Nar bitkisinin meyve, meyve kabuğu ve dal/kök kabukları farklı içeriklere sahip olduğundan farklı kullanımları bulunuyor. Bu nedenle, kullanılan kısmın hangi kısım olduğuna dikkat edilmesi gerekiyor. Meyve suyu yüksek antosiyanin türevi içeriğine bağlı olarak kuvvetli antioksidan etkili ve özellikle kalp ve dolaşım sistemi işlevleri üzerinde etkinliği dikkati çekiyor. Meyvelerinin kabukları ise gallotanen tipi polifenolik bileşikler bakımından zengindir. Yapılan bilimsel çalışmalar bağırsak enfeksiyonlarına ve boğaz enfeksiyonlarına yol açan mikroorganizmalar üzerinde etkili olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle, nar meyvesi kabukları bağırsaklarda hem ishale yol açan mikroorganizma üzerinde etkisini gösteriyor, hem de astrenjan (büzücü) etkisine bağlı olarak ishalin tedavisine yardımcı oluyor. Gargara şeklinde uygulandığında ise boğaz enfeksiyonunun tedavisinde yararlı oluyor. Nar ağacının dal ve kök kabukları ise çok daha farklı kullanıma sahiptir. Taşıdığı alkaloitler (pelletierin vb.) ve yüksek oranda tanenler nedeniyle tüketilmesi mümkün değil. Tedavide sadece tenya düşürücü olarak kullanılıyor.
Şimdi nar zamanı!
Meyve ve sebzelerin antioksidan etkili maddeler bakımından zengin olduğu ve tüketilmeleri ile kalp-damar hastalıkları ve kanser gelişimi riski ve bu hastalıklara bağlı ölümlerde önemli azalma sağlanabildiği artık herkes tarafından bilinen bir gerçek. İşte antioksidan içeriği bakımından dikkati çeken bir meyve de ‘nar’. Manavlarda, marketlerde tezgahlar boy boy, renk renk, nar meyveleri dolu. Şimdi nar zamanı. Taze sıkılmış veya fermente edilmiş nar suyunun antioksidan etkisinin yüksek olduğu bilimsel olarak ortaya konulmuş. Bu etkisi bakımdan kırmızı şarap ve yeşil çaydan daha kuvvetli etkili olduğu ifade ediliyor. Özellikle son yıllarda fenolik bileşiklerinin etkinliğini ortaya koyan yayınlanmış çok sayıda bilimsel çalışmaya rastlanıyor. Esasında antioksidan etki hem nar meyvesinin kabukları, hem nar suyu ve hem de çekirdekleri için söz konusu. Nar suyunun etkisinde kırmızı rengini veren bileşenlerinin rolü büyük. Ancak meyve kabuklarının antioksidan etkisi meyve suyundan çok daha fazla bulunmuş. Zaten halk arasında da kurutulmuş nar meyvesinin kabukları ishallerde çay gibi demlenip içiliyor. Aman, "madem meyve kabuğu daha etkiliymiş", diye düşünüp meyve kabuğu yemeye kalkmayın. Etkisinin daha kuvvetli olması daha güvenli olduğu anlamına gelmez, taşıdığı bazı maddeler (çok düşük oranda alkaloid) nedeniyle fazla miktarda tüketilmemesi gerekir.
Damar Sertliğine Etkisi
Nar suyunun damar sertliği (ateroskleroz) riskini azaltıcı etkisinde en önemli faktörün
Bir diğer klinik çalışmada, nar suyunun bir yıl süre ile kullanılması ile
Mutfak kültürümüzde "nar ekşisi"nin de önemli yeri var. Ancak piyasada satılan nar ekşilerinin büyük çoğunluğu sahteymiş. Glukoz ve sitrik asit ile hazırlanıyormuş. Yani evde hazırlamadıysanız, güvenmeyin. Nar suyu veya diğer kısımlarının etkileri ile bilgiler, aslında basında sık sık yer alıyor. Benim burada vermek istediğim bilgiler ise bunların ne kadarının bilimsel olarak ortaya konulabildiği. Yoksa "fazla idrar söktürür, ishali ve kusmayı keser, karaciğer hararetini söndürür, kabızlığı giderir, kalp ve mide ağzındaki ağrılara iyi gelir...." gibi bir sürü iddiaları burada sıralamak değil.
Nar ve Kanser
Narın kanser üzerindeki etkisi üzerinde yapılan çalışmalar henüz klinik aşamaya gelmemiş, deney hayvanları veya yapay ortam (in vitro) çalışmalarına dayanıyor. Nar suyunun kanser üzerinde etkisi yine taşıdığı antioksidan etkili polifenolik bileşiklere bağlı olarak ortaya çıkıyor. Kanser üzerinde etkili olabileceği ileri sürülen kısım daha ziyade, "narın çekirdeği". Konjuge linolenik asit bakımından zengin çekirdek yağının, sıçanlar üzerinde yapılan çalışmada kolon kanseri modeli üzerinde belirgin etkisi tespit edilmiş. Ayrıca deney hayvanlarında göğüs kanseri, prostat kanseri modelleri üzerinde de belirgin etkisi tespit edilmiş. Prostat kanseri hücreleri üzerinde yapay ortamda nar çekirdeğinden koruyucu ekstraksiyon yöntemi ile (superkritik karbondioksit ekstraksiyonu) elde edilen "nar Yağı"nın soğukta sıkılarak elde edilen çekirdek yağından daha etkili olduğu gözlenmiş. Dolayısıyla narı çekirdekleri ile çiğneyerek yemek bence daha etkili olabilir.