Perşembe günü TBMM'de Plan Bütçe Komisyonu'ndaki gündem Sağlık Bakanlığı'nın bütçesi. Halk Sağlığı Kurumu, Kamu Hastaneleri Kurumu ile İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu da, bütçeleri görüşülecek kamu kurumları arasında yer alıyor.
Türkiye'nin sağlık harcamaları düşünüldüğünde Sağlık Bakanlığı bütçesi toplamın sadece bir parçası. Harcamaların önemli kalemleri arasında SGK giderleri, Kamu Hastaneleri Kurumu ve Halk Sağlığı Kurumu bulunuyor.
Türkiye'de kamunun sağlık harcamalarının milli gelir içindeki payı AK Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte artmaya başladı. 2003'te yüzde 3.17 olan pay, 2013'te yüzde 4,68'e çıktı. Ancak şimdi bu oranın azaltılması planlanıyor. 2016 için öngörülen hedef yüzde 4,22. Satın alma paritesine bakıldığında ise, Türkiye'nin, kişi başına kamu sağlık harcamasında 845 dolarla OECD ülkeleri içinde sondan üçüncü sırada olduğu görülüyor.
Sağlık bütçesinde tasarruf dönemi
Sağlık bütçesini düşürme eğilimi sadece Türkiye'ye özgü değil. TEPAV Sağlık Politikaları Program Yöneticisi Selin Arslanhan Memiş'e göre, sağlık harcamalarının artış eğilimi birçok ülkeyi bütçede tedbir politikalarına zorluyor:
"Artan hastalıklar, genellikle tedavi maliyeti yüksek hastalıklar ve harcama projeksiyonlarında önemli bir yer tutuyorlar. Bu gibi eğilimler, ülkeleri sağlık sistemlerinin finansmanı ve bütçe politikaları üzerine daha fazla düşünmeye itiyor. Türkiye'nin de gündeminde bir süredir küresel sağlık politikalarıyla da paralel şekilde sağlık harcamalarına yönelik bütçe tedbirleri var. Harcamaların yüzde 77 gibi bir bölümü kamu tarafından gerçekleştiriliyor. Kamu sağlık harcamalarının da önemli bir kısmı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) harcamaları. Bu kapsamda SGK'nın cari harcamalarının eğilimine ve bileşenlerine baktığımızda toplam sağlık harcamalarında hızlanan bir artış trendi görüyoruz."
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi'nden Prof. Dr. İsmail Ağırbaş, kamunun payındaki düşüşün vatandaşı da etkileyeceğini belirtiyor:
"Katılım payı, ilave ücret, öğretim üyesi farkı, tamamlayıcı sağlık sigortası vb. değişik uygulamalarla sağlık harcamalarına vatandaşları ortak etme politikası uygulanmaktadır. Bu kapsamda önümüzdeki yıllarda kamunun payının azalması bekleniyor."
Özel sektör yatırımları artıyor
Hacettepe Üniversitesi Sağlık İdaresi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tokat'a göreyse, kamu harcamalarının yanı sıra sağlıkta özel sektörün payına bakmak da önemli. Tokat, sağlıkta özel sektör yatırımlarında ciddi bir artış olduğu görüşünde.
Tokat'a göre devlet sağlık hizmetlerinin finansmanında zorlanıyor:
"Türkiye'nin sağlık sektöründe dönüşüm programı takdire şayan. Sağlık sektöründe çok önemli projeler geliştirildi. Bu AKP'nin oy almasında da en önemli sebeplerden biri. Bu projeler sağlıkta tahmin edilenin de ötesinde masraf yarattı. Özellikle genel sağlık sigortası çok pahalı bir proje. Türkiye gelişmiş bir ülke ortamı sağlamak istedi ama masrafların altından kalkamıyor ve kısmaya gidiyor."
Harcamaların yüzde 85'i ilaç ve tedaviye
Peki kamu harcamaları ağırlıklı olarak nereye gidiyor?
Kamu Harcamalarını İzleme Platformu'nun verilerine göre, 2013 yılında kamunun sağlık harcamalarının yüzde 85'i ilaç ve tedavi hizmetlerine gidiyor. Harcamaların yüzde 14'ü ise koruyucu ve idari hizmetler için. Koruyucu önlemler hastalıkların oluşmadan önlenebilmesi açısından önem taşıyor. Koruyucu önlemler; sağlıklı bir nesil, ilaç ve tedavi masraflarının düşürülmesi açısından önemli. Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. İsmail Ağırbaş'a göre asıl düzeltilmesi gereken de bu konu:
"Mevcut sağlık sistemimiz ağırlıklı olarak tedavi edici sağlık hizmeti üzerine kurgulanmış olup sevk sistemi uygulanmıyor. Şehir hastaneleri örneği ile bu uygulamanın devam edeceği görünmekte. Böyle bir sistemde sağlık harcamalarının tedavi edici sağlık hizmeti ağırlıklı olması kaçınılmaz."
