İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Muhittin Bilge: "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'muzun yayımlanmasından bugüne kadar iş yeri sayımız yüzde 21,7, çalışan sayımız yüzde 52,9 artmasına rağmen 100 bin işçide ölümlü iş kazası ve meslek hastalığı oranımız yüzde 40,4 azalmıştır. Yeni denetim modeliyle bu sayının daha da azaldığını göreceğiz"
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan: "Sendikal örgütlülüğün olduğu iş yerlerinde ölümlü iş kazaları yüzde 1'in altına düştü. Dolayısıyla iş kazalarını ve iş kazalarında ölümü önlemenin birinci yolu sendikalaşmanın önünü açmaktır"
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) ve TİSK Mikrocerrahi ve Rekonstrüksiyon Vakfı iş birliğinde, 36. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası kapsamında ATO Congresium'da "Sosyo-Ekonomik Boyutu ile İş Sağlığı ve Güvenliği" temalı program düzenlendi.
Programa, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Muhittin Bilge, TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, TÜRK-İŞ Genel Mali Sekreteri Ramazan Ağar, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, MEMUR-SEN Genel Başkanı Ali Yalçın, Türkiye KAMU-SEN Genel Başkanı Önder Kahveci, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Ankara Ticaret Borsası Başkanı Faik Yavuz katıldı.
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Bilge, programdaki konuşmasında, "İş yerlerinde daha sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarının tesis edilmesine yönelik ihtiyaç duyulan mevzuatsal düzenlemeler ve sahada yürüttüğümüz rehberlik faaliyetlerinin yanında yürüttüğümüz bu projeler ile insana yaraşır iş ve çalışma ortamlarını sağlayarak, sürdürülebilir üretim, kalkınma ve toplumsal refahı tesis etmek en büyük hedefimizdir." dedi.
Genel Müdürlük olarak, özellikle Madencilikte İş Sağlığı ve Güvenliğinin Geliştirilmesi Projesi (MİSGEP) ile önemli faaliyetler gerçekleştirdiklerini ve bunlara devam ettiklerini belirten Bilge, 10 bin yeraltı maden çalışanı ile 1300 maden işvereni, ilgili işveren, sivil toplum kuruluşları ve yerel otoritelere iş sağlığı ve güvenliği alanında eğitim verildiğini, 10 bin maden işçisinin sağlık gözetimlerinin sürdüğünü ifade etti.
Bilge, "Bu yıl ilk defa yeni denetim modeli ile Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerini (OSGB) denetlemenin yanında onların hizmet verdiği iş yerlerini de yerinde görmeye başladık. Şimdiye kadar 207 OSGB ve 621 iş yerini inceledik. Bu sayılar inşallah yıl sonunda 1000 OSGB ve 3 bin iş yerine ulaşacak. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'muzun yayımlanmasından bugüne kadar iş yeri sayımız yüzde 21,7, çalışan sayımız yüzde 52,9 artmasına rağmen 100 bin işçide ölümlü iş kazası ve meslek hastalığı oranımız yüzde 40,4 azalmıştır. Yeni denetim modeliyle birlikte bu sayının daha da azaldığını göreceğiz." diye konuştu.
- "Her yıl 2,5 milyona yakın kişi iş kazası ya da meslek hastalığına maruz kalıyor"
TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Akkol ise Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre her yıl 2,5 milyona yakın kişinin iş kazası ya da meslek hastalığına maruz kaldığını, dünyada her 1 saniyede 11 iş kazası yaşandığını ve bu rakamların yüzde 90-95 azalsa dahi yine çok büyük olduğunu söyledi.
Güvencesiz çalışma ortamları sebebiyle çalışanların yaşadığı kazalar ve sağlık sorunlarının esasında ülkeler ve işverenler için başka kayıplar anlamına da geldiğini bildiren Akkol, iş kazalarının ya da meslek hastalıklarının ülkeler için gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 4-6 arasında bir kaynak kaybına neden olduğuna işaret etti.
TİSK Mikrocerrahi ve Rekonstrüksiyon Vakfının iş sağlığı ve güvenliği konusunda yaptığı çalışmaları anlatan Akkol, "TİSK Akademi kurduk. Akademinin en önemli konularından bir tanesi de iş sağlığı ve güvenliği. Ne mutlu ki biz şu an 130 bin kullanıcıya ulaştık. Bu platformda en çok alınan eğitimler iş sağlığı ve güvenliği yenileme eğitimleri. Her yıl yeniden alınması gereken bu sertifikalı eğitimleri çalışma arkadaşlarımıza ve işletmelerimize ücretsiz sunuyoruz. İddialı hedeflerimiz var. Burada milyon kişiye ulaşma gibi hedeflerimiz var. Bunu 2 sene önce hayata geçirdik." diye konuştu.
