz enfeksiyon kapanların sayısı az değil. Anneler, doğuma doğru son birkaç ayda doktorlarca içlerine salınan korkularla baş edemeyip teslim oluyor ve sonra da gerek ameliyat sorunları gerekse bebeğin hali yüzünden suçluluk duygularıyla anneliğe adım atıyorlar. Bu konunun tıbbi etik açısından, insani açıdan, sağlık sorunları açısından, çok açık ve ısrarla tartışılması gerekiyor."
Çok farkında olmadan önemli bir yaraya parmak bastığımı görüyorum. Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürü adına Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Daire Başkanı Dr. Rukiye Gül arayıp, bu konuda arkamda olduklarını söyledi. Dr. Gül, doktor bazında takip yaptıklarını, sezaryen sayısı fazla olan doktorları Ankara’da eğitime aldıklarını ve uyardıklarını da dile getirdi. Gerektiği noktada hayat kurtaran sezaryenin bir lüks olarak uygulanmamasının yolu, anne adaylarının bilinçlenmesinden geçiyor.
Normal doğumun sezaryen doğuma olan üstünlükleri
1) Normal doğum doğal ve fizyolojik bir süreç, sezaryen ise gerektiğinde kullanılabilecek bir ameliyat.
2) Normal doğumdan hemen sonra bebek ile doğrudan tensel ve duygusal iletişim mümkün, sezaryende bu ilişki erteleniyor.
3) Normal doğumdan sonra normal yaşama ve aktiviteye geçiş çok hızlı ve erken, sezaryenden sonra bu süreç daha geç.
4) Normal doğumda annenin kanama, enfeksiyon, organ ve doku hasarı, pıhtı oluşumu riski sezaryenden daha az.
5) Normal doğum hem kişisel hem de genel sağlık bütçesi için sezaryenden daha ekonomik.
Sezaryen doğumun normal doğuma olan üstünlükleri
1) Sezaryende planlı doğum mümkün, normal doğumda belirsiz. Böylece annenin gebeliğini takip eden doktor tarafından doğurtulması daha olası, gece yarısı veya tatil günlerinde ani sürprizler daha az.
2) Sezaryen 30 dakika sürüyor, normal doğum ise ilk gebeliklerde 10-12 saati buluyor.
3) Sezaryen epidural veya genel anestezi nedeniyle ağrısız, normal doğumun ise epidural anestezinin başlatıldığı 34 cm’lik rahim ağzı açıklığa kadar olan bölümü bir miktar ağrılı.
4) Sezaryende vajen kesisi (episiyotomi) yok, normal doğumda ise bu bir olasılık.
5) Sezaryenden sonra ilerde idrar kaçırma ve genital organ sarkması riski normal doğuma göre daha az.
Nilüfer KAS