Türk Dermatoloji Derneği Yönetim Kurulu Prof. Dr.Köse: "Cerrahi tedavi gerektirecek duruma gelmeden önce yüzeysel kılcal damar sorunlarının tedavi edilmesi, ileride oluşabilecek varis oluşumunu engelleyebilir" dedi.
Prof. Dr. Köse, cilt yüzeyinde görülen kılcal damarların tedavi edilmediği takdirde zaman içinde genişleyerek hem estetik açıdan çirkin bir görünüme hem de kişinin yaşam kalitesini ve sağlığını bozan varise dönüşebileceğini söyledi.
Deri altında kırmızı veya koyu mavi renkle görülen yüzeysel damar genişlemelerinin en sık bacaklarda ve ayak bileklerinde; yüzde ise özellikle burun kanatlarında görüldüğünü ifade eden Köse, damarların tek tek iplik görüntüsünde ya da örümcek ağı şeklinde kırmızı veya mavi renkli olabildiğini anlattı.
Kılcal damarlar sıkışınca...
Köse, kılcal damarlardaki bu görüntünün küçük bir alanı kaplaması halinde belirgin olarak fark edilemeyeceğini; geniş alanları kaplaması durumunda ise hem estetik hem sağlık açısından sıkıntı yaratabileceği uyarısında bulundu. Kılcal damarların yapısındaki bu görünümün kan akışının bozulmasının bir belirtisi olduğunun altını çizen Köse, hastaların bu bölgelerde iğnelenme,
yanma ya da ağrı gibi şikayetlerde bulunabildiğini belirtti. Köse, bu tip şikayetlerin genellikle geniş alanları kaplayan toplardamarlarda (mavi renkli) görüldüğüne işaret etti.
Geniş, kalın hatta derinin dış yüzeyinde kabarık şeklindeki damar bozulmalarının kalp-damar cerrahisi uzmanlarınca tedavi edildiğini vurgulayan Köse, dermatologların küçük alanları kapsayan ince ve yüzeysel kılcal damarların tedavisini yaptığını bildirdi. Köse, bu tip bir sıkıntı halinde öncelikle muayene sonrasında doopler anjiyografi yapılarak damar ve kan akım durumunun belirlenmesi gerektiğini anlattı.
Cerrahi bir işlem gerektirecek duruma gelmeden önce bu tip kılcal damarların tedavi edilmesinin, ileride oluşabilecek varis oluşumunu engelleyebileceğini vurgulayan Köse, "Bacaklarda bu tarz bir sorun görüldüğünde mutlaka dermatoloji ya da kalp-damar cerrahisi uzmanı tarafından incelenmeli ve tedavi planlaması yapılmalıdır" diye konuştu. Köse, kılcal damarlardaki bozulmaların daha çok kadınlarda görüldüğünü ve genetik faktörlerin de etkili olduğunu ifade ederek, ayakta çalışmak zorunda olan doktor, hemşire, öğretmen, satış ve posta sorumlusu gibi meslek daha sık olduğunu, ayrıca doğum kontrol haplarının kullanılması, gebelik gibi etkenlerin de sorunun gelişmesinde rol oynadığını söyledi.
Lazer teknolojisi ile kılcal damarlardaki genişlemeye son
İnce kılcal damarların yapısındaki bozulmanın lazer teknolojisi kullanılarak yapılan tedavi ile kalıcı olarak çözümlenebildiğini ifade eden Köse, "Söz konusu damarlar, damarların ince veya kalın olmasına bağlı olarak 2-3 seans lazer uygulamaları ile yüzde 90 oranında yok edilir" dedi. Köse, uygulamanın hekim tarafından hastanın deri tipine göre ayarlanan lazer atış dozunun ayarlanması sonrasında işleme başlandığını, hastaya herhangi bir anestezi yapılmadığını dile getirdi.
Tek seans yeterli
Sorun tespit edilen bölgeye atış yapılarak tedavinin gerçekleştirildiğini anlatan Köse, sonuçların ilk seans sonrasında alınmaya başlandığını kaydetti. Köse, "Seans sayısı, damarın genişlik ve derinlik durumuna göre ayarlanır. İnce damarların yok edilmesinde tek seans genellikle yeterli olur. Tedavi sonrası kızarıklık ve çizgi biçiminde kahverengi bir görünüm olabilir. Bu da yaklaşık 1-2 ay içinde kaybolur. Uygulama sonrasında kılcal damarlardaki bu görünüm kalıcı olarak yok edilir" diye konuştu.
Prof. Dr. Osman Köse, ince kılcal damarın altında bir varis olması durumunda ise uygulamadan bir süre sonra damarın yakın başka bir bölgede yine kendini gösterebildiğine dikkati çekti. Lazer tedavisinin sağlıklı olan herkese uygulanabildiğini belirten Köse, "Ancak kan pıhtılaşma sorunu olanlar, kan sulandırıcı ilaç kullananlar, kullanılan lazer ışığı dalga boyuna duyarlılığı olanlar ve ışık duyarlılığına neden olabilen ilaç alan kişiler tedavi için uygun değildir" dedi.