Osteoporoza bağlı kırıklar, kronik ağrı, sakatlık, günlük yaşam aktivitelerinde bağımlılığa ve hatta erken ölüme yol açabilir"
Medipol Üniversitesi Pendik Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Çağlayan Aslanbaş, "Dünyada yaklaşık 200 milyon insanın osteoporozu olduğu düşünülmektedir. Osteoporoza bağlı kırıklar, kronik ağrı, sakatlık, günlük yaşam aktivitelerinde bağımlılığa ve hatta erken ölüme yol açabilir. Vücudunuz yeterli kalsiyum ve D vitaminine sahip değilse osteoporoz gelişim olasılığınız daha yüksektir. Kadınların hastalığa yakalanma olasılığı erkeklere göre 4 kat daha fazladır." ifadelerini kullandı.
Medipol Üniversitesi'nde yapılan açıklamada, halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporoza ilişkin bilgi verildi.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Dr. Öğr. Üyesi Çağlayan Aslanbaş, osteoporozun sinsi seyreden bir hastalık olduğunu belirterek, bu hastalığın, kemik kütlesi ve mineral yoğunluğu azaldığında, kemiğin kalitesi veya yapısı değiştiğinde gelişen sistemik bir kemik hastalığı olduğunu aktardı.
Bu durumun kırık riskini artırabilecek düzeyde kemik gücünde bir azalmaya yol açabileceğini bildiren Aslanbaş, şunları kaydetti:
"Osteoporoz kemiklerin ince, zayıf ve kırılgan hale geldiği bir durum. Öyle ki küçük bir çarpma veya kaza bile kırığa neden olabilir. Osteoporoza bağlı kırıklar; kronik ağrı, sakatlık, günlük yaşam aktivitelerinde bağımlılığa ve erken ölüme yol açabilir. Dünyada yaklaşık 200 milyon insanın osteoporozu olduğu düşünülmektedir. Vücudunuz yeterli kalsiyum ve D vitaminine sahip değilse osteoporoz gelişim olasılığınız daha yüksektir. Kadınların hastalığa yakalanma olasılığı erkeklere göre 4 kat daha fazladır.
Osteoporoz, sessiz seyreden bir hastalık. Tipik semptomları yoktur. Bir kemiğiniz kırılana kadar ya da bir veya daha fazla omurda çökme yani kırık gelişene kadar hastalığınızı bilemeyebilirsiniz. Omur kırığının semptomları arasında şiddetli sırt ve bel ağrısı, boy kısalması veya kamburluk (kifoz) gibi postür bozuklukları yer alır. Ayrıca omurlardaki çökmeye ikincil gelişen akciğer kapasitesinde azalmaya bağlı nefes darlığı şikayetleri de gelişebilir. Osteoporoz, postmenopozal kadınlarda ve yaşlı erkeklerde kırıkların başlıca nedenidir."
Kırıkların herhangi bir kemikte ortaya çıkabileceğini belirten Aslanbaş, ancak osteoporoza bağlı kırıkların en sık kalça, omurga ve el bileğinde görüldüğünün altını çizdi.
Aslanbaş, "Kemik, sürekli ve dengeli olarak yapılan ve yıkılan canlı bir dokudur. Osteoporoz ise kemik kaybını tolere edecek şekilde kemik yapımının oluşmadığı durumlarda ortaya çıkar. Osteoporoz, tüm ırklardan ve etnik gruplardan kadın ve erkekleri etkiler. Ancak kadınların hastalığa yakalanma olasılığı erkeklere göre dört kat daha fazladır. Osteoporoz her yaşta ortaya çıkabilir, ancak yaşlandıkça hastalığa yakalanma riski artar. 50 yaşından sonra yaşamları boyunca her iki kadından ve her dört erkekten biri osteoporoza bağlı kırıktan muzdariptir. Birçok kadın için hastalık menopozdan bir veya iki yıl önce gelişmeye başlar." ifadelerini kullandı.
