Bu kalabalık içinde doğruyu yakalamak çoğu zaman bayağı zor olabiliyor.
Bu muazzam hengâmeyi fırsata çevirmeyi bilen bazı uyanıklar ise kısa sürede köşeyi dönme peşinde. Hele konu insan sağlığı olunca ortaya gerçekten trajediler çıkıyor.
Medyatik, reklam kokan haberlerle ünlü olmaya çalışıp, muayenehanelerine, hastanelerine hasta çeken, onlardan yüksek miktarlarda ücretler alan hekimlerden söz ediyorum. Dahası çoğu zaman hastaların işleri de görülmüyor ve hasta yine “tilki dükkânı” yani bizim hastanelerimize gelip tedavi oluyor.
Bir hastam anlattı. Televizyon ve gazetelerden tanıdığı bir ünlü psikiyatriste muayene olmaya karar veriyor. İsminin başında Prof.Dr. unvanı da olan bu meslektaşımızın İstanbul’daki muayenehanesinden zorla hatta torpille randevu alınıyor. Gelgelelim muayene günü çeşitli adlar altında alınan toplam 500 TL masrafa rağmen hocanın yüzünü ancak beş dakika görebiliyor. O da karşılıklı konuşma şeklinde değil, yalnızca bir göz dosyanın incelenmesi tarzında.
Bu tür muayenehaneler aynen otomobil fabrikaları gibi tasarlanmış. Hastalar bir üretim bandı mantığıyla kabul ediliyorlar. Banttan herhangi bir aşamada inmek ya da geri dönmek şansınız yok. Olan yol parası ve konaklama dâhil harcadığınız onca paraya oluyor. Hastam Trabzon’daki hekimlerimizin değerini bir kez daha anladım diyordu.
Ulusal veya yerel medya organları yaşamak için reklam almak zorunda. Bu tür haber ya da sağlık programlarına çıkmanın da artık bir piyasası oluşmuş. Yani zannettiğinizin tersine bu tür programların çoğu aslında para karşılığı yaptırılan ve programa çıkarılan kişinin gizlice reklamı yapılan organizasyonlar halini almış.
Hele isminin başında yine Prof.Dr. unvanı olan bir kısmı var ki aslında Tıp doktoru yani hekim bile değil. (Prof.Dr.A.M, Prof. Dr.İ.S. gibi). Oysa bu insanlar sürekli hastalıklardan ve tedavilerden söz ediyorlar. Tıp doktoru olanlardan iki tanesinin akademisyenliği de Temel tıp Bilimlerinden bir dal olan anatomiden alınmış. Oysa bu insanlar o akademik unvanı bir klinisyen gibi kullanıyorlar.
Bizim milletimiz de -ne kadar okumuş olursa olsun- bir hastalık halinde ne yazık ki öncelikle böyle medyatik ve/veya alternatif tıpla ilgilenen insanlardan medet umuyorlar. Sonuç olarak da kaybedilen para ve zamanın yanı sıra bazen tedavi şansını bile kaybedebiliyorsunuz. Veya bu insanların önerdiği bitkisel olduğu iddia edilen ilaçların yan etkileriyle baş etmek zorunda kalıyorsunuz.
Yazımıza gürültü çağı ve bilgi kirliliğinden bahsederek başlamıştık. Şimdi de sükûtun çığlıklarına kulak vererek Hz.Ali Efendimizin bu çağı çok güzel tanımlayan bir sözü ile bitirelim. “İlim bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı."
Ekrem Akgün