Tıp dünyası kanserle mücadelenin yanı sıra, tedavide doğru bilinen birçok yanlışla da mücadele ediyor. Tıpta yeri olmayan tedavi yöntemleri ve yanlış uygulamalar, hastalığın seyrini olumsuz etkileyebiliyor. Memorial Diyarbakır Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Ali Kaplan, kanserde doğru bilinen 10 yanlış hakkında yaptığı bilgilendirmede erken tedaviye dikkat çekti. Biyopsi, kanser tanısının konulmasında çok önemli bir yöntem olduğunu aktaran Kaplan, tanının yanı sıra bazı ilaçların etkinliği için bir takım göstergelerin saptanması ve genetik testlerin uygulanması için de yapılması şart olduğunu söyledi. Kaplan, "Biyopsi ile hastalığın yayılacağına dair bilimsel veriler yoktur. Ancak toplumda bu tarz söylentilerin bulunduğu ve bazı hastaların sırf bu nedenle biyopsi yaptırmak istemedikleri bilinmektedir. Bu korku oldukça yersizdir. Çünkü biyopsi kanserin yayılmasına neden olmaz" diye konuştu.
TEDAVİYE, HASTANIN BİLGİSİ OLMADAN BAŞLANMASI
Kanser hastalığında yapılan önemli yanlışlardan biri, hastanın durumunu kendisinden gizlemesi olduğunun uyarısında bulunan Kaplan, "Tedavi sürecinin daha etkin ilerlemesi için hastanın kendi durumundan haberdar olması gerekir. Bu yüzden modern onkoloji hekimliği, alacağı kararların önemli bir kısmında hastanın bulunmasını ister. Tabi hastaya durumu anlatılırken uygun bir dille ve motive edici şekilde anlatılmalıdır. Bu süreçte psikolojik destekte alınabilir. Hastanın haberi olmadan başlanan tedavi doğru şekilde ilerlemez ve süreç eksik olur. Daha da önemlisi hasta, durumunu başka yollarla öğrenerek doktoruna ve yakınlarına karşı bir güven kaybı yaşayabilir. Bu da tedavi aşamasını zora sokar" dedi.
KEMOTERAPİYİ REDDETMEK
Kanser tedavisinde kemoterapi, hastadan hastaya değişen hedefler için uygulandığını aktaran Kaplan, bunlar kemoterapi ile hastayı tamamen hastalıktan kurtarmak, cerrahi uygulanmış olan hastada tümörün tekrar etmesini engellemek, kanserli hastanın ömrünü uzatmak ve şikayetlerini azaltmakta olduğunu kaydetti. Bu nedenle kemoterapi tamamen iyileşme sağlamayacaksa, kabul etmemek lazım anlayışının yanlış olduğunu ifade eden Kaplan, tedavi sırasında doktor hastasına kemoterapinin olası etkilerini anlatarak ona tedavinin gerekliliği hakkında bilgi vereceğini söyledi.
AMELİYAT SONRASI HASTANIN KAYBEDİLECEĞİ KORKUSU
Kaplan, kanser türlerinin önemli bir kısmı için en etkili tedavi yöntemi ameliyat olduğunu aktarırken, bu nedenle bıçak değdiği zaman kanser yayılır gibi yanlış bir düşünceyle bu etkin tedaviden hastayı mahrum bırakmak oldukça yanlış olduğunu ifade etti. Kaplan, "Bıçak bu anlamda hastalığın yayılmasına neden olduğu düşüncesi bir kenara tümörün bulunduğu dokudan çıkarılmasını sağlayarak hastalığın tedavisine önemli katkı sunar. Hastalar bu konuda doktorlarının ameliyat önerilerini dikkate almalıdır. Aksi takdirde hastalık, baş edilmesi zor bir sürece girebilir" diye konuştu.