- "Osteoporozunuz varsa kemik kütlesini daha büyük oranda kaybedersiniz"
Çağlayan Aslanbaş, insan vücudunun 30 yaşına kadar normalde kaybedilenden daha fazla kemik inşa ettiğini belirterek, 35 yaşından sonra kemik yıkımının kemik oluşumundan daha hızlı gerçekleştiğini ve bunun da kademeli olarak kemik kütle kaybına neden olduğunu aktardı. "Osteoporozunuz varsa kemik kütlesini daha büyük oranda kaybedersiniz." bilgisini veren Aslanbaş, şöyle devam etti:
"Osteopeni ise kemik kütlesinin kaybı ve kemiklerin zayıflamasıyla başlayan, kemik mineral yoğunluğunun normalden düşük olduğu ancak osteoporoz olarak sınıflandırılacak kadar düşük olmadığı bir durumdur. Osteopeninin yaşla birlikte görülme sıklığı artar. Gençken kemik yapımı, kemik yıkımından daha hızlıdır. Bu durum yüksek kemik kütlesine katkı sağlar. Vücut eski kemiği yeni kemik yapımından daha hızlı parçalamaya başladığında, kemik kütlesi azalmaya başlar. Kemik kütlesinin kaybı kemikleri zayıflatır ve kırılmalarına neden olabilir. Bu azalmanın başlangıcı osteopeni olarak adlandırılır ve bu durum bazı insanlarda daha endişe verici olan osteoporoza yol açabilir."
- "Yeterli kalsiyum ve D vitaminine sahip değilseniz osteoporoz riskiniz daha yüksek"
Bazı risk faktörlerinin osteoporoz gelişimine neden olabildiğini aktaran Aslanbaş, ileri yaş, kadın olmak, aile hikayesi, düşük vücut ağırlığı, beyaz ırk, geçirilmiş kırık, erken menopoz, diyetsel faktörler, sedanter yaşam, sigara ve alkol tüketiminin riski artıran etkenler olduğunun altını çizdi.
Aslanbaş, yeterli kalsiyum ve D vitaminine sahip olunmaması durumunda osteoporoz riskinin daha yüksekt olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:
"Hormon azlığı da çokluğu da osteoporoza neden olabilir. Kadınlarda östrojen, erkeklerde de testosteron azalması kemikleri zayıflatır. Tiroid hormon fazlalığı, Paratiroid bezi ve böbrek üstü bezlerinin fazla çalışması riski artırır. Obezite cerrahisi ya da organ nakli öyküsü olanlar da risk altındadır. Uzun süreli steroid kullanımı, epilepsi ve prostat ya da meme kanseri tedavisinde kullanılan ilaçlar, mide asidini düşüren proton pompa inhibitörleri riski artırabilir. Öte yandan bulimia veya anoreksiya gibi yeme bozuklukları, çölyak, inflamatuar bağırsak hastalığı, böbrek ve karaciğer hastalıkları, kanser, lupus, Multipl myelom, romatoid artrit gibi kronik hastalıklar da osteoporoz açısından risk yaratmaktadır."
- "Kemik mineral yoğunluk testi yapılmadan teşhis edilmesi zordur"
Dr. Öğr. Üyesi Çağlayan Aslanbaş, osteoporozun tanı ve tedavi yöntemlerine ilişkin de bilgi verdi. Dünya Sağlık Örgütü tarafından altın standart olarak önerilen Dual Enerji X Ray Absorbsiyometri (DEXA) yöntemi kullanılarak elde edilen değerlere ve kırık varlığına göre tanı konulduğunu aktaran Aslanbaş, şu ifadeleri kullandı:
"Osteoporoz tedavisinin hedefleri kemik kaybını yavaşlatmak veya durdurmak ve kırıkları önlemektir. Yerleşik osteoporoz tedavileri düzenli egzersiz, dengeli beslenme, vitamin ve mineral takviyelerini içermektedir. Yürüyüş, koşu gibi ağırlık aktarma egzersizleri, postür, kuvvetlendirme ve denge egzersizleri önemlidir. Öte yandan osteopeninin erken teşhisi ve tedavisi de önemlidir. Çünkü osteoporozun ve gelecekte oluşabilecek sağlık sorunlarının önlenmesine yardımcı olabilir.
Osteopeni genellikle herhangi bir semptom göstermez, kemik mineral yoğunluk testi yapılmadan teşhis edilmesi zordur. Kemik kütlesi kaybı ağrıya sebep olmaz. Kemik kırığı veya çökme meydana geldiğinde ağrıya yol açar. Ancak bu problemler osteopenide değil daha ciddi kemik kütle kaybı tablosuyla seyreden osteoporozda ortaya çıkma eğilimindedir. Tedavisi ise osteoporozdakine benzerdir. Egzersiz, sağlıklı beslenme, mineral ve vitamin desteği, gerekli durumlarda da ilaç desteği şeklindedir."