İstanbul'da özel bir hastanede 5 yıl boyunca hizmet veren doktor A.S., aylık olarak kendisine ödenen maaşın 10 bin TL'nin altına düşürülmesinin ardından istifa etti.
2005 yılında özel bir hastanede muayene ve ameliyat ettiği hastalardan elde edilen gelirin yüzde 20'si karşılığında tam gün çalışmaya başlayan ve bu rakamın kademeli olarak 2 bin TL'den başlayıp son olarak 2010 yılında 10 bin TL'ye kadar çıkan aylık bir ücret ile sabitlendiğini kaydeden Op. Dr. A.S., ancak 2010 yılının Şubat ayı itibariyle verilen sabit ücret uygulamasından vazgeçilerek hastalardan elde edilen gelirin yüzde 20'sine tekabül eden ve her ay değişen ücretin hesabına yatırılmaya başlandığını bu oranın da aylıkta 10 bin TL'nin altına düştüğünü öne sürerek konuyu mahkemeye taşıdı.
İZİN, TAZMİNAT VE FARK ÜCRETLERİNİ TALEP ETTİ
Hastane yönetiminin tek taraflı iradesi ile böyle bir değişikliğe gitmesi sonrasında ekonomik olarak sıkıntıya girdiğini öne süren A.S., ödenmemiş aylık ücretlerinin yanı sıra, izin, kıdem tazminatı ve fark ücretlerinin söz konusu hastane yönetimi tarafından tarafına ödenmesini talep etti.Sabit maaşının 10 bin TL olmasına rağmen 2 bin TL'lik bir sözleşmeye imza atılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirten hastane yönetimi ise, doktora verilen sabit ücretin 2 bin TL olduğunu ve maaşların eksiksiz ödendiğini kaydederek bunun da maaş bordoları ile kayıt altında tutulduğunu ileri sürerek davacı doktorun ödenmemiş maaşı olmadığı, tatil ücretlerinin ödendiği ve kıdem tazminatına da hak kazanmadığı belirterek davanın reddini talep etti.
SGK VE VERGİ MALİYETLERİNİ DÜŞÜRMEK İÇİN UYGULANMIŞ
Çalışan tüm doktorların serbest meslek makbuzu kesecek şekilde vergi mükellefi olduğunu kaydeden Op.Dr. A.S. ise bu uygulamanın amacının da ödenen ücretinin tamamının bordrolarda gösterilmesi halinde işverenin SGK ve vergi maliyetlerini yükselteceğinden dolayı bu maliyetleri düşürmeye yönelik olduğu kanaatinde olduğunu dile getirdi.
BİLİRKİŞİ BEDELİ GEÇ YATIRILDI DAVA REDDEDİLDİ
15. Bakırköy İş Mahkemesi ise; davacı vekiline bilirkişi ücretini yatırması için tanıdığı iki haftalık süre içerisinde masrafın yatırılmaması ve bu kesin süre sonrasında ilgili bedelin yatırılması üzerine davanın usulden reddine karar verdi.
Yerel mahkemenin kararı üzerine davacı taraf, somut uyuşmazlıkta davacının dayandığı bilirkişi delili nedeniyle istenilecek giderin delil avansı kabul edilip verilen kesin süre içerisinde bu delil masrafının karşılanmaması halinde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılması sonucuna varılarak mevcut delil durumuna göre davanın esasına girilerek karar verilmesi gerekirken usulden reddi şeklinde hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek kararın kanun yararına bozulmasını istedi.
YARGITAY KARARI BOZDU
Yaşanan uyuşmazlık üzerine Yargıtay'a taşınan karar, mahkemenin 6100 Sayılı Kanun'un 324. maddesine göre davacının bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçtiğini kabul edip, mevcut delil durumuna göre uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesinden ibaret iken, yazılı şeklinde davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olduğu gerekçesi ile bozularak kararın bir örneği de Adalet Bakanlığı'na gönderildi.
Kenan İlter