TEDAVİ SIRASINDA HASTADAN UZAKLAŞMA
Kanser hastalarında, kemoterapi ya da radyoterapi bir takım yan etkilere neden olsa da onların yakınları ile temasına engelleyen bir durum söz konusu olmadığının bilgisini veren Kaplan, şunları söyledi:
"Hatta hastaların en fazla desteğe ihtiyaç duyduğu bu zorlu süreçte, yakınları onlara daha fazla ilgi göstermelidir. Böylece hasta yalnız olmadığını düşünerek, psikolojik olarak kendini iyi hissedecektir. Unutmamalıdır ki, kanser tedavisinin en önemli ayaklarından biri hastanın moralinin yüksek olmasıdır."
KANSER BULAŞICI DÜŞÜNCESİ
Kanser, bulaşıcı bir hastalık olmadığını söyleyen Kaplan, bu nedenle kanserli hasta ile günlük yakın temasta bulunan kişi için riskin olmadığını ancak, bir takım mikroorganizmaların neden olduğu kanserler vardır ve bu organizmaların bulaşmasıyla bu kanserlere ait risk artabilse de, bu bilgi kanser bulaşıcıdır gibi bir algı oluşturmaması gerektiğini kaydetti.
KANSER HASTALARININ CİNSEL YAŞAMI BİTER DÜŞÜNCESİ
Kanser, cinsel ilişki ile bulaşmaz, kemoterapi sürecinde düzenli cinsel ilişkiye engel bir durum olmadığını dile getiren Kaplan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kemoterapi alan hastalarda hamilelik istenen bir durum değildir. Bu nedenle, çiftlerin hastalıkla mücadele sürecinde gebelikten korunması büyük önem taşır. Kemoterapi alan bir hasta eğer gebe kalırsa, gebeliğin sonlandırılması gerekir. Gebelik sırasında kişide kanser gelişmiş ise gebeliğin sonlandırılması ya da devamı konsey tarafından değerlendirilerek karara bağlanır."
ŞEKER, KANSER HÜCRELERİNİN ÇOĞALMASINI KOLAYLAŞTIRIR GÖRÜŞÜ
Kanser oluşumunda şekerin direk rol aldığı ya da mevcut kanser hücrelerini beslediği yönünde elde edilen bilimsel bir bilginin olmadığını aktaran Kaplan, "Şekerden veya şeker içeriği yüksek olan besinlerden yalnız kanser hastaları değil kanser hastası olmayan her bireyin de uzak durması gerekir. Bu yüzden şekerin kanserli hastaların hayatından çıkarılması gibi bir durum söz konusu değildir. Kanser hastaları da herkes gibi ihtiyacı kadar şeker tüketebilir" şeklinde konuştu.
KEMOTERAPİYİ BIRAKIP BİTKİSEL İLAÇLARA YÖNELME
Kaplan, kanser hastalarının, bitkilerle hazırlanan kürleri, doktorlarının önerdikleri tedavilerin yerine düşünmeleri yanlış olarak yorumlardı. Kaplan, "Kemoterapi esnasında doktora danışmadan bu bitki kürlerini kullanmak tehlikelidir. Çünkü bu bitkiler ilaçlarla etkileşerek ilaçların etkisini azaltabilir veya ilaçların etkisini vücuda zarar verecek oranda artırabilir. Bu yüzden kanser tedavisinde mutlaka onkoloji uzmanlarının uygun gördüğü tedavi ve öneriler dikkate alınmalıdır" ifadelerini kullandı.
KANSERİ ÖLÜMLE EŞDEĞER TUTMA
Bazı kanser türlerinin seyirlerinin oldukça yavaş olabileceğini anlatan Kaplan, "Erken evre tümörler ve bazı kanser türleri tedaviye iyi yanıt vererek tamamen iyileşebilir. Ortaya çıktığı dokudan başka organlara yayılmış kanserlerde bile günümüz modern tedavileri ile uzun ve kaliteli bir yaşam sağlanabiliyor. Bu nedenle kanser hastalığının ölümle eşdeğer olmadığı, hastanın tedaviden mümkün mertebe yarar görebileceği bilinmelidir. Hasta, tedaviden mahrum bırakılmamalı ve kendisine tedavinin önemi hakkında bilgi verilmelidir" dedi.