Balıkesir Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Sevda Akar, sürdürülebilir bir sağlık politikası için koruyucu önlemlere ağırlık verilmesi gerektiği düşüncesinde:
"Gelişmiş ülkelerde koruyucu hekimlik ve hizmetlerine ayrılan pay ile ilaç ve tedavi hizmetlerine ayrılan pay çok daha birbirine yakın orandadır. Sağlık harcamalarının sürdürülebilir olması için Türkiye'de de bu oranlar birbirine yaklaştırılmalıdır. Bu amaçla hava ve çevre kirliliği, katı atık denetimi ve iş sağlığı gibi çevre sağlığı hizmetleri ile bağışıklama, beslenmeyi düzenleme, hastalıkların erken tanı ve tedavisi, ana çocuk sağlığı hizmetleri gibi kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetlerine daha fazla önem verilmelidir. Kısacası testi kırılmadan önce alınabilecek önlemler, testiyi yenilemekten çok daha ucuz olacaktır."
'Gereksiz tedavi, ilaç yazımı önlenmeli'
Uzmanlara göre, Türkiye'de kaynakların Türkiye'nin kamu harcamalarında verimlilik ve kalite sağlayacak projeler üzerinde durması gerekli. Balıkesir Üniversitesi Dr. Sevda Akar'a göre denetimlerin arttırılması da önemli:
"Gereksiz tanı ve tedavi yöntemlerinin kullanılmaması, gereksiz ilaç yazımının engellenmesi, vatandaşların bilinçlendirilerek sağlık kurumlarına gereksiz başvurularda bulunmasının engellenmesi önemli. Koruyucu hizmetlere önem verilmesi, aile ve okul eğitimlerinin atlanmaması gerekiyor. Her ne kadar ilk bakışta olumlu görünse de vatandaşların üst basamak sağlık kuruluşlarına ihtiyacı olmadığı halde kolay erişiminin sağlanması sağlık harcamalarındaki artışın önemli nedenlerinden biri."
Hacettepe Üniversitesi Sağlık İdaresi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tokat da aile hekimliğinin iyi şekilde işletilmesi gerektiğinin altını çiziyor:
"Türkiye'de aile hekimliği vatandaşlar için ilave bir masraf kapısı olarak görülüyor. Normalde aile hekiminden geçmeyen bir kişinin acil durum hariç hastanelere gitmemesi gerek. Aile hekimlerini hemşiresiyle, ekipmanlarıyla donatmak gerek. İngiltere'de aile hekimleri bazı alanlarda kısmi ihtisas yapmış kişiler. Aile hekimlerini belli alanlarda uzman yaparsak burası etkinliğe kavuşur. Hastane harcamaları pahalı ve bunu mümkün olduğunca azaltmak gerek. "
"İlaç sanayii gelişmeli"
Devlet, ilaç harcamalarını kısmaya yönelik de etkin politikalar uyguluyor. Erciyes Üniversitesi'nden Prof. Dr. Eyyüp Ecevit'e göre, bu sayede vatandaşlar 30-40 liralık ilaçları beş liraya almaya başladı. Bu da hizmetten faydalananların sayısını arttırdı.
TEPAV Sağlık Politikaları Program Yöneticisi Selin Arslanhan Memiş'e göre ise kamu, harcamaları kısmak için ilaç alımlarında farklı bir politikaya gitti ama bu yaklaşım değişmeli:
"İlaç harcamalarının artışının 2005'ten itibaren yavaşladığı, 2009'dan itibaren ise ilaç harcamalarının durağan bir seyir izlediğini görüyoruz. Bunun kaynağını 2004'ten itibaren uygulanan ilaç fiyat ve geri ödeme politikaları oluşturuyor. İlaçta uygulanan politikalar, bulunmayan ilaçların artışına, yani sağlığa erişimde sorunlara da neden oldu."
Memiş ilaç fiyatı politikasının sadece bir bütçe aracı olarak görülmemesi gerektiğini söylüyor:
"Kamu ilaç faturasını bütçe kontrol aracı yerine sanayi politikası aracı olarak nasıl kullanabileceğimizi tasarlamamız gerekiyor. Dünyada benzer bütçe politikaları söz konusu olsa da yaklaşımımız farklı ki sağlık sektörlerinde bizde yeni teknoloji platformları yayılmıyor."
Yeni sağlık enstitüleri kuruluyor
Bu bağlamda Türkiye, "Sağlıkta 2023 Vizyonu" çerçevesinde yeni sağlık enstitüleri ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi kurmak hedefinde. 2015'te Türkiye Kanser Enstitüsü ve Sağlık Hizmetleri Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü'nün kurulması planlanıyor. Üç yıl içinde ise Biyoloji Enstitüsü, Anne Çocuk ve Ergen Sağlığı Enstitüsü, Kronik Hastalıklar Enstitüsü ile Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Enstitüsü kurulacak.
Bu enstitülerde bilim komisyonları olacak, klinik ve ilaç araştırmalar yapılacak. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Haziran ayında sağlıkta yeni hedeflerin açıklandığı toplantıda, Türkiye'nin tıbbi teknolojiler ile ilaç sanayiinde ithalatçı bir ülke olduğunu ve ilaca her yıl 16 milyar lira harcandığını, bu rakamın her yıl yüzde 10 arttığını açıklamıştı.
Müezzinoğlu'na göre sağlık enstitüleri bu boşluğu büyük ölçüde dolduracak.