"İş sağlığı güvenliği konusunda cezalar çok caydırıcı. Fakat bir taraftan da özendirici mekanizmalara ihtiyacımız var." diyen Akkol, kendi bünyelerinde en iyi uygulamaları teşvik etmek için ödül törenleri düzenlediklerini aktardı.
- "Türkiye'nin sıfır kaza yolculuğunu bu sene başlattık"
İş sağlığı ve güvenliği konusunda vakfın yatırım desteğiyle yerli ve milli yazılım geliştirdiklerini belirten Akkol, şunları kaydetti:
"Türk mühendislerinin eseri bir yapay zeka destekli iş sağlığı ve güvenliği (İSG) video analizi yazılım platformu ile Türkiye'nin sıfır kaza yolculuğunu bu sene başlattık. Proje, başlangıç olarak ekosisteminde yer alan 200 tesiste video analizi yapıyor, iş sağlığı güvenliği risklerini daha oluşmadan önce tespit ediyor. Bunların bir kısmı iş yerlerindeki hatalar, işverenlerin çözmesi gereken konular, bir kısmı çalışan davranışı kaynaklı, çalışanların eğitim eksikliği, bilgi eksikliği ya da ihmalkarlığından kaynaklanan konular. Bunları video analiziyle herhangi bir manuel müdahaleye gerek olmadan tespit ediyor ve işletmeleri hızlı bir şekilde uyarıyor.
Bunu şu anda 200 işletmemize ücretsiz şekilde vakfımız sağ olsun yaydı. Bizim hedefimiz, 1 yıl içerisinde yardımcı tesisler ile beraber 500 binden fazla çalışanın iş sağlığı ve güvenliğine bu uygulamayla destek olmak. Diğer hedefimiz, yapay zekayla yılda 5 milyon saatlik video analizi yapabilmek ve 10 milyondan fazla gerçek zamanın önlem bildirimini almak olacak."
İş kazalarının neden olduğu can kayıplarının yaklaşık yüzde 30'unun sürücü hatalarından kaynaklandığını belirten Akkol, bunu önlemek amacıyla iş yerlerinde kullanılan 10 bin araca, sürücüyü kurallara uyup uymadıklarına göre puanlayan bir yazılım yüklediklerini ve bunu Türkiye'ye yaymayı hedeflediklerini açıkladı.
- "İş sağlığı ve güvenliği kültürünün yaratılması için taraflar çabalarını yoğunlaştırmalı"
TÜRK-İŞ Genel Mali Sekreteri Ağar da iş sağlığı ve güvenliği konusuna insan odaklı bakmak, insanı önceleyen ve önemseyen politikalarla soruna çözüm aramak gerektiğini belirtti.
Türkiye'de iş kazaları ve buna bağlı ölümlerin çok fazla olduğunu bildiren Ağar, iş kazalarının önemli bir bölümünün 50'nin altında işçi çalıştıran iş yerlerinde olmasının dikkat çekici olduğunu ifade etti.
Ağar, "İş sağlığı ve güvenliği konusuna büyük önem veren, eğitim faaliyetleri ve yayınlarıyla bu alandaki çalışmalarını sürdüren TÜRK-İŞ, toplumun tüm kesimlerinde iş sağlığı ve güvenliği bilinci ve kültürünün yaratılması için tarafların çabalarını yoğunlaştırmaları gerektiğine inanmaktadır." dedi.
- "İş kazalarında ölümü önlemenin birinci yolu sendikalaşma"
HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan, 2012'de büyük beklentilerle çıkarılan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun ne yazık ki iş kazalarının, meslek hastalıklarının sebep olduğu ölümleri ortadan kaldıramadığını ifade etti.
Sorunun çözümü için zihniyet değişimine ihtiyaç olduğu tespitinde bulunan Arslan, "Özellikle örgün eğitimde ilkokuldan başlayarak bir eğitime ihtiyacımız var. İkincisi, sendikal örgütlülüğün olduğu iş yerlerinde ölümlü iş kazaları yüzde 1'in altına düştü. Dolayısıyla iş kazalarını ve iş kazalarında ölümü önlemenin birinci yolu sendikalaşmanın önünü açmaktır." diye konuştu.
Mesleki Yeterlilik Kurumunun (MYK) sınav ve belgelendirme sisteminin Türkiye için önemine işaret eden Arslan, tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde çalışan işçilerin MYK belgesini alabilmesi için gerekli ekonomik desteğin İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanmasının 2021'in aralık ayında sona erdiğini ancak bunun devam ettirilmesini istediklerini dile getirdi.
- "Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyini aktif hale getirmeliyiz"
Türkiye KAMU-SEN Genel Başkanı Kahveci ise konfederasyon olarak, iş kazası ve meslek hastalığına ekonomik boyutundan ziyade insani bir sorun olarak baktıklarını ve konu insan hayatı olunca istatistiklerin bütün anlamını yitirdiğini ifade etti.
6331 Sayılı Kanun'un bu konuda Türkiye'de atılmış önemli bir adım olduğunu dile getiren Kahveci, "Buradan hareketle iki önerimiz olacak. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyini aktif hale getirirsek sosyal diyalogu daha da güçlü tutarız. Çünkü o dönemlerde çalışmaya başlamıştı ama bir süre ara verildi. İkinci önerimiz de ilköğretimden başlayarak mutlaka müfredatlara iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili müstakil ders koymak gerekir. Çünkü bu bir kültür, bilinç meselesi. Onu yerleştirebilirsek zannediyorum ilerleyen süreçte iş sağlığı ve güvenliği açısından önemli bir mesafe katetmiş olacağız." diye konuştu.
Kanun hükümlerinin istisnasız tüm iş yerlerinde uygulanması halinde iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesine yönelik büyük bir adım atılacağını bildiren Kahveci, kanun hükümlerinin kamu iş yerleri ve en az riskli işlerde uygulamasının ertelendiğini hatırlattı.
- "İş sağlığı ve güvenliği noktasındaki çalışmalar doğrudan insana yatırım demek"
MEMUR-SEN Genel Başkanı Yalçın da iş sağlığı ve güvenliği noktasındaki çalışmaları doğrudan insana ve hayata yatırım olarak adlandırmak ve addetmek gerektiğini söyledi.
Yalçın, "Kamunun iş sağlığı ve güvenliği konusunda kamu hizmeti sunma niteliği ve özel sektöre öncülük yapma misyonu olmasına karşın kamu kurumları ile 50'den az çalışanı olan az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerleri için iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi görevlendirmesi yükümlülüğünün 2024 yılı başına kadar ertelenmiş olması, bu anlamda yeniden gözden geçirilmelidir." dedi.
Kamuda iş güvenliği uzmanlarının çoğunlukla gönüllülük esasıyla ve asıl görevlerine ek olarak bu görevi yerine getirdiklerini ifade eden Yalçın, kamuda iş güvenliği uzmanlarının etkin bir şekilde yer alması için kurumlara kadro tahsis edilmesi önerilerini yineledi.
- "Enflasyonist bir ortamda memurun alım gücü doğal olarak düşüyor"
Programın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Yalçın, ortaya çıkan enflasyon karşısında çalışanların, memur ve emeklilerin maaşlarındaki son duruma ilişkin soru üzerine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'in 6 aylık enflasyona göre gerekli değerlendirmenin yapılacağını söylediğini hatırlattı.
Memurun alım gücünün düşmesinin önüne geçilmesi beklentilerini yineleyen Yalçın, "Eşel mobil sistemini istiyor olmamızın nedeni, 6'şar aylık dilimler halinde enflasyon farkını alması önemli bir adım ama yeterli değil. Enflasyonist bir ortamda memurun alım gücü doğal olarak düşüyor. Onun için aylık yansıtılmasını temel talebimiz olarak her fırsatta dile getiriyoruz." dedi.
"Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz. 6 aylık enflasyon değerlendirmesini yaptığımız zaman çalışanlarımızı, emekçilerimizi, kamu personelini ve özellikle de emeklilerimizi enflasyon karşısında koruyacak kapsamlı düzenlemeler yapacağız." açıklamasından dolayı Bakan Bilgin'e teşekkür eden Yalçın, bunun kendilerine nasıl yansıyacağı konusunda temmuz ayında yapılacak değerlendirmeyi bekleyeceklerini bildirdi.
Yalçın, bu çalışmanın da alım gücü düşüklüğünü tedavi edecek yöntemlerden biri olduğunu söyledi.
3600 ek gösterge çalışmalarına ilişkin üçüncü toplantı tarihini Bakanlığın açıklayacağını dile getiren Yalçın, bu konuyla ilgili de temel mantıklarının "geç olsun, güç olmasın" şeklinde olduğunu ifade etti.
"3600 ek göstergeyle ilgili üçüncü toplantının son toplantı olacağını söyleyebilir miyiz?" sorusuna Yalçın, "Bu, Bakanlığımızın getireceği çalışmaya bağlı. Biz 12 ayrı mutfak çalışmasında hizmet kollarımıza ilişkin kamunun tüm kör noktalarını göstererek bu konuda sosyal paydaş olarak üzerimize düşen sorumluluğumuzu yerine getirdiğimizi düşünüyoruz. Şimdi karşıdan gelecek teklifi göreceğiz." yanıtını verdi.