Türk Hematoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Reyhan Küçükkaya: "Yüksek dereceli lenf kanserleri ve akut lösemilerde seyir çok hızlıdır, hemen tanı konup tedavinin başlanması çok önemlidir. Bu hastaların önemli bir kısmı standart kemoterapilere iyi cevap vermemekte, hayat süreleri ve kaliteleri çok azalmaktadır"
Türk Hematoloji Derneğince, Antalya'daki Belek Turizm Merkezi'nde bir otelde, "49. Ulusal Hematoloji Kongresi" düzenlendi.
Dernek Başkanı Prof. Dr. Muhlis Cem Ar, basın toplantısında, birçok tedavi alanında olduğu gibi hematolojide de hedefe yönelik ve bağışıklık sistemi üzerinden etkisini gösteren tedavilerin ön plana çıktığını söyledi.
Özellikle CAR- T hücre tedavilerinin ileri biyoteknolojik ürünler olduğunu vurgulayan Ar, teknolojik alt yapı ihtiyacı ve maliyetli olmaları nedeniyle temininde sorun yaşanabildiğini dile getirdi.
Bu kapsamda derneğin bu sorunu gidermek için çalıştığını aktaran Ar, "Hedefimiz araştırmacılar, hekimler, sağlık otoritesi ve endüstrinin işbirliği ile bir uzlaşı ve yol haritası çıkarılmasıdır. Bu şekilde yeni tedavilerin ülkemizde uluslararası standartlarda ve en uygun maliyette üretilmesi ve hasta erişiminin sağlanması kolaylaşacaktır." ifadelerini kullandı.
- "Genetik hastalıkların çoğu, hayatın ilk yıllarında bulgularını vermektedir"
Prof. Dr. Reyhan Küçükkaya ise genetik tanısal testlerin önemine dikkati çekti.
Genetik yapının, göz renginden davranışlara kadar bireyin bütün özelliklerini belirlediğini belirten Küçükkaya, "Genetik yapımızda anne ve babadan gelen bazı farklı kombinasyonlar, genetik hastalıklarına neden olmaktadır. Hematolojiyi ilgilendiren genetik hastalıkların çoğu, hayatın ilk yıllarında bulgularını vermektedir. Az bir kısmı ise daha ileri yaşlarda tanınabilir hale gelmektedir." diye konuştu.
Yaşam boyu maruz kalınan bazı dış etkenler nedeniyle hücrelerin mutasyona uğrayabildiğini anlatan Küçükkaya, oluşan yeni hücre topluluklarının kanserli doku geliştirebileceğini dile getirdi.
- "Kanserli topluluklar çok agresif hale gelir"
Yeni gelişen kanserli dokuların bir kısmının, bulundukları organlara veya kişiye zarar vermeden yavaş bir büyüme seyrini takip ettiğini aktaran Küçükkaya, "Örneğin, bazı lenf bezesi kanserleri ve bazı kronik lösemilerde uzun süre herhangi bir ilaç kullanmadan hastanın günlük yaşamına devam etmesi mümkündür. Oysa bazen arka arkaya gelişen mutasyonlar ile kanserli topluluklar çok agresif hale gelir ve hızla bulundukları organlara veya organizmanın farklı dokularına saldırmaya başlarlar." ifadelerini kullandı.
Küçükkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yüksek dereceli lenf kanserleri ve akut lösemilerde seyir çok hızlıdır, hemen tanı konup tedavinin başlanması çok önemlidir. Bu hastaların önemli bir kısmı standart kemoterapilere iyi cevap vermemekte, hayat süreleri ve kaliteleri çok azalmaktadır. Kan hücrelerinin hangi mutasyonlarla doğru yoldan ayrılıp kanserli yola girdiğini anlamak çok önemli. Çünkü özel mutasyon tiplerine göre yeni ilaçlar geliştirilmiştir ve bu ilaçların standart tedaviye eklenmesiyle çok daha başarılı sonuçlar elde edilmektedir."