"Yeni taş oluşumlarının engellenmesi, mevcut taşların büyümesinin önüne geçilmesi için sıvı alım ve beslenme alışkanlıklarının ciddi bir şekilde ayarlanması, hatta hekimin uygun görmesi halinde bazı ilaçların uzun soluklu olarak düzgün kullanımı gerekmektedir"
Medical Point Gaziantep Hastanesi Çocuk Ürolojisi Uzmanı Op. Dr. Akın Karagözoğlu, "Yeni taş oluşumlarının engellenmesi, mevcut taşların büyümesinin önüne geçilmesi için sıvı alım ve beslenme alışkanlıklarının ciddi bir şekilde ayarlanması, hatta hekimin uygun görmesi halinde bazı ilaçların uzun soluklu olarak düzgün kullanımı gerekmektedir." ifadelerini kullandı.
Hastaneden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Karagözoğlu, çocuklarda üriner sistem taş hastalığının Türkiye'de sık görülen ve gittikçe sıklaşan bir sağlık sorunu olduğuna dikkati çekti.
Böbrekler, üreterler (böbrek ile mesane arasındaki ince idrar kanalı), mesane (idrar torbası) ve üretranın (dış idrar kanalı) herhangi bir yerinde taş oluşumu/tıkaması izlenebildiğine vurgu yapan Karagözoğlu, bir yaş altı çocuklar da dahil olmak üzere her yaşta izlenebildiğini kaydetti.
Karagözoğlu, karın ağrısı, yan ağrısı, idrar renginde koyulaşma veya kan izlenmesi, idrarda yanma gibi belirtilerin olabileceğine değinirken bu hastalığın bazı hastalarda uzun süre hiçbir belirti vermeyebileceğinin altını çizdi.
Beslenme kalitesinin alt seviyede olduğu ve sosyo ekonomik gelişimi yetersiz bölgelerde daha sık izlendiğini belirten Karagözoğlu, şunları aktardı:
"Çocuklarda görülen taş hastalıklarında aile bireylerinde taş hikayesi olması genetik yatkınlığın etkili olduğunu gösterir. Üriner sistem taş hastalığı tekrarlama ihtimali yüksek bir hastalıktır. Bu nedenle yeni taş oluşumlarının engellenmesi, mevcut taşların büyümesinin önüne geçilmesi için sıvı alım ve beslenme alışkanlıklarının ciddi bir şekilde ayarlanması, hatta hekimin uygun görmesi halinde bazı ilaçların uzun soluklu olarak düzgün kullanımı gerekmektedir.
Üriner sistem taşları yapıları açısından farklılık gösterir. yüzde 80 olguda kalsiyum içeren taşlara rastlasak da farklı yapılardan oluşmuş (sistin taşları, ürik asit taşları, enfeksiyon taşları gibi) taşlar da vardır. Hastalığa sebep olan taşın cinsinin bilinmesi tedavi yaklaşımlarımızı belirlemekte öneme sahiptir. Hastalığın tanısında idrar tetkiki, idrar kültürü, 24 saat boyunca toplanan idrarda biyokimyasal analizler, bazı özellikli kan tahlilleri, eğer elde edilebiliyorsa taşın kendisinin veya bir parçasının fiziksel analizi yapılmaktadır.
Taşın yeri ve boyutunun tayin edilmesinde röntgen, üriner sistem ultrasonografisi, tomografi gibi görüntüleme tetkikleri hasta bazlı planlanabilir. Bu sayede taşın varlığı, sayısı, yeri, bileşeni, neden olduğu sorunun çerçevesi çizilir. Bu taşların bir kısmı ilaç tedavileri ile veya müdahale edilmeksizin kendiliğinden düşmekte ise de bir kısmına müdahale edilmesi gerekebilir."
Karagözoğlu, gelişen teknolojinin yardımı ile çocuk hasta grubunda izlenen üriner sistem taşlarına birçok yöntem ile müdahele edebildiğine değinerek, "Bu yeni yöntemler sayesinde taş hastalıklarında açık cerrahinin( cilt kesilerek yapılan cerrahiler) tedavide yeri neredeyse hiç kalmamıştır. Bunların başlıcaları; Vücut Dışı Ses Dalgası ile taş kırma (ESWL): Böbrek ve üreter taşlarının tedavisinde daha çok kullanılır. Sedasyon (hafif anestezi) altında yapılır. Vücut dışından gönderilen ses dalgaları taşın üzerine odaklanmasıyla taşın olduğu yerde parçalara ayrılması işlemidir.
İşlem sonrasında bu parçaların idrar akımı ile vücuttan atılması beklenir. Tam bir taşsızlık için birden fazla seans yapılması gerekebilir. Tedavinin başarısı taşın yapısının sertliğine, dolayısı ile ses dalgasına karşı kuvvetine bağlı olarak değişir." ifadelerini kullandı.
İkinci bir yöntem olan Endoskopik girişimlerin (URS, RIRS) üriner sistemin her yerindeki taşlar için uygulanabileceğini aktaran Karagözoğlu, "Genel anestezi ve ameliyathane şartları gereklidir. Vücutta bir kesi veya giriş deliği oluşturmadan idrar kanalından girilerek yapılabilir." dedi.
Karagözoğlu şöyle devam etti:
"İnce kameralar ve lazer kırıcılar kullanılarak taşın parçalanıp kendi kendine dökülmesi, uygun bazı vakalarda taşın bir miktar parçasının ameliyat esnasında çıkartılması sağlanır. Taşsızlık oranı yüksek olsa da, idrar yolunun çok dar olduğu veya çok küçük yaşlardaki hastalarda teknik olanaksızlık nedeni ile başarı şansı düşük olabilir. Son olarak ise Perkutan (ciltten yapılan) girişimlere başvuruyoruz. Bu yöntem de genellikle böbrek ve mesane taşlarına uygulanır.
Genel anestezi altında ve ameliyathane şartlarında yapılır. Taşın bulunduğu noktanın iz düşümündeki cilt özel aletler ile delinerek taşa ulaşım sağlanıp, taş parçalanır ve bu yolla dışarıya alınır (PCNL). Taşsızlık oranları yüksektir. Gelişen teknoloji sayesinde açılan deliğin boyutu milimetrlere kadar gerilemiştir (MiniPerc, MicroPerc).Gelişen olanaklar sayesinde çocuk yaş grubunda cerrahi başarı oranları oldukça geliştirilmiştir. Fakat unutulmamalıdır ki hangi tekniğin kullanılacağı konusu üroloji uzmanının deneyimi, hastanın durumu ve taşın özelliklerine göre verilmelidir."
Karagözoğlu, tedavide en az ameliyat kadar önemli olan hususun taşın cinsinin belirlenip tekrar oluşumunun önüne geçilmesi olduğunun önemine dikkati çekti.
Bu amaçla uygun sıvı alımının benimsenmesi ve gerekli hallerde düzenli ilaç kullanımının sağlanmasının önemine değinen Karagözoğlu, tüm bu hususların planlanamadığı bir hastanede her türlü tedavinin yarım kalabileceğini ifade